Gerçekte bu yazının başlığı gazeteci olmanın onuru olmalıydı. Amma; konumuz spor olduğu için bunu uygun buldum. Geçen haftalar çok üzücü bir olayla karşılaştık. Milli Takımda ön libero olarak yer alan Trabzonsporlu Berat Özdemir’e Norveç maçından sonra Bab-ı Ali’nin saygın spor yazarı, bizim Fair Play Komisyonu Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Sarıçiçek bir soru sormuş: “Takımında çok iyi oynuyorsun, Milli maçta seni öyle görmedik neden?” Berat çok efendice bir cevap vermiş, “Milli takım heyecanımdan ayaklarım titriyordu… ” demiş. Trabzon’da adlarının başına nasılsa spor yazarı koyan bir grup, Sarıçiçek’i saygısızca ateş altına almış; “Niçin, nasıl, bu soru Trabzonspor’a karşı maksatlı mı?” diye.. YouTube’da kanalı olan, gerçek Spor Yazarı Tansu Sarı bu davranışa tek karşı gelen kişi oldu.
Şimdi, adlarının başına spor yazarı unvanını koyan, kendilerini Trabzonspor taraftarı sanan arkadaşlara verilecek cevaba gelelim: Spor yazarı olmanın, daha doğrusu kamuya karşı doğru, gerçek ve düzgün haber vermenin sorumluluğunu taşımak durumunda olanların, ilk vasıfları tarafsız olmaktır. Herkesin gönlünde mutlaka bir renk, bir takım vardır. Gazeteci olunca bu yalnız gönülde kalır. Bir ülkenin spor yazarı o ülkenin sporcusuna, maçtan önce de, sonra da her türlü soruyu sorabilir. Bu soruyu tek cevaplayacak olan sorduğu futbolcudur. Soruyu başka manalara çekmek, yorumlamak, büyük hata ve yanlıştır. Trabzonspor yalnızca Trabzon’un değil, tüm Türkiye’nin ve Türklerin takımıdır. Bunu hepimiz böyle biliyoruz. Bu ellerine kalem verilenler TSYD’ye üyeler mi merak ettim. Bence, kurucularından olduğum Türkiye Spor Yazarları Derneği, özelikle üyelerini alırken, bu onur konusunun eğitimini vermelidir. Çünkü; topluma karşı sorumluluk taşıyan gazetecilik; Spor dahil her dalda saygı duyulan bir meslek koludur. Onlar dürüst, bilgili, tarafsız, kulüpsüz ve partisiz olmak zorundadırlar. Tam manası ile Fair Play sloganına uyanlar ancak bu sıfata layık olabilirler. “İyiye, Doğruya, Güzele’’
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!