Sporla ilgili olayları, konuşmaları dikkatle izlediğimiz ve değerlendirdiğimiz zaman, büyük sorunların üzerinde gerektiği kadar durulmadığını görüyoruz. Şimdi başlıklarla ayırdığım 3 olayı analiz etmemiz iyi olacak.
Türkiye’nin Olimpiyat Sevdası
Spor Bakanımız Bak, geçenlerde bir belediyenin organize ettiği toplantıda Türkiye’nin Olimpiyat sevdasının sürdüğünü, bunu yapacak kudrete sahip olduğunu söyledi. Tabii; hepimiz ülkemizde bir yaz olimpiyatının yapılmasını isteriz. Amma; bu yalnız istekle olacak bir olay değildir. Japonya’nın son olimpiyatı aldığı oylamada her şeyi hazır Türkiye, doping grafiğindeki yüz karasından dolayı olimpiyatı elinden kaçırmıştı. Yani olimpiyatı isterken sporcularımız, tüm yöneticilerimiz ve de önemlisi; halkımızın olimpiyata hazır olması lazımdır. Bu da; ara verilmeden, vazgeçmeden, TMOK’un başında olacağı uzman bir ekipçe hazırlanmış bir programla olur. Bunu bilmemiz ve kabullenmemiz gerek.
Lucescu’nun Türkiye Futbol Federasyonu’na attığı gol
Beşiktaşımız güzel bir oyunla Dinamo Kiev’i yendikten sonra, hepimizin tanıdığı, Türkiye’de Milli Takım dahil ünlü takımlara da antrenörlük yapan Mircea Lucescu; “Biz Beşiktaş’la değil, Afrika Milli Takımı ile oynadık. Benim takımım bu ülkenin genç takımlarından yetişmiş oyunculardan kurulu” diyerek TFF’nin kulüplerin baskısına boyun eğip, yabancı oyuncu kapısını çooook açık bırakmasına dikkat çekmişti. Bu konuyu kaliteli, yürekli, eski kuşağın son temsilcilerinden bizim Atilla Gökçe Milliyet’te ‘Birleşmiş Milletler Ligi’ diye yazmıştı. Gerçeği söyleyen Lucescu’ya kızmamak lazım.
Altay Bayırdır ve Tribün Diktatöryası
Ünlü Fenerbahçemizin Süper Ligdeki genç kalecisi Altay Bayındır, kulüpten ayrıldı. Birçok maçta maçı kurtaran adamdı. Amma çoğu kulüp üyesi olmayan, genel kurulda oy sahibi olmayan, yalnız kombine bilet alıp, tribüne giren kalabalığın protestoları buna sebep oldu. Hiçbir kaleci isteyerek gol yemez, hiçbir oyunca isteyerek gol kaçırmaz. Takımdaki oyuncuları tribün seçmez, onun için de değerlendirme hakkı teknik adamlarındır. Bu olay ve davranış hatalıdır. Altay Avrupa’da başarılı olacak ve alkışlanacaktır. Bu macerada tek iyi iki olay; Altay’ın kendini üzen tribünlere rağmen saygılı vedası ve Başkan Koç’un Altay’ı havaalanından uğurlamasıdır.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!