İri vücudu içinde bir yürek vardı ki…
Sevgi, saygı, samimiyet, saflık doluydu.
Art niyet taşımadığı, karşısındakine güvendiği için her söylenene inanır…
Doğruymuş gibi savunurdu.
İnatçılığından değil…
Herkesi kendi gibi özü-sözü doğru olmasını isterdi.
Bunun için lakabı Paşa’ydı.
Paşa Ergun.
İzmir basınının unutulmayacak foto muhabiri, Gazeteci Ergun Ulcay.
***
Paşa’yı kaybettik.
Beklenmedik şekilde, beklenmeyen zamanda.
Kazayla gelen Azrail’i yener diye düşünüyorduk.
8 gün direndi ve birçok sevdiğimiz gibi bizleri bırakıp gitti.
***
Ayrı, rakip gazetelerde çalıştık ama hiç ayrılmadık.
Bir gün, birimizi kırmadı, üzmedi.
Tatlı argolu ağzıyla en fazla sitem eder, görüşme uzayınca “ Yakışıyor mu?” diye gönül koyardı.
***
Yaşama, ailesine bağlı, mesleğine sevdalı, kıymet bilir, yalan dedikodu tanımaz, derdi içinde, neşesi dışında bir basın emekçisiydi.
Gazeteciliğin zorluğunu, yokluğunu, yoksulluğunu yaşadı ama hep hakkını verdi.
Ödüller onun peşinden koştu.
***
Yukarıdaki siyah-beyaz resim….
Yıllar öncesinden.
O dönem Başbakan Rahmetli Turgut Özal’ın peşinde Göcek koylarındayiz.
Üstteki yine şaka gibi genç yaşta aramızdan ayrılan Celal Yılmaz.
Ortadaki Paşa Ergun, en altta ben.
Teknede coşkumuz taşmış, çocuklar gibi boğuşuyoruz.
İşte o zamanlar…
Beynime belki inandırabilirdim ama kalbime asla.
Onların beni bırakacağını…
Arkalarından kahredici satırları yazacağımı.
***
Seni, senin siteminle uğurluyoruz.
Hani görüşemeyince diyordun ya; ““ Yakışıyor mu?”
Vedasız veda da sana yakışmadı.
Doğanın gereği, yaşamın gerçeği olsa da.
Mekânın cennet olsun Paşam!
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!