Seyahat etmesini severim. Bu alışkanlık, Hürriyet’teki dönemlerimizdeki haber gezilerinden kaldı. O günlerde hem ziyaret, hem de ticaret yapardık, ekip olarak… Spordan birimiz, haber merkezi ve foto muhabiri arkadaşımızla ver elini Ege… İl, ilçe, kasaba, köyleri dolaşıp haber bulur, oradaki cefakâr ve vefakâr muhabir arkadaşlarımızın dertlerini dinler, şehirdeki havayı koklardık. Birbiri ardına sıralanan sorunlarla birlikte güzellikleri de not alırdık.
Şehrin büyüklerine ziyaretlerde bulunur, haber kaynaklarımızın fazlalaşmasını sağlar, hem de bol selam, bol haberle İzmir’e dönerdik…
Teknoloji ileri değil, cep telefonları yoktu… Bilgisayar tek tük olup, İnternet daha sonraları telefonlarla bağlandı… O da sık sık kopar, ekranda daire çizdikçe, bizim de başımız dönerdi…
Yollarda, şehirlerde, nerede kalınacağını, ne zaman, ne, nerede yenileceğini bile ezberlemiştik…
Hangi köyün girişinde ineklerin yolu kapattığını kestirebiliyor, Söke Ovasında pamuk sineklerini, Bozdağ’da tavşanları, Uşak’tan Denizli’ye dağ yolundan giderken domuzları, Bigadiç’te sincapları görmemiz olasılığı çok fazlaydı…
Ne güzel günlerdi…
İnsan özlemiyor değil…
Bugün de seyahat ediyoruz. İnsan kendisine sormadan edemiyor, “aynı heyecanla mı?” diye! İşte o tartışılır.
Son olarak TMOK Fair Play Komisyonunun 41. Yıl Kutlama ve toplantısına katılmak üzere yola düştük… Elbette otoban süratini sevmediğimiz bir yana, sağı solu, yöredeki doğal güzellikleri görmek arzusundan olsa gerek bildiğimiz yol en doğrusudur diyerek güzergah yıllardır kullandığımız… İzmir-İstanbul güzergâhında önceliğimiz memleket; Akhisar… Olmazsa olmazlarımızdan birisini sabahın köründe Yıldız Katmer’de Nezih’e “günaydın” demek ve harika lezzet ile sabah kahvaltısını “Akhisar Katmeri” ile gerçekleştirmek…
Bazılarının tercihi de Önder’in pideli paça çorbası… Arada sırada canımız onu da çekmiyor değil… Tam karşısındaki fırından mis gibi gelen Merde’nin kömür ateşinde pişen ve Akhisar Köftesi’ne bambaşka bir tat veren pidesi…
Paça çorbası, katmeri, köftesi, pidesi, zeytini, zeytinyağı, kokoreci, keşkeği ve özellikle de bayramların olmazsa olmazı surası ile Akhisar bir gastronomi kenti ama bunun farkında değil…
Karnımız doyduktan sonra spor şart… Fiziki değil, sohbetiyle bile enerjiyi almamız büyük olası…
Şehir Gazinosu’nun karşısında Nihat Uz’un yanında tavşankanı demli çaylarımızı yudumlarken, sohbetin konusu elbette spor…
Nihat’ın başkanlık yaptığı, son döneme damga vuran kulüp Akhisargücü’nün inanılmaz yükselişinden sohbet açıldı mı, keyfim daha da artıyor… Akhisarspor’dan kararmaya yüz tutan yürekler biraz olsun ferahlıyor…
Bütçe küçük ama başarı gerçekten büyük. Hele bunu Akhisarlı gençlerle elde etmenin keyfini anlattıklarında bir Akhisarlı olarak gururlanmıyor da değilim…
Başka yerde olsa havasını bile atarım…
Akhisar’da sporla büyüdük… Gençlikspor, Güneşspor, Doğanspor, Kayalıoğlu, Tütünspor, Yıldırımspor, özel anılarımın olduğu Akgünspor’dan ve özellikle de Akhisarspor ile öğrendiklerimizle şimdi İzmir’de ders verir durumuna geldiğimizi itiraf etmeliyim…
Rahmetli Nedim Kuyucu, Camcı Özcan (Namlısoy), Ringo Veli (Köfteci), Kara Refik (Demirel), M.Emin Sapmaz… Nur içinde uyusunlar… Her birinden öğrendiğimiz çok şey oldu…
Sunay Onuncuyıl ilk antrenörümdü, ilk futbol takımında… Ellerinden öpülecek adam! İbrahim Macana Akhisar’ın amatör sporu için bulunmaz bir hizmet insanı. Amatör futbol dediğimizde de Hüseyin Sultan’ı asla unutmamalıyız… Hele Ufuk Merde. Akhisar’da sporun gizli kalan, övünmeyi sevmeyen yaptığı büyük hizmetleri “Önemli değil” diyerek geçiştiren kahraman…
Daha niceleri var... Hangi birisini yazsam… İnşallah 4. Kitapta veya özel bir Akhisar anılarını kitaba dönüştürdüğümde onlardan uzun uzun söz edeceğim.
Ne Köfteci Ramiz’in oğulları unutulur. Ne de kurucu başkan Yılmaz Atabarut.
Akhisargücü’nün mor beyaz renklerini de seviyorum…
Akhisarspor’un, Gençlikspor-Güneşspor-Doğanspor birleşmesindeki ilk renkleri… Yıl 2016 diye hatırlıyorum… O günlerde takımların ekonomik sıkıntıları, başarısız sonuçlar takımları birleştirme kararına kadar götürmüştü… Güçler birleşmeli ve şampiyonluğa oynayacak bir futbol takımı yaratılmalıydı… Takımlar birleşirken, ilçe genelinde renkler için anket yapıldı ve “Mor Beyaz” renk büyük farkla benimsendi. Hiç unutmuyorum. Sandıklar, merkezdeki Güney Kitapevinin orada açıldı… Hepimiz heyecan içinde bekliyorduk, hangi renkler çıkacak diye… Sandıktan “Mor Beyaz” çıktı!
Önce benimsendi, formalar yapıldı, takım kuruldu, maçlara çıktı ama sonrasındaki genel kurulda Güneşspor’un yeşili, Gençlikspor’un siyahı ve Doğanspor’un sarısı da tütün olan logosuna renk verdi. O gün, bugün aynı renklerde…
Akhisargücü bence o günkü mor beyaz Akhisarspor’un devamı… Akhisar’ın sporda şimdilerde parlayan yeni yıldızı…
Bugün başarısıyla doruk noktada mı?
Bunu yaşayanlar söyleyecekler. Daha da ileriye gideceğine, götüreceklerine inanıyorum.
2012 yılında kurulan spor kulübü futbol, basketbol, voleybol, satranç, cimnastik, voleybol, yüzme branşlarında faaliyet gösterdiğini biliyorum. Kadın futboluna da el atan ve takım kuran Akhisargücü Türkiye Voleybol Kadınlar 2. Lig'de başarıyla mücadele etmekte.
Nihat Uz hoş sohbet, sporu çok seven bir spor gönüllüsü…
Daha önce Akhisarlı büyüğüm, meslekteki çıraklık dönemlerinde büyük iyiliklerini gördüğüm gazeteci Haldun Akyüz’ün bir röportajında okuduğum için tekrar tekrar sormama gerek kalmamıştı, Akhisargücü’nün kuruluş öyküsünü…
Nihat Uz 2012 yılının ilk aylarında 22 arkadaşı ile birlikte “Akhisar Taraftarlar Derneği”ni kuruyor. Kurulduktan sonra önemli projelere imza atan Akhisarspor Taraftarlar Derneği, daha sonra veteranlar futbol takımı ile adını ön plana çıkardığını görülüyor. Dernek yönetimi, Mor Beyaz renkleri taşıyan Akhisargücü Spor Kulübü’nü kurma kararı alıp ve bunu da hayata geçirince Akhisargücü’nün macerası böylece başlıyor…
Haldun Akyüz’ün röportajını da arşivden buldum.
Bakın Nihat Uz ne demiş:
“Akhisar Belediyespor 2011-2012 sezonunda ligin son haftasında Rize Deplasmanında oynadığı futbol ile 1. Ligde şampiyon olarak Süper Lige çıktı. 2012-2013 sezonun da Süper Ligde ilk sezonumuza başladık. Ben ve 22 idealist arkadaş ile birlikte Taraftarlar Derneğini kurduk. Kısa zamanda Akhisarlı sporseverler tarafından olumlu karşılandık ve sevildik. Yapılan üst düzey görüşmeler ve kamuoyunda Süper lig maçlarının şehir stadında yapılacak yatırımlarla oynanması gündeme oturdu. Akhisarlı futbolseverler ve sporseverler, bir Fenerbahçe, bir Galatasaray, bir Beşiktaş ve diğer süper lig takımlarının şehrimize geleceğini, ekonomik ve sosyal açıdan Akhisar’ın çıtasının yükseğe taşınacağında birleştiler. Biz de Taraftarlar Derneği olarak bu konuda önemli adımlar attık. Bir anda maçlarımızı Manisa 19 Mayıs stadında oynama kararı alındı. Akhisar’da her sporsever gibi bizde dernek olarak şok olduk. Ne yaparız diye harekete geçtik. Taraftarlardan “bir şey yapın” diye baskılar başladı. İzin alarak maçları Akhisar’da oynamak için imza kampanyası başlattık. 3 gün içinde Maçlarımızı Akhisar’da oynayalım diye 11 bin Akhisarlı imza attı. Bu imzaları, zamanın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Spor Bakanı Suat Kılıç’a klasörler halinde bizzat biz götürerek teslim ettik. İmza kampanyası sırasında engellemelerle karşılaştık. İmza kampanyası sırasında Milletvekili Uğur Aydemir gelip tepki gösterdi. Çok geç olmasına, 6,5 sezon Manisa’da oynamamızı rağmen yeni stadının yapımında, dernek olarak, Akhisarlılar ile birlikte bir katkımız olduğunu düşünüyorum.”
Röportaj şöyle devam ediyor:
“Taraftarlar Derneğini kurduğumuz arkadaşlarla, ”Akhisarlı çocuklara, gençlere dönük spor ve ahlak konusunda nasıl yardımcı olabiliriz” diye görüşlerimizi masaya yatırdık. Maddi ve manevi katkı sağlayarak Akhisargücü Spor kulübünü kurmaya karar verdik. Taraftarlar derneği yönetimindeki arkadaşlarımız Sabahattin Garip, Hüseyin Memişler, İsmail Atar, Güner Güngör, Aydan Akkuş ve Kenan Molla, beni kulübün de başkanlığına getirip omuzlarımdaki yükü arttırdılar. Seve seve eşimin büyük desteği ile kısa zamanda Akhisargücü kulübünün Akhisarlılar tarafından güvenini kazandık.”
Nihat Uz, kısa sürede başarılarıyla alkış alırken, bir bölümün de kıskançlıktan köstek olmaya çalıştığını yine aynı röportajında şöyle aktarıyordu:
“Yaptıklarımızı belki kıskanıyorlar ve haksızlığa tahammül etmediğimiz için her zaman ve her yerde konuştuğumuz için, çok engellerle karşılaştık. Sadece voleybol ve basketbol de yaş gurubu çocuklarımız ve gençlerimiz için şehrimizin tam ortasındaki spor salonumuzdan hiç nedeni belli olmamasına rağmen faydalanmıyoruz. Defalarca girişim yaptık. Netice alamadık. Her iki branşta 500 yakın sporcumuz var. Özel araçlarla destek verdiğimiz, düzenlemeler yaptığımız okulların salonlarından faydalanmaya çalışıyoruz. 2. Lige çıkan erkek voleybol takımımız Manisa’da çalışıyorlar. Futboldaki yaş gurupları çocuklarımız halı sahalarda bir araya gelebiliyorlar. Şehir stadında bir planlama yapıp çim sahada çalışma yapmamıza bir türlü çözüm bulunmuyor.”
Haldun ağabeyim kusura bakmasın röportajının bazı bölümlerini yer kısıtlı olduğu için yazamadım.
Akhisar’In yerel medya dendiğinde akla gelen ilk isim olan, gerçek dostlardan Kenan Molla’nın da Akhisar gençliğine hizmet eden her amatör spor kulübü gibi Akhisargücü’nü de gönülden desteklemesine elbette çok mutlu oldum. Kesinlikle bu mesleğin emekçileri diğer Akhisarlı gazeteci ve sahadaki muhabir kardeşlerimizi unutmamamız gerekli…
Ben de Akhisarlı gazeteci, yazar ve spor adamı olarak Akhisar’ı seçilerek yönetmeye çalışanlara sesleniyorum: Akhisarspor’a sahip çıkmadınız. Akhisargücü’ne sahip çıkın!.. Akhisar’ın değerlerini elinizin tersiyle silip atmayın!
Dikkatli okuyun; attığınız demiyorum… Destekleriniz varsa alkışlıyor ve bunu daha da arttırmanızı istiyorum!
Seni unuttuğumu sanma spor aşığı sevgili kardeşim, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün… Sen de bir nefes ver!
Hatırlatırım; yasa gereği bütçenizde amatör spora yardım şıkkı da var!.. Bunu eşit olarak, hakkı kimse ona ayırın ve kullanın…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!