1 Kasım genel seçimlerini de geride bıraktık. Seçim; anket firmalarının bile tahmin edemediği bir şekilde, sandıklar açıldıktan sonra birkaç saat içinde jet hızıyla sonuçlandı. Barajı dört parti aştı ama AKP tek başına iktidar oldu.
Seçim sonuçlarını, neredeyse herkes gibi bende; AKP birinci parti çıkar, CHP onu takip eder, MHP’ nin oyları düşebilir, HDP’de belki yükselişe geçebilir görüşündeydim. Fakat sandıklar açılınca sonuçlar adeta ‘bükemediğin eli öpeceksin’ diyordu.
Düşünebiliyor musunuz? Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran parti, gerek koalisyon görüşmelerinde, gerekse seçim çalışmalarında, toplumun bütün kesimlerini kucaklayan, sağduyulu bir şekildeydi. Üstelik; işçi, memur, köylü, genç, yaşlı, kadın demeden bütün kesimlerinin, sosyoekonomik problemlerinin tespitinin iyi yaptığı, kaynağını ise çözümünü göstere göstere ayakları yere basan ve uygulayacak kadroyu da hazırladığı halde yeterli bir sonuç alamadı.
Ülkemizin CHP’nin varlık gösteremediği illerinde; kimler, nerede, neleri yanlış yaptı. Belki İzmir’de yaşayan bizlerde algıda seçicilik vardır, seçim bildirgeleri dikkatimizi çekiyordur. İzmir gibi aydın insanların olduğu vede CHP nin iktidar olduğu bir yerde yaşıyor olmamız, CHP yi tanıyor olmamızdan kaynaklanan bir sonuçtur .
İzmir’in en yüksek oyu alan ilçesi Karşıyaka; CHP İlçe Başkanı Sayın Mustafa ÖZUSLU’nun, ciddi anlamda çalışkan bir insan olması ve çarşıdaki vatandaşın alışveriş torbasını taşıyacak kadar mütevazi bir kişiliğe sahip olan Karşıyaka Belediye Başkanı Sayın Hüseyin Mutlu AKPINAR’ın, halkta karşılığının olması oy oranlarının sandığa olumlu yansımasına sebep olmuştur kuşkusuz.
Peki, diğer illerde iktidar olmayan CHP Örgütleri, o güzelim CHP programını halka anlatacak ve seçim sandıklarına sahip olacak dinamik bir örgüt yapısına sahip miydi, değil miydi? Bunun analizinin CHP’nin çok ciddi bir şekilde yapması gerekmektedir.
MHP’nin oylarının düşmesinin sebebi; Sayın BAHÇELİ’nin, çözümsüzlük üreten tavrı ve nihayetinde AKP’ye destek olması, belki; MHP seçmenini genel başkanı onaylatma zahmetinden kurtarıp, biz direk oyumuzu AKP’ye atalımda, boşuna zaman kaybı olmasın yönünde olmuştur.
HDP’nin Türkiye Partisi olma eğilimine PKK dur! Dedi. Sazını alıp TV kanallarında türkü söyleyen, konuşmalarıyla sempati toplayan Selahattin DEMİRTAŞ’a geçit vermek istemediler. Belki de bize bebek katili desinler, sen sevil yedirtmezler hesabıydı. Neyse, görülen o ki, muhafazakar Kürt seçmeninin tercihi AKP’den yana oldu. HDP Seçmeni de fazla uzatmadan, AKP’ye oyumuzu verelim de, HDP’yi yormayalım ve başkanlık sistemi gelirse, birde eyaletlere bölünme olursa daha ne olsun demiş bile olabilirler.
Gelelim seçimlerin ezici çoğunluğu ile galibi olan AKP’ye; Sayın Ahmet DAVUTOĞLU’nun, Sayın ERDOĞAN’dan bile yüksek oy alması, önümüzdeki günlerde AKP içerisinde nasıl bir tablo yaratacak? Tek başına iktidar olmakla seçim vaatlerini yerine getirme kararlılığını gösterebilecek mi? Başkanlık sistemi için anayasa değişikliğine gidecek mi, gidecekse eğer hangi partilerle ittifak kuracak? Elindeki iktidar gücüyle demokrasinin ülkemizde içselleşmesine mi katkıda bulunacak, yoksa diktatörlüğe mi, götürecek. Vatandaşlar arasında ki kutuplaşma daha da derinleşecek mi?
Hep beraber göreceğiz.
Unutmayalım ki, seçimi kazanmakla; herkesin başbakanı olmak, ayrı şeylerdir.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!