Saygın, değerli ve şerefli bir varlık olarak yaratılan insanın yaşama hakkı ve onun diğer temel hakları dokunulmaz ve mukaddes haklardır. Kadın olsun erkek olsun her insanın varlıkların en şereflisi olarak hayatını sürdürebilmesi için bu haklardan özgürce ve azami ölçüde yararlanması gerekir. Cinsiyeti yüzünden bu hakları bir insandan esirgemek büyük bir zulümdür, dini öğretilerimizle kesinlikle bağdaşmaz, insanlığa da sığmaz. Yüce Yaratıcı kadın ve erkek arasında insan olarak hiç bir ayrım yapmamışken bizim yapmamız asla doğru olmaz.
Kadınları ve kız çocuklarını aşağılamak, onları erkekten aşağı, ikinci sınıf insan gibi görmek, kadını adeta eşinin mülkiyetindeki bir varlık gibi, adeta eşinin kölesi gibi düşünmek, kadını ve erkeği Yaratıcı karşısında eşit bireyler olarak tanıtan Kur’an-ı Kerim’in kınadığı bir cahiliye adetidir.
Cahiliye arapları, erkek çocuğu üstün tutarken kız çocuğunu bir yük gibi görüyor ve birçok haktan mahrum bırakıyorlardı. Cahiliye araplarından birine, bir kız çocuğun oldu diye haber verilince utanç ve öfkesinden yüzü kapkara kesiliyor, kendisine verilen bu haberden dolayı halkın içine çıkamıyor, bu çocuğu utana sıkıla büyüteyim mi, yoksa toprağa mı gömeyim diye kara kara düşünüyor, bazen de diri diri toprağa gömmekten çekinmiyordu.
Aradan 14 asır geçmesine rağmen hâlâ Cahiliye adetlerine sıkı sıkıya sarılan, adeta bunları kendi örf ve adetleri haline getiren insanların varlığı hem şaşırtıcı hem de üzücü değil mi? Kız çocuğunu sevinçle bağrına basamayan cahiliye zihniyeti, acaba bugün de aramızda mı dolaşmakta?
Müslümanlar olarak kadın hakları ve kız çocuklarına karşı izlenen ayrımcılık konusunda hâlâ Yüce Yaratıcı’nın kınadığı bir konumda olmamız esef verici ve düşündürücü bir olay değil mi?
Kadının bir insan olarak varlığında taşıdığı değerin farkedilmesini isteyen, “Allah’tan korkun ve çocuklarınız arasında adil davranın” buyurarak kız çocuğu ile erkek çocuğu arasında ayrım yapılmasını yasaklayan, kız çocuğunu yetiştirme sorumluluğunu başarıyla yerine getiren ebeveynleri öven ve cennetle müjdeleyen, genç kız ve kadınların dışlanmasına, incitilmesine, hor görülmesine, dövülmesine, zorla evlendirilmesine, gelenekten gelen haksız tutum ve davranışlara maruz kalmasına asla müsaade etmeyen Hz. Peygamberi yeterince örnek alabildiğimiz söylenebilir mi?
İnsan bir erkek ve bir dişiden yaratılmıştır. Dolayısıyla kadının dışlandığı, tecrübe ve bilgi birikimini toplumun yararına sunamadığı, hayata dair karar ve planlara dahil edilmediği bir toplumsal hayat yaratılış kanununa aykırıdır. Bir toplum ancak kadınıyla erkeğiyle elele birlikte hareket edip, birlikte aynı çabayı gösterdikleri zaman yükselebilir. Kadının toplumdan soyutlanması, o toplumun sacayaklarından birinin kırılması demektir. Kadını aşağılayıp geride bırakan, onu bastıran hiçbir toplum başarıya ulaşamaz.
Kadını aşağılamak, haklarından mahrum etmek büyük bir haksızlıktır. Cehaletine, öfke ve nefretine yenik düşerek gücünü kullanıp kadını ezmek zavallılıktır. Şefkat ve merhametten yoksun olanların, hak ve adaletten uzaklaşanların düştüğü çukur zifiri karanlıktır.
Kız çocukları ve kadınların cinsiyet ayrımcılığı, şiddet ve cinayet gibi olumsuzluklara hedef olmadığı, kadının sırf insan olduğu için saygın ve değerli görüldüğü bir dünya dileklerimle... 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun, mutluluk ve barış getirsin. İnsan hakları ve cinsiyet ayrımcılığı konusunda daha aktif bir duyarlılık ve bilinç düzeyine ulaşmamızda yeni bir başlangıç olsun.
11 Mart Pazartesi günü idrak edeceğimiz sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın pekiştiği, kardeşlik duygularının daha da güçlendiği sevgi ve rahmet ayı Ramazan insanlığın dirlik ve düzenliğine, barış ve esenliğine vesile olsun.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!