Atatürk'ümüzün kurduğu Cumhuriyetimizin 200’ncü yılı başlarken, görevde olan her birim, her alanda 100 yılın bilançosunu çıkararak, ona göre ikinci yüz yılın planlamasını yapmak zorundadır. Bu, spor alanında da böyledir. 70 yıl gerilerden, 1950’lerden bu yana; özelikle son 10 yıla bakıldığında, her spor dalında çok az da olsa bir kımıldama görünmektedir. Fakat asıl yapılanmaya bugün bile tam olarak varılamamıştır. Sporun ana yapıları federasyonlarda hala bağımsız bir seçim yöntemi görülmemekte, geri kalmış, tek parti ile yönetilen ülkelerdeki gibi, seçimler emir ve kumanda ile yapılmaktadır. Olması gereken; her federasyonun kongresinde, o sporun delegeliğini hak edenlerinin verdiği oylarla seçimlerin yapılmasıdır. Spor dünyasında demokratik tüm ülkelerde federasyonlar ülkelerinin Milli Olimpiyat Komiteleri ile tam koordinasyon içinde çalışmalarına karşın, bizde bu hala yerine oturamamıştır. Devletin spora vereceği ve verdiği destek ile yapılacak planlama; uygar, sporda ilerlemiş ve demokrasiyi benimsemiş ülkelerde seçkin, uzman ve akademisyenlerden oluşan bir spor şurası tarafından yapılmaktadır. Tarafsız bir inceleme sonucu, Türk sporunda bazı dallarda; özelikle kadınlar dalında son yıllarda büyük bir gelişme görülmektedir. Birçok branşta spor kulüplerinin gerçekte fedakarca, candan çalışması ile yurt, Avrupa ve dünya çapında alınan sonuçlar, bunu göstermektedir. Amma; bu sınırlı kalmaktadır. Planlama merkezi olduğunda bu tüm ülkede, tüm spor dallarında görülecektir. Atalarımız, “Ümidini kaybedenin başka kaybedecek bir şeyi yoktur” buyurmuşlardır. Bizim Türkiye'mizden ümidimiz her alanda vardır. Hedefe varmak için, olması gereken; halk oyu ile ülkeyi teslim alanların spordaki zirvede olan ülkeleri ve tutulacak yolu görüp, çağdaş sporu, sporu bilenlere, gerçek yolu görenlere teslim etmesi ve ideal spor yapısının kurulmasına destek olmasıdır.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!