ANA SAYFA > Yazarlar > Gülperi Altun > Ne fark eder ki! -2-

Ne fark eder ki! -2-

GülperiAltun
Sosyal Medya :
07 Ocak 2019, Pazartesi 17:53
2472 kez okundu

Ne fark eder ki! Böyle olması gerektiği için mi böyle olmuştu.

 Olmuştu işte!

Evet, olmuştu işte! Yanıkların dereceleri ve şiddeti, yanan bölgenin derinliğini, yanan bölgenin alanını vede hassas noktaların yanması ile ilgi yaşanan acının hissedilmesinde farklılıklar olacaktı.

Bizlere genellikle her şeyin insanın iradesinde mevcut olduğunun, yani hayatta sapa sağlam ve dik bir şekilde ayakta kalmak için kendimizi gerekli donanımlarla kuşatırsak üstesinden gelinemeyecek zorluk yoktur, yeter ki hayatımızın önündeki engel siz olmayın derler. Bunun şablon bir görüş olduğuna  inananlardanım.

Ancak gerçek yaşam, ütopyalardan oluşmaz. Elbette kendimizi bilgilendirip eğitip yetiştirmeliydik. Ufkumuzu, bakış açımızı derinleştirmemiz tek başına yetmiyor. Yaşamınızı idame ettirmeniz için bu sadece yarışa bir adım ileride başlamanızı sağlayabiliyor.

Diplomalarınızın olması vede çalışıyor olmanız belki karnınıza doyurmaya katkıda bulunabiliyor. Ancak, hayat tek düze giderken öyle olaylar olur ki, sadece aç kalmadığınızı ama açıkta kaldığınız gerçeği ile yüzleştirebiliyor sizi.

Yalnız ve çalışan bir kadının kiralık bir ev aradığını düşünün, öyle bir sorgu dönemi başlar ki:

1-Aile olmayana ev vermiyoruz.

2-Memur olmayana ev vermiyoruz.

3-Kurumsal bir yerde çalışmayana ev vermiyoruz.

4-Ailede olabilirsiniz ama memur değilseniz ev vermiyoruz.

5-…

Şimdi, yalnız yaşamayı tercih edip yada yalnız yaşamak zorunda olduğunuzda bir kere ev sahibine ve komşularınıza namuslu olduğunuzu ispatlamakla mükellefsiniz. Düşündüm de evinize gelenlerin boyunlarına yaka kartı takmalısınız: Ağabeyim, ablam, yeğenim, kuzenim, arkadaşım (tabii kİ kız arkadaşım. )Bunların dışında gelen olursa zaten ahlaksızsınız(!) Elbette bu bakış açısı toplumların  sosyo-ekonomik durumuna ve eğitim seviyesine göre farklılaşma gösterebiliyor.

İnsanın durduk yere psikolojisi bozulur: Düşünsenize, travestisiniz yada transseksüel…  Ne ev vereniniz, ne iş vereniniz, nede hormonal yapınıza saygı duyanınız var, bu insanlara yaşamaları için geriye hangi seçeneği bıraktık ki?

Memur olmayana da ev vermiyorlar, okursunuz, çalışırsınız işinizin garantisi yoktur, çalışıp çalışmamanız iki dudak arasındadır. Özeleştirilme sonucunda taşeronlaşma denen sistemle kamu yada özel kurumlara hizmet verilir her yıl sözleşmeler yenilenir. Yeni bir yıla her girildiğinde işten çıkarılacak mıyız endişeleri ile yaşanır. Bu sistem bırakın hak istenmesini dışarda çok işsiz var, sende kim oluyorsun ki baskısın hep hissettirir. İşi abartan yöneticiler üniversite mezunu çöpçülerimiz var. Öyle ya sokakları süpürmek gibi vasıf isteyen bir iş(!)diplomalılarla övünülmek gibi bir duyarsızlığına kadar götürür işi. Hak istemek bir yana çalışanlar kurum için hiçbir anlam taşımadığının psikolojisine sürükler.

Serbest piyasa ekonomisi: sosyal adaletin yokluğu, iş güvencesinin olmayışı, insanları işsiz kalacağım baskısı, özelde de bunalımlara ve sıkıntılara sürüklüyor.

Sağlıklı bir toplum yapısı oluşturulabilmesi için sosyal devlet anlayışı, üretim emek ilişkileri yeniden değerlendirilmeli, bir dengeye getirilmelidir. Bu konu akademik boyutlarda kalmayıp sokaktaki vatandaşlarında hayatına dokunabilecek şekilde uygulanabilmelidir. 


PAYLAŞ

Yazara Ait Diğer Makaleler


SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


yükleniyor

Köşe Yazarları

Anket

Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?