Komşuluk, misafirperverlik, akrabalık, dostluk, vefa, sosyal dayanışma ve paylaşma gibi değerlere önem verilmesi, insanı yalnızlığın kasvetinden kurtaran, kimsesizliğin karanlığına düşmekten alıkoyan erdemlerdir. Maalesef günümüzde kapitalist sistem ve onun popüler kültürü, hayatın bütünlüğünü koruyarak akmasına izin vermiyor. İnsanoğlunu bin yıllardır ayakta tutan değerlerinden koparıyor. Bireysellik adı altında yalnızlığa itiyor. Hızlı kentleşme, göçler, nüfus yoğunluğunun artması gibi unsurlarla bireysellik, bencillik gibi olumsuzluklar, insan ilişkilerinin bütün boyutlarını olumsuz yönde etkilediği gibi komşuluk ilişkilerinde de sarsıntılara yol açıyor. Komşuluk ilişkileri eski canlılık ve gücünü kaybediyor. Eski komşuluklar hatıralarda kalan geçmiş zaman masallarına, özlemle yâd edilen bir nostaljiye dönüşüyor.
Teknolojik gelişmelerle, iletişimin büyük bir ivme kazanmasıyla dünya adeta bir köy kadar küçüldü. Dünya global bir köye dönüşeli beri insanlar daha bir yalnızlaşmaya ve çevresinden uzaklaşmaya başladı. Öyle ki aynı çatı altında birbirinden habersiz yaşayan ailelerin sayısı her geçen gün artıyor. Mahallelerin, sokak ve caddelerin aile sıcaklığını aratmayan dostane ilişkileri gittikçe zayıflıyor. İnsanlar kendi içine çekilip dostluğu ve arkadaşlığı sosyal medyanın sanal ortamında arıyor.
Dünyanın bilmem hangi ucundaki biriyle çok kolay iletişim kuran insan, kapı komşusundan bîhaber olabiliyor. Kapı komşusunun adını bile bilmiyor. Kitle iletişim araçları vasıtasıyla dünyada olup biten her şeyden haberi oluyor fakat komşunun hastasından, ölüsünden haberi olmuyor. Dünya küçülürken bizim dünyamız da mı küçülüyor? Sanal ortamda sosyalleşmek adına insan, kendini sosyal çevresinden izole edip bilgisayarların, akıllı telefonların dört duvarları arasına mı hapsediyor? Karşımızda muhatap olarak samimi ve sıcak insan yüzleri yerine artık bilgisayarların soğuk yüzleri mi olacak? Teknoloji ve sosyal medyayı bilinçli kullanmak gerekmez mi?
Halbuki pencereyi biraz aralasak, çok tanıdık ve çok sıcak bizden yüzler göreceğiz karşımızda. Hani sadece bir resimden ve bir isimden ibaret olmayan birilerini tanıyacağız. Belki kapısını çalmamızı bekleyen komşumuz bizim de yalnızlığımızın çaresi olacak. Aynı çatı altında güne başlayıp aynı duvara yaslanarak günü sonlandırdığımız, yan yana, karşı karşıya aynı apartmanda, aynı sokakta yaşadığımız komşularımız, hayat telaşı içinde unutulmayacak kadar değerlidir. Kültürümüzde komşu hakkı Tanrı hakkı kabul edilmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de, sadece Allah’a kulluk edilmesi ve O’na hiç birşeyin ortak koşulmaması hatırlatıldıktan sonra, başta anne ve baba olmak üzere toplumun diğer kesimleriyle birlikte komşularımızla da iyi ilişkiler kurulması, onlara iyilik yapılması bir görev olarak vurgulanmıştır. Peygamberimiz; “Cebrail bana komşu hakkından o kadar bahsetti ki komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim” buyurmuştur.
“Komşusunun, kendisine kötülük yapabileceği kaygısından kurtulamadığı kimse cennete giremez” buyuran Peygamberimiz, komşuya yapılan eziyeti şiddetle reddetmiş, “Sana komşu olanlara güzel davran ki müslüman olasın”, “Komşuna iyilik yap ki mü’min olasın” buyurmak suretiyle de güzel komşuluğun vazgeçilemez bir davranış olduğuna dikkat çekmiştir. “Yanı başındaki komşusu açken tok yatan olgun mü’min değildir” uyarısıyla komşunun gözetilmesini istemiştir. Komşularla selamlaşıp tanışılmasını, komşu hastalandığında ziyaret edilmesini, vefat ettiğinde cenazesinde bulunulmasını, komşunun gözetilip kollanmasını öğütlemiş, komşuya zarar verecek sözlü ya da fiili her davranıştan kaçınılmasını tavsiye etmiştir.
Bir arada yaşamak zorunda olan komşular birbirinin hak ve hukukuna riayet ederek, birbirine zarar vermekten kaçınarak, sevgi, saygı ve hoşgörü içinde yaşarlarsa hayat güzelleşir. Komşuluk haklarına riayet etmekle, insanların evlerinde huzur içinde yaşamaları mümkün olabilir. Birbirinin hak ve hukukuna riayet etmeyen, birbirini rahatsız etmekten çekinmeyen insanların barındığı apartman ve mahallelerde ise huzur olmaz.
Başta komşularımız olmak üzere bütün insanların hak ve hukukuna riayet edelim. Zarar verecek, rahatsız edecek her türlü davranıştan kaçınalım. Bireysel ve toplumsal huzur ve mutluluğumuz için önem taşıyan komşuluk ilişkilerindeki kan kaybını durdurmaya çalışalım. İdrak ettiğimiz Kurban Bayramı, gündelik hayatın yoğun koşuşturması içinde yalnızlaşan ve en yakınlarına bile zaman ayırmakta zorlanan günümüz insanının bir nebze olsun durup düşünmesine, çevresindekileri farketmesine, komşuluk ve akrabalık bağlarını kuvvetlendirmesine imkan sağlayan özel günlerden biridir. Kurban Bayramınız mübarek olsun. Komşuluğu tüm güzelliği ile yaşayan, komşuluk kültürünü ayakta tutmaya çalışan tüm Karşıyakalı hemşehrilerimize selam olsun.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!