Dini öğretilerimizde saygı duyulması istenilen aylardan biri olan Muharrem ayını ve bu ayın onuncu günü olan Aşure gününü idrak etmiş bulunuyoruz. Hz. Adem'in tövbesinin kabul edilmesi, Hz. Nuh'un gemisinin tufandan, Hz. İbrahim'in Nemrud'un ateşinden, Hz. Musa'nın Firavun'un zulmünden kurtulması gibi insanlık için önemli hadiselerin Muharrem ayı ve Aşure günüyle irtibatlandırılması Muharrem ayına ve Aşure gününe atfedilen önemin bir göstergesidir. Muharrem ayı ve Aşure gününün özelliklerinden birisi de, milletimizin uzun yıllardır yaşattığı, komşularına, dost ve akrabalarına dağıttığı aşure tatlısı geleneğidir.
Aşure, paylaşmanın, dayanışmanın ve sevginin ifadesi, bolluk ve bereketin simgesidir. Aşurenin bu mecazi anlamı her zaman önem taşımaktadır. Bilindiği gibi Hz. Nuh'un gemisinde her canlıdan bir çift vardır. Bunların her biri ötekinden farklılığını ortaya koyarak asgari müşterekte birlikteliğe ve bütüne katkı sağlayarak tufandan kurtulmuştur. Tıpkı aşure tatlısında bir araya gelen farklı bakliyat, farklı meyve, tatlı ve tuzluların ortak tada katkı sağlamaları gibi...
Farklılıkları bir kültürel zenginlik olarak gördüğümüzde, insanlığın farklı tecrübelerini ve anlayışlarını bağrında barındıran, farklı inanç ve kültürlerle bir arada yaşayan milletimizin bu kültürel zenginliğini hiçbir oyun bozamayacak, farklılıkların birbirini itmesi ise kardeşlik ve barış içinde birlikte yaşamaya zarar verecektir.
Milletimizin “farklılıkların ahenk içindeki ortak tada katkı sağlamaları” gibi kültürümüzün özünde hep var olan güzellikleri devam ettirme bilinciyle buğday, pirinç, su, şeker, fasulye, nohut, badem, ceviz, fındık, kayısı, incir, üzüm, karanfil, zencefil gibi birbirinden farklı tatları aynı kazanda kaynatıp, Sevgili peygamberimiz ve Ehli Beyt aşkıyla karıştırıp aşure tatlısı yapmaya, birlikte yaşamanın sembolünü tadarken sevgiyi paylaşmaya devam etmektir.
Aşure günü aynı zamanda bir hüzün günüdür. Hz. Ali ile Hz. Fatıma'nın küçük oğlu, Hz. Peygamber’in sevgili torunu, adını bizzat kendisinin koyduğu ciğerparesi Hz. Hüseyin'in ve çoğu Ehl-i Beyt'ten yetmişi aşkın masum müslümanın bir yudum suya hasret bırakılıp, siyasi ihtiraslar uğruna Kerbelâ'da acımasızca şehit edildiği gündür. Hz. Hüseyin'in ve çoğu Ehl-i Beyt mensubu yetmişten fazla masum insanın 680 yılının Aşure gününde şehit edilmesi, Hz. Peygamber'i ve Ehl-i Beyt’ini seven kültürü, mezhep ve meşrebi ne olursa olsun bütün müminleri derinden yaralamış, asırlar geçse de göz yaşları asla dinmemiştir.
Adaletsizliğe karşı onurlu bir mücadelenin, haksızlığın karşısında cesur ve kararlı duruşun, zulmün karşısında asil bir yürüyüşün sembolü olan Hz. Hüseyin ve Kerbelâ şehitleri sonsuza dek gönüllerde taht kurmuş, o mübarek canlara bu zulmü reva görenler ise insanların ortak vicdanlarında ebediyen mahkum olmuşlardır.
Bugün bize düşen, tarihte yaşanmış ve geri dönüşü olamayan bu yanlış ve üzücü hadiseden dersler çıkarmaktır. Zihin açıklığı ve aydınlık bir din tasavvuru içinde kardeşliğin önemini keşfetmektir. Kardeşliğe, birlik ve beraberliğe zarar verecek her türlü söz, tutum ve davranıştan kaçınmaktır. Bugün bize düşen, insana sırf insan olduğu için değer verebilmektir. İnsanı insan olduğu için sevip Yaratandan dolayı hoş görebilmektir. Etrafımıza sevgi ve barış tohumları ekmektir. Bugün bize düşen, farklılıkları zenginlik kaynağı ve iyilikte yarışma sebebi olarak görebilmektir. Ortak tadımızı bozmaya, pişmiş aşuremize su katmaya kısacası kardeşliğimize zarar vermeye çalışan art niyetlilere fırsat vermemektir.
Aşure günü vesilesiyle başta şehitlerin efendisi Hz. Hüseyin ve Kerbelâ şehitleri olmak üzere tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmetle anıyoruz. Ruhları şad olsun. Tutulan oruçlar, yapılan dua ve niyazlar, dağıtılan aşureler kardeşliğimizin güçlenmesine, lokmalarımızın bereketine, insanlık aleminin barış, huzur ve esenliğine vesile olsun...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!