İnsan saygı değer ve şerefli bir varlıktır. Kadın olsun erkek olsun bütün insanlar insan olmaları itibarıyla eşittirler. Eşit haklara sahiptirler. Başta yaşama hakkı olmak üzere diğer temel hakları dokunulmaz mukaddes haklardır.
İnsanların kendi tercih ve iradelerinin söz konusu olmadığı, fiziki yapılarından gelen cinsiyet ve benzeri faktörlerin ayrımcılık konusu yapılması ne yazık ki insanlık tarihinin çok eski bir sorunu. Günümüzde de belli ölçüde etkisini sürdüren bir sorun.
Kadın sorunlarının temelinde, büyük ölçüde toplumların sosyo-ekonomik yapılarıyla da bağlantılı olarak ataerkil zihniyetin erkek varlığını önceleyen, cinsiyet farklılığını ön plana çıkaran bir anlayışın kadınlarla ilgili algı ve kabulleri yatmakta.
Bu anlayış, kadını erkekten aşağı ve ikinci bir cins olarak algılama yanlışına düşmekte. İkinci aşamada da bu yanlışı dine onaylatma gayretine girmekte.
Halbuki dinimiz, kadın ve erkeği eşit bireyler olarak tanıtmış. Kadın olsun, erkek olsun insanlık onuruna saygıyı, hayatın her alanında adaleti emretmiş.
Kendilerine kız çocukları olduğu haber verilince yüzleri öfke ve utançtan kapkara kesilen, bazen onları diri diri toprağa gömmekten çekinmeyen ama oğlu olunca bayram eden Cahiliye dönemindeki müşrik Araplar gibi kara cahillerden olmamayı emretmiş dinimiz.
Kur’an-ı Kerim, erkekleri uyarmış, “Kadınlara iyi davranın” buyurmuş. Kadını incitmenin, kadına nazik davranmak yerine kaba saba davranmanın Allah’ın emrine aykırı olduğunu belirtmiş.
Hz. Peygamber; “Allah katında sizin en hayırlınız kadınlara karşı en iyi davrananınızdır” buyurmuş. Kadınların hor görülmesine, zorla evlendirilmesine, dövülmesine asla müsaade etmemiş. Kadının şiddetle kontrol altına alınan bir varlık olmadığını, iradesinin ipotek altına alınamayacağını, kadının erkeğin mülkiyetinde bir varlık gibi değerlendirilemeyeceğini, bunun Allah’a karşı bir saygısızlık olduğunu belirtmiş. Kadınların fikrini almış, tercihlerine saygı duymuş, gerektiğinde karar mercii olmasına karşı çıkmamış.
“İlim kadın erkek her müslümana farzdır” demiş Peygamberimiz. Kız çocuklarını yetiştirme sorumluluğunu başarıyla yerine getiren ebeveynleri övmüş, cennetle müjdelemiş.
Ulu Önder Atatürk de kadınların geri konuma itilmişliğinin vebalinin İslam Dini değil, Müslümanlar olduğunu belirtmiş. 1 Ocak 1923’te İzmir’de yaptığı konuşmasında şöyle demiş;“Bizim dinimiz hiçbir zaman kadınlarımızın erkeklerden geri kalmasını istememiştir. Allah’ın emrettiği şey, kadın ve erkek Müslümanların beraber olarak bilim ve irfan kazanmasıdır. Kadın ve erkek bu bilim ve irfanı aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve onunla donanmak zorundadır. İslam ve Türk tarihi incelenirse görülür ki, bugün kendimizi bin türlü kayıtlarla kayıtlı zannettiğimiz şeyler yoktur.”
Bir toplum kadını erkeğiyle el ele vererek birlikte hareket edip aynı çabayı gösterdikleri zaman yükselebilir. Bu da, her iki cinsin aynı imkanlara ve fırsat eşitliğine sahip olmalarıyla mümkün. Kadını geride bırakan ve onu bastıran hiçbir toplum başarıya ulaşamaz.
Ulu Önderimiz Atatürk’ün dediği gibi; “Bir toplum, bir millet erkek ve kadın olmak üzere iki cins insandan oluşur. Bir bölümünü geliştirip diğer bölümünü geliştirmeden toplumun tümünün gelişmesi imkansızdır. Bir toplumun yarısı topraklara zincirle bağlı kaldıkça, diğer yarısının göklere yükselmesi mümkün müdür?”
“Dünyada her şey kadının eseridir” diyen, Türk kadınına, seçme ve seçilme hakkını veren Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Zübeyde Anamızın, şehitlerimizin, ahirete irtihal etmiş gazilerimizin ruhları şâd olsun. Cenab-ı Hak Cumhuriyetimizi, devletimizi, milletimizi, ordumuzu, yurdumuzu her türlü tehlikeden korusun.
Kadının hiçbir ayrımcılığa maruz bırakılmadığı, kız çocukları ve kadınların töre ve namus cinayeti, aile içi şiddet gibi olumsuzluklara hedef olmadığı, sosyal ve kültürel haklarda, toplumsal hayatta ikinci sınıf insan olarak görülmediği, sevgi ve saygı dolu bir dünya dileğiyle…
8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun. Kadın-erkek herkese mutluluk getirsin…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!