Dünya hayatı bir iyilik yolculuğudur. Her birimiz bu alemde, kendi iyiliğimizin imtihanını vermekte, insanlık sınavından geçmekteyiz. Faydalı ve yararlı işler yapmak, iyiliği yeryüzünde egemen kılmak insanoğlunun en ulvi bir görevi, kötü, çirkin ve zararlı işlerden kaçınmak insanoğlunun en temel vazifesidir.
İyilik, var oluşun temel gayesidir. İnsanı insan kılan değerlerin bütünüdür. Hayatın en tatlı meyvesidir iyilik. İnsanın bu hayattaki en önemli kazancı, en değerli mirasıdır.
İyilik; yakınlara ve yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara, ihtiyaç sahiplerine imkan ölçüsünde yardım etmektir. İyilik; darlıkta, hastalıkta ve zor zamanlarda yardımlaşmak, bollukta ve sağlıkta paylaşmaktır.
İyilik; şefkatli bir anne-baba olmaktır. Hürmetkâr bir evlat olmaktır iyilik. Vefakâr bir eş olmaktır, eşine nazik ve müşfik davranmaktır. Akrabalarımızın, komşularımızın, arkadaşlarımızın sevinçlerini ve üzüntülerini paylaşmaktır. İyilik; kimsesizin, hastanın, yaşlının gönlüne dokunmaktır.
İyilik; güler yüzlü, güzel sözlü olmaktır. İnsanlara karşı affedici, hoşgörülü ve adil davranmaktır. İyilik; doğayı korumak, bir karıncayı bile incitmemektir. Yaratılan her bir cana, Yaratanın hürmetine şefkatle ve merhametle davranmaktır. İyilik; ekmeği, duayı, sevgiyi ve kederi paylaşmaktır. Sofrada paylaşılan bir parça ekmektir, sınıfta öğretilen bir bilgi, hastanede verilen bir ünite kandır iyilik. Şefkat ve merhameti, ihlas ve samimiyeti, vefayı ve adaleti, zarafet ve nezaketi, kısacası güzel ahlakı kuşanmaktır.
İyilik, yüreklerde sevgi ve dostluk fideleri yeşertir. İyilik, güneşin buzları erittiği gibi kin ve nefretleri bitirir. Yapılan her iyilik ruhumuza ferahlık, gönlümüze sevinç verir. Vicdanımızı huzura kavuşturur, ruhumuzu kötülüklerden arındırır. İnsan bir iyilik yaptığında bunun ödülünü önce kendi vicdanından alır ve etkisini ruhunda görür, asıl büyük ödül ise Allah’ın rızası ve cennetteki karşılığıdır. İyilik yapma erdemini, Yunus Emre dizelerinde şöyle özetleyip övmekte ve öğütlemektedir; "Bir hastaya vardın ise, bir içim su verdin ise / Yarın anda sana gele, Hak şarabın içmiş gibi / Bir miskini gördün ise, bir eskice verdin ise / Yarın anda karşı gele, Hak libasın biçmiş gibi”.
Hayatımıza iyilikle anlam katalım. İyiliğin, vicdanın, adaletin, şefkat ve merhametin izinden gidelim. Kötülükten ve şiddetten uzak duralım. Hz. Peygamberin ifadesiyle; "İnsanların en hayırlısı iyiliği umulan ve kendisinden kötülük gelmeyeceğinden emin olunan kimsedir”. Mutluluğun yolunun iyilikten geçtiğini hatırdan çıkarmayalım. İyilikle fethedilmiş gönüller ve iyilikle kazanılmış dualar biriktirelim. Riya ve gösterişe kaçmadan, kibir ve gurura kapılmadan, minnet altında bırakmadan, kırmadan, incitmeden iyilik peşinde koşalım, iyilikte yarışalım.
Elimiz ihtiyaç sahibine şefkatle uzansın. Yüreğimiz bir yalnızın yüreğine muhabbetle dokunsun. Gözlerimiz fer’ini yitirmiş bir gözle merhametle buluşsun. Dillerimiz, dara düşene teselli sunsun. Ellerimiz, ağlayan bir çift göze mendil olsun.
Unutmayalım ki kötülük, ondan şikayet etmekle değil, iyiliği yaymakla engellenebilir. Dünyayı iyilik değiştirebilir. İyilikler ve güzellikler arttıkça kötülükler ve çirkinlikler azalır. Işığın gelmesiyle karanlıklar aydınlanır. Ve iyilik; konuşulan, yazılan, okunan bir şey değildir. İyiliği yapabilmektir asıl olan.
Haydi davranalım o zaman... Maddi imkanıyla, içten duasıyla, tatlı bir tebessümüyle, hoş bir sözüyle herkesin yapabileceği bir iyilik vardır. Çok zor değil, iyilik sadece yüzlerde bir gülümsemeye vesile olmaktır. İyiliğin egemen olduğu bir dünya dileklerimle...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!