Kadın olsun erkek olsun bütün insanların temel haklarda eşit oldukları vazgeçilmez bir ilke. Buna rağmen tarih boyunca, erkek varlığını ve haklarını önceleyen ya da merkeze alan bir anlayışla kadını erkekten aşağı ve ikinci bir cins olarak algılama yanlışına düşülmüş. Kadınların erkeklerle aynı haklara sahip olmalarına, mülkiyet sahibi olmalarına, eğitim almalarına, yönetici olmalarına izin verilmemiş.
Kadınlar aleyhine tarih boyunca görülen bu eşitsiz durum günümüzde de tam manasıyla maalesef giderilebilmiş değil.
Dünyanın birçok yerinde, İslam dünyasında, ülkemizde yöreden yöreye, aileden aileye farklılıklar olsa da kadınlar sırf cinsiyetlerinden dolayı haksız tutum ve davranışlara maruz kalmakta...
Kur’an’ın vahyedilmeye başlandığı dönemde de tarih boyunca görülen bu eşitsiz duruma tanıklık edilmekteymiş.
Kur’an-ı Kerim kadın ve erkeği Yaratıcı karşısında eşit bireyler olarak tanıtmış, kadın olsun erkek olsun saygıdeğer ve şerefli bir varlık olarak yaratılan insanın yaşama hakkını ve onun diğer temel haklarını dokunulmaz, mukaddes haklar olarak ilan etmiş.
Yine Kur’an her dönem toplumunda az veya çok varlığını sürdüren kadını erkekten aşağı ve ikinci bir cins olarak algılama gibi yanlış anlayışları açıkça kınamış. Sevgiyi, saygıyı, dayanışmayı, adalet ve merhameti emretmiş. Haksızlığı, haddi aşmayı ve her türlü kötülüğü yasaklamış..
Hz. Peygamber de zihinlerde kökleşmiş olan yanlış kanaatleri söküp atmak için uğraşmış. hayatı boyunca. Kadını himaye etmiş, koruyup kollamış. Kadının nefes almasını ve kadının bir insan olarak varlığında taşıdığı değerin fark edilmesini istemiş. Ancak bunu sağlamak da kolay olmamış...
“Bütün insanlar bir tarağın dişleri gibi eşittir” buyuran Peygamberimiz, kadın olsun erkek olsun bütün insanların insan olmaları itibarıyla eşit olduğunu, eşit haklara sahip olduğunu belirtmiş.
Peygamberimiz kadınlara danışmış, kadınların görüş ve fikirlerine önem vermiş. Kadının gerektiğinde karar mercii olmasına, siyasi ve hukuki sorumluluklar almasına karşı çıkmamış. Temel insani haklarını kullanarak hayata dahil olan kadına engel olmamış. Kadının düşünce ve ifade özgürlüğüne sahip olduğunu belirtmiş. Evlilik konusunda görüşüne başvurulup rızasının alınmasının gerekli olduğuna işaret etmiş. Hür iradelerinin dışında şiddet ve baskı altına alınarak istemedikleri bir evliliğe zorlanmasının önünü kapatmış.
Hz. Peygamber kadınların eğitimine önem vermiş. Hangi şart ve ortamda olursa olsun kadınların öğrenme çabalarını geri bırakmamış. “İki kızını ergenlik çağına gelinceye kadar güzelce yetiştiren kimseyle cennette yan yana olacağız” demiş.
Yine Peygamberimiz; “Kimin bir kız çocuğu olur da onu küçümsemez ve erkek çocuğunu da ona tercih etmezse Allah o kimseyi cennete koyar” buyurmuş. Ebeveynlerin kız ve erkek çocukları arasında hem maddi konularda hem de sevgi, ilgi ve şefkat gibi manevi konularda adil davranması gerektiğini belirtmiş; “Allah’tan korkun ve çocuklarınız arasında adaletli olun” buyurmuş.
Yüce Allah; “Kadınlarınıza iyi davranın” emriyle özellikle erkekleri uyarmış. “Allah katında sizin en hayırlınız kadınlara en iyi davranandır” buyurmuş Peygamberimiz. Kadına şiddet uygulayanların kötü insan olduğunu beyan etmiş. “Allah’ın hanım kullarına vurmayın”demiş. Kur’an nezaketi, zarafeti, kibarlığı emretmiş. Kabalığı, sertliği, kırıcı davranmayı yasaklamış...
Kadına el kaldırmak ağır bir suçtur Hz. Peygamberin gözünde. Şiddet, baskı, zorbalık ve aşağılama hayatın hangi alanında kime karşı olursa olsun büyük bir zulümdür dinimizde. Kalp kırmak, gönül incitmek Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük bir günah değil mi bizim kültürümüzde?
Peygamberimiz vefat etmeden önce bütün insanlığa yaptığı konuşmada erkeklere dönerek “Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet edin ve bu hususta Allah’tan korkun” buyurmuş.
Peygamberimizden sonraki süreçte kadınların hakları yavaş yavaş ellerinden alınmış. Kadın konusunda yaşanan gelişmeler pek iç açıcı olmamış. Bunu Ashab-ı Kiram’dan Abdullah bin Ömer şöyle itiraf etmiş; “Biz Hz. Peygamber zamanında hakkımızda vahiy iner de azarlanırız korkusuyla kadınlarımıza karşı kötü söz söyleyemez ve istediğimiz gibi davranamazdık. Ne zaman ki, Hz. Peygamber vefat etti, işte o zaman ağır konuşmaya ve rahatça dilediğimizi yapmaya başladık.”
Kadın olsun, erkek olsun insanın yeryüzünde varlıkların en şereflisi olarak hayatını sürdürebilmesi için kendisine tanınan yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme gibi temel haklardan özgürce ve azami ölçüde yararlanması gerekir.
İşte Ulu Önder Atatürk 5 Aralık 1934 tarihinde Türk kadınına seçme ve seçilme hakkını vermiş. Fransa ve İtalya’dan 11, Belçika’dan 14,İsviçre’den 36 yıl önce...
Aziz Atatürk’ün, büyük Türk kadını Zübeyde Hanım’ın ruhu şad olsun... 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü kutlu olsun...
Örnek alınması dileğiyle ...“Toplumsal cinsiyet eşitliğinde” ülkemizde yapılan bir araştırmada birinci olan Karşıyaka’mız sağolsun.
İnsanların sırf insan olduğu için saygın ve değerli görüldüğü, sosyal ve kültürel haklarda, toplumsal hayatta kadının ikinci sınıf olarak görülmediği, her türlü şiddet ve ayrımcılığın son bulduğu bir dünya dileğiyle... Her şey gönlünüzce olsun...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!