Türk Milletinin engin ve zengin tarihinde bayram yapmaya değer nice mutlu olaylar, nice büyük zaferler var. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu yakın tarihimizin en kutlu, en mübarek olayı...
30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşması sonrasında Türk Milleti tarih sahnesinden silinmek istenmiş. Atatürk’ün “Gençliğe Hitabesinde de belirttiği gibi” ...
“aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi işgal edilmiş” ....Her yer yağmalanıyor, yakılıp yıkılıyor... Camilerde ezanlar okunamıyor... Silah yok, cephane yok... Yiyecek yok, giyecek yok... Karayolu yok, demiryolları işgal edilmiş. Milletimiz fakirliğin, açlığın, savaş ve işgalin sıkıntılarıyla baş başa kalmış.
Milletimizin en zor günlerinde “Bağımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir.” diyen Mustafa Kemal Atatürk, “Ya istiklâl ya ölüm” parolasıyla Türk Milletinin başına geçmiş. “Türk ata yurduna ve Türk’ün bağımsızlığına saldıranlar kimler olursa olsun onlara bütün milletçe karşı çıkıp savaşmak” gerektiğini haykırmış.
Tarih boyunca esarete hiç boyun eğmemiş Türk Milleti;
“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.”
Diyerek Gazi Mustafa Kemal’le bütünleşmiş. Gazi Mustafa Kemal de Türk Milletiyle bütünleşmiş. “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır.”, “Bağımsızlığa ulaşıncaya kadar bütün milletle birlikte, özveriyle çalışacağıma kutsal inançlarım adına ant içtim.” demiş bağımsızlık konusundaki kararlılığını vurgulamış.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde şahlanan milletimiz her türlü olumsuzluğa ve yokluğa rağmen, istiklâl ve hürriyetini, vatan ve mukaddesatını korumak için büyük bir istiklâl mücadelesi vermiş. Namusu saydığı vatanını düşman işgalinden kurtarmış., tarihte eşi görülmemiş bir destan yazmış. Yaşlısı genciyle, erkeği kadınıyla...
Türk kadını kağnılar üzerinde cepheye mermi taşımış. Çocuğunun yorganını ıslanmasın diye mermilerin üzerine örtmüş. Çocuğunun hastalanması hatta ölmesi pahasına... Milletimiz asırlardan beri hâkim olduğu Anadolu topraklarında milli egemenliğini aynen korumuş. Türkiye Cumhuriyeti adıyla laik, demokratik yeni bir devlet kurmuş. 29 Ekim 1923 tarihinde de bunu bütün dünyaya ilan etmiş.
Milli mücadeleden sonra Atatürk’ün önderliğinde, 29 Ekim 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti, milletimizin tarih sahnesinde yeniden dirilişinin adıdır. Şair ne güzel söylemiş:
“Kurduk Cumhuriyeti, çektik bayrağı vatana
Ey Türk genci koru devleti, dua et Atana
Kutlu olsun kahraman milletime Cumhuriyet
Payidar olsun vatan, millet, devlet-ebed müddet”
Bağımsız bir devleti olmayan, istiklal ve hürriyeti alınan bir millet dünyada rahat edebilir mi? Yeterli olarak dini görevlerini yerine getirebilir mi?...
Şairimizin:
“Ecdadını zannetme asırlarca uyurdu,
Nereden bulacaktın o zaman eldeki bu yurdu?”
Dediği gibi şehitlerimizin kanlarıyla sulanan vatan toprakları üstünde, rengini şehitlerimizin kanından alan ay yıldızlı bayrağımızın gölgesinde bugün güven içinde yaşıyorsak bunu, bugünleri bize hazırlayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, silah arkadaşlarına, milli kahramanlarımıza, şehit ve gazilerimize borçluyuz.
Milli varlığımız yönünden önemi çok büyük olan bayramları kutlarken bugünleri bize armağan edenleri ve Cumhuriyetin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ü, onun silah arkadaşlarını ve bu uğurda canlarını feda eden, şehitlerimizi, gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz. Ruhları şad olsun.
Cumhuriyetimiz ilelebet payidar, milletimiz bahtiyar olsun. Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun...
Yarınlarınız mutlu ve umutlu olsun. Gözünüz, gönlünüz aydınlık olsun.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!