Ülkemiz sporunu bugüne kadar kişiler bazında, kulüpler bazında akademik olarak inceleyen bir çalışmaya rastlamadım. Spor kulüplerini yönetenler kariyerlerine bakılmadan yönetimlere getiriliyorlar. Öyle seçilince de spor kulüplerini yönetirlerken; ya yalnız futbol takımlarının başarıları ile başarılı sayılıyorlar, alkışlanıyorlar, omuzlara alınıyorlar. Yâda: batırıyorlar, kınanıyorlar, tonla borç bırakıp kaçıp gidiyorlar. Bir sanayi kuruluşunu yönetseler, bir holdingi yönetseler iflas ettiklerinde devler yakalarına yapışır. Öyle genel kurullarda eller havaya kalkıp aklanıp çekip gidemezler. Bunun için bence: Türkiye’de bu işleri gelecek kuşaklara ve ülke sporuna katkı için: Gençlik ve Spor Bakanlığı Üniversitelerin Spor Fakülteleri ile işbirliği yaparak; bir Spor Yöneticisi yetiştirme akademisi kurmalıdır. Bu Akademide ülkedeki ve dünyadaki spor yasaları, nizamnameleri ülkelerin spor yapısı, işletme, muhasebe, planlamanın yanı sıra; spor psikolojisi, spor sağlığı ve tabii Fair Play konuları müfredat da olmalıdır. Bir Spor kulübü sanayi veya ticaret şirketi gibi yönetilemez. Kulüplerde bulunan spor branşlarında yer alacak değişik yapı ve formda sporcuların yanı sıra; onlarla birebir temasta olan alt plandaki teknik adamlar ve yöneticilerin de seçilmesi, eğitilmesi önemlidir. Bir spor kulübünde kulübün taraftarı olmak, renklerini sevme yetmez. O kulübün gelecek planlamasını yapmayı bilecek ve uygulayabilecek eğitimli bireylere ihtiyaç vardır. Seçimle yönetime gelenler ilk defa kulübün röntgenini çekip yapısını, mali gücünü, taraftar yapısını öğrendikten sonra adımlarını atmak zorundadır. Tıp fakültesini bitirmeden doktor, Teknik Üniversiteyi bitirmeden mühendis, Harp okulunu bitirmeden subay olunamayacağı gibi; spor yönetici olmak için de ciddi bir eğitim görülmesi önemli bir şarttır. Bunu uygulayan ülkeler topyekûn başarıya ulaşırken, ancak geleceğe de emin adımlarla yürüyebilirler.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!