“Gülümsemek, yan etkisi olmayan bir ilaçtır.” demiş bir mizah yazarı. Uzmanlar, güler yüzlülüğün stresi azalttığını, kalp sağlığını güçlendirdiğini, ciğerleri güçlü tuttuğunu, bağışıklık sistemini geliştirdiğini, yaşlanma belirtilerini ortadan kaldırdığını, kısacası hem fiziksel hem de duygusal sağlığı desteklediğini belirtiyor. Nörobilim uzmanlarına göre güzler yüzlü olmak, paylaşmak, bir ihtiyaç sahibinin sıkıntısını gidermek insana huzur veren davranışlar arasında yer alıyor.
Yine uzmanların belirttiğine göre, insan gülümseyince yüz kaslarının 17’sini, suratını asıp kaşını çattığında 43’ünü çalıştırmak zorunda kalıyormuş. Demek ki gülümseme daha tabii, yaratılışımıza daha uygun. Asık suratlılık ise zorlama gerektiriyor ve yaratılışa zıt.
Güler yüz, sadece yüzümüzü değil, ilişkilerimizi ve ahlakımızı güzelleştiren, sosyal bir varlık olarak bizi bir arada tutan duygusal bir davranıştır. Hz Ali’nin ifadesiyle “Güleryüzlülük sevginin bağıdır”
Maliyeti ve külfeti olmayan büyülü bir güçtür tebessüm. Güler yüzlü insan neşe ve mutluluk ışınları saçar, kendini sevdirir. Güler yüzlü insanlarla beraber olmak ruhu dinlendirmek demektir, mutluluktur, saadettir. Böyle insanlarla hemen dost oluverir insan. Çünkü tatlı bir tebessüm aradaki tel örgüleri kesip atar. Tatlı bir tebessüm rengarenk bir çiçek demetinden daha hoş gelir insana. Binlerce liranın yapamayacağı işi, zaman olur tatlı bir tebessüm hallediverir.
Hz. Peygamber, Yüce Allah’ın güzler yüzlü ve yumuşak huylu insanları sevdiğini bildiriyor, “Kardeşini güler yüzle karşılamaktan ibaret bile olsa hiçbir iyiliği küçümseme” diyor. Her iyiliğin bir sadaka olduğunu, güler yüzün de bir iyilik olduğu, sadaka yerine geçtiğini, içten ve samimi bir tebessümün ibadet olduğunu hatırlatıyor. Daima iyilik yapmayı öğütleyen Peygamberimiz, maddi yardıma gücümüz yetmediğinde manevi yardıma teşvik ediyor. “Malla herkese iyilik yapmaya gücünüz yetmez. Ama siz güler yüzünüz ve güzel ahlakınızla onları memnun edebilirsiniz” buyuruyor.
Güler yüzün, tatlı dilin, zarafet ve nezaketin ne kadar değerli olduğunu, doğu dünyasının en büyük filozof şairlerinden Sadi Şirazi, Bostan isimli eserinde şu hikaye ile anlatıyor: “Tatlı dilli, güler yüzlü bir delikanlı bal satarmış. Müşterisinin sayısı belli değilmiş. Öyle ki faraza bal satmayıp zehir satacak olsa, herkes zehri onun elinden bal niyetine içermiş. Suratsızın biri de o yiğidin satışına özenmiş, kazancını kıskanıp, bal satmak istemiş. Bal tablası başında sirke satan yüzüyle sokak sokak, mahalle mahalle dolaşmış. “ Bal, bal, bal” diye bağırıp durmuş. Fakat balına müşteri bulamamış, sinek bile konmamış. Akşam olmuş, eline bir kuruş geçmemiş vaziyette eve dönmüş. Fena halde kızmış, bir köşeye çekilip oturmuş. Bu haliyle suçunun cezasından korkan suçluya, bayram günü zindanda tutulan bedbahta benziyormuş. Onu bu şekilde gören eşi; “Ekşi yüzlünün balı acı olur” demiş,, Bu hikayeyi anlattıktan sonra Sadi Şirazi şöyle devam ediyor; “Çirkin huy insanı cehenneme götürür, iyi huy ise cennetten çıkmıştır. “ Güler yüzlü, iyi huylu insanla Ebu Cehil karpuzu yemek, ekşi yüzlü insanla bal yemekten daha lezzetlidir.”
İnsanların sanal ilişkilerin içinde boğulduğu, yalnızlık ve mutsuzluk içinde savrulduğu, tebessümün unutulmaya yüz tuttuğu zamanları yaşıyoruz. Gülme kurslarının açıldığı, ücretli sarılma ve kucaklaşma seanslarının organize edildiği bir dünyaya tanıklık ediyoruz. Tatlı bir tebessüme en fazla ihtiyaç duyulan zaman dilimleri bu günler.
Tatlı bir tebessümle dokunalım gönüllere... Tebessüm gönülleri açan ve ferahlandıran, gönüller yapan güzel bir anahtar, hem de altın anahtar. Bu altın anahtarı daima yanımızda taşıyalım. Tebessümü, güler yüzü, tatlı dili, kendimizden, eşimizden, çocuklarımızdan, büyüklerimizden akraba ve komşularımızdan, çevremizden ve birbirimizden asla esirgemeyelim.
Yüzünüzden gülücükler eksik olmasın. Her şey gönlünüzce olsun. Gönüller sevgiyle, neşeyle dolsun. Bayramınız mübarek olsun.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!