İnsan hakları evrenseldir ve bireyler herhangi bir ayrım gözetilmeksizin sadece insan olmaları bakımından bu haklara sahiptir.
Hz. Adem’den itibaren bütün semavi dinlerin getirdiği ortak öğretide insanın sahip olduğu, günümüzde temel insan hakları olarak nitelendirilen bu haklar, kişinin sırf insan olduğu için doğuştan kazandığı, devredilemez ve vazgeçilemez bir hak olarak kabul edilmiş ve bunların korunması ilahi dinlerin temel amaçlarından biri olmuştur. Bütün peygamberler insanları barış ve kardeşlik içinde yaşamaya, hak ve hukuka riayete davet etmişlerdir. Sevgili Peygamberimiz bir insan hakları bildirgesi hükmünde olan veda hutbesinde; “Ey insanlar! Kanlarınız, mallarınız, ırzınız, namus ve haysiyetiniz Rabbinize kavuşuncaya kadar birbirinize karşı dokunulmazdır, güvence altındadır” buyurarak insanların can, mal ve onur, şeref ve haysiyetinin mukaddes olup her türlü tecavüzden korunduğunu bütün insanlığa ilan etmiştir.
Bütün insanların temel haklarda eşit oldukları vazgeçilmez bir ilkedir. Buna rağmen insanlık tarihi temel insan haklarını ihlal eden sömürgecilik, ırkçılık, ayrımcılık ve savaşlar gibi acı tecrübelere şahit olmuştur. Maalesef bugün de Gazze’de şahit olmaktatır. Hatta bu ihlaller, günümüzde dünyayı paylaştığımız hayvanların ve tüm canlıların haklarını hiçe sayan, gelecek nesillerin haklarını da ipotek altına alan bir istikamette ilerlemektedir.
Bunun için de günümüzde insani değerleri merkeze alan, farklılıkları zenginlik olarak algılayabilen, barış, güvenlik, adalet ve hakkaniyet ölçüleri üzerinde yükselen bir hak ve sorumluluk anlayışına çok fazla ihtiyaç duyulmaktadır.
Her insanın yaşama hakkı ve diğer temel haklarının yanı sıra, eğitim ve sağlık gibi temel ihtiyaçlarının karşılandığı, nimetlerden adil biçimde yararlandığı bir dünya, tüm sağduyu sahibi insanların ortak beklentisidir.
Huzur ve mutluluk filizleri, sadece hakların gözetildiği bir ortamda yeşerebilir. İnsanlığın insan onuruna yakışmayan her türlü kötülükten kendini koruyabilmesi için, dini öğretilerimizin de öğütlediği hoşgörü, paylaşma, yardımlaşma ve dayanışma, her canlıya merhamet etme anlayışının geliştirilmesi tüm dünyanın mutluluğu için önem taşımaktır.
Her insan, kendi hakkını düşündüğü kadar başkasının hakkını da düşünmeli, hak ve hukuka riayet etmeli, sadece insanların değil, hayvanların ve bitkilerin hakkını da gözetmeli, hiçbir canı incitmemeli, hiçbir canlıya zarar vermemelidir. Kimsenin elinden ve dilinden zarar görmediği, herkese iyilik, sevgi ve barış götüren olgun insan olmaya çalışmalıdır.
Dünyamız büyük bir gemi. Güneş dünyamızı aydınlatan ışığımız ve lambamız, dünyamızı ısıtan sobamız. Bizler, bütün varlıklar bu gemide yol alan yolcular. Gemimizin kazasız, belasız yol almasını mı istiyoruz? Öyle ise lütfen birbirimize saygı, sevgi hoşgörü... Yaratandan ötürü.
Dünyanın adalet ve hakkaniyet ölçüleri içinde insan haklarına daha saygılı, daha mutlu ve daha yaşanabilir olması dileklerimle...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!