Tanrı Adem'i yarattı, meleklerine: ''Adem'i topraktan yarattım, o yaratılmışların en üstünüdür. O'na secde edeceksiniz’' dedi. Bütün melekler yaratılmışların en üstünü olan Adem'e secde etti. Yalnız şeytan; ''ben ateşten Adem ise topraktan yaratıldı. Ben daha üstünüm’' dedi ve secde etmedi.
Nurdan yaratılan meleklerin hür iradeleri yoktu. Sadece tanrı buyruklarını yerine getirmekle mükelleftiler. Ama insan öyle mi? Hür iradeye sahip. İnsan yaşamını düzenleyen kurallar bütünü olan tüm dinlerde, cennet ve cehennem kavramı vardır. Hür iradesini iyi yönde kullanan insan cennete, kötü yönde kullanansa cehenneme gidecekti. Yani ektiklerini biçecekti.
Yaratılmışların en üstünü olan insanoğlu iradesini hep kötü yönde mi kullandı? Yoksa iyi yönde mi?
Şeytanın bile aklına gelmeyecek türlü oyunlarla ademoğlunun yaptıklarıyla başa çıkması zor bir dönemin içende geçiyor insanlık. İlkel çağları aşıp ta kuşlar gibi uçmayı balıklar gibi yüzmeyi öğrendiği halde.
İnsan haklarından sosyal adaletten dem vuran kitaplar dolusu kurallar oluşturduğu halde insan insana barış içinde yaşamayı bir türlü beceremiyor.
Düşünüyorum da bir insan neden polis olur? ilk aklıma gelen devlet memuru olurum ve geçimimi sağlarımdır. Peki bir insan neden asker olur ? Zorunlu olarak askerlik görevlerini yapanlardan söz etmiyorum. Rütbeli askerlerden söz ediyorum.
Lisede okurken milli güvenlik derslerimizden birine giren yüzbaşı, bu görevi neden tercih ettiği konusunda bizleri bilgilendiriyordu. Konuşmasının bir yerinde de asker üniformasını giyindiğinde kızların ilgisini çekeceğini düşündüğünden söz etmişti. Ne kadar güzel ne kadar insani bir yorumdu. Demek ki ne askerlerimiz ne de polisimiz; yok etmek, kırıp dökmek üzerine değil de daha insani gerekçelerle cazip gördükleri bu meslekleri seçmişlerdi. Mesleklerinin riskli bir iş olduğunu da biliyorlardı kuşkusuz.
Hükümetlerin politikalarını uygulayıp bizlerin can ve mal güvenliği içinde yaşamamızı sağlayan asker ve polisimizin hareket kabiliyetini belirleyen siyasettir.
Bugün bir hükümet kurulamaması, bir boşluk ortamı daha dün barış iklimi yaşarken her şey ne kadar demokratik, ne güzel bu ülkede, bütün renklere yer var derken. Geçmişte yaşanan olaylar için dahi özür dileyenler, bugün kalkıp ta sade vatandaşı bile bir birine düşürecek, bir birinin canına malına kastedecek politikasızlıkla kaos ortamının içine soktular bizleri. Teröristlerle aynı masaya oturup ülkenin dört bir yanına akil ademler gönderildiği bir zamanda memleketin altına dinamitler yerleştirilmiş meğer. Bugün gelinen noktada ise ana kuzuları bir bir vurulup şehit ediliyor. Halk kızgınlıkla, şaşkınlıkla öfke dilini kullanıyor. Adeta hukuk devleti iflas etmiş durumda, herkes kendi güvenliğini sağlamaya kalkıp; tarlada inşaatta çalışan zavallı insanları dövecek kadar aciz düşünür hale geldi ne yazık ki.
Birileri çıkıp ta durun siz kardeşsiniz demeyecek mi?
Yarın sürü psikolojisine nasıl da kapıldık, nasıl kıydık biri birimize deyip te utanmayacak mıyız?
Sosyal psikolojimiz hızla bozuluyor.
Yaratılmışların en üstünü olan insanoğlu şeytana pabucunu ters giydiriyor.
Hür iradesini hep yakıp yok etmek üzere kullanıyor. Cenneti değil de cehennemi tercih ediyor.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!