İnsanoğlunu ele alacak olursanız, kim kimdir, nedir, ne değildir? Kesinlikle yaşadığın günle değil de, ömür boyu veya o güne kadar geçmişi, yaptıkları, daha doğrusu “iyi ve kötü”yü, gerçek “Adalet Terazisi” ile tartmak gerekir!
Ancak o zaman dostluğu elde edebilirsin.
Bunları düşününce de; “Deniz derindir durulmaz, dostluk ebedidir unutulmaz” demek ne kadar doğru değil mi?
Az veya çok sohbet, görüşme olasılığı, konuşma ile insanın gerçek yüzünü anlayabilir misiniz?
İstediğiniz kadar iddia ederek “İnsan sarrafıyım” demenin hiç önemi yok!
“Dostluk unutulmayacak kadar güzel, ender insanlarla yaşanacak kadar özeldir” diye bir söz vardır. O nedenle yaşamınızda dost olduğu kadar, özel ve ender insanlar da olmalıdır…
Foça’da bir dost ararsan Gençlik Spor İlçe eski Müdürü Erkan Atik’ten söz etmek gerekir… Belki de salgından dolayı uzun süre oldu görüşmeyeli ama Foça’dan her gelenle selam yollamayı unutmuyor…
Aslında Foça’nın en güzel reklamını yapanlardan birisi, belki de birincisidir, Foçalı gazeteci Servet Vural… “Yaşamını Foça için adamış” dersek inanın abartmamış oluruz.
Foça demişken, bilmeyen yoktur ama dünyanın dört bir yanından yazıları okuyanlar olduğunu bildiğimizden kısaca bilgi verelim de; sonra “Neresi burası?” demesinler…
Gezmeye doyamadığımız bu küçük ama yüreği büyük insanlarla dolu Foça’yı biraz anlatalım.
İzmir il merkezinin yaklaşık 70 kilometre kuzeybatısında turizm, tarih, doğal güzelliklerle herkesin hayranlığını kazanan ilçedir. Foça'dan 20 km uzaklıkta, kıyıda, Şu an mahalle olan Yenifoça nedeniyle Foça'nın kendisine yerel olarak günlük dilde Eski Foça denildiğini unutmayın. Yeni Foça var ama Eskifoça ile Foça aynı yer…
Kent, Antik Çağda bir İyon yerleşimi olarak ortaya çıktığında denizde, genellikle de Foça adalarında yaşayan foklardan dolayı aldığı Phokaia adı günümüze kadar değişimler sonucunda Foça olarak geldiği gerçeğini bilmeyen yoktur. Aiollar tarafından MÖ 11. yüzyılda kurulan şehirde yaşayanların en büyük uğraşı denizcilik… Tarihte usta denizci olarak bilinen Phokaialılar, ayrıca mühendislikteki gelişmişlikleri ve başarıları ile Ege, Akdeniz ve Karadeniz'de birçok sayıda koloni kurduğu da görülüyor. Foçalıların tarihte bilinen önemli kolonilerden bazıları: Karadeniz'deki Amisos (şimdiki Samsun); Çanakkale Boğazı'ndaki Lampsakos (günümüzde Lapseki); Midilli Adası'nda Methymna (günümüzde Molyvoz); ve Avrupa'daki Elea (günümüzde Velia- İtalya); Alalia (Korsika); Massalia (günümüzde Marsilya-Fransa).
Phokaialılar İyonya'da, doğal altın-gümüş alaşımını kullanarak "elektron" sikkeyi tarihte ilk defa bastıranlardan biri olarak bilinir.
1346'da Foça limanı ve hemen yakınındaki Sakız Adası, Cenevizlilere ait bir maona tarafından yönetildiği tarihçiler tarafından not edilmiştir. Maona, kısa sürede Sakız'da yerleşimci olan Giustiniani ailesine satılır. Cenevizliler günümüzdeki Yenifoça'yı ilk kuranlardandır. Daha sonra Foça sırasıyla 13. yüzyılda Çaka Bey tarafından alınarak Çaka Bey'in yönetimine, daha sonra ise Saruhanoğulları Beyliği'nin yönetimine geçer. 1455'te ise Osmanlı Padişahı II. Mehmed, İstanbul'un fetihten sonra Foça'yı alarak Osmanlı topraklarına dâhil eder.
Foça önemli bir arkeolojik merkezdir. 1953 yılında başlayıp ve günümüze kadar aralıksız devam eden kazılarda Helenistik dönemden kalma tiyatro, Athena Tapınağı ve Kutsal Alanı, Liman Kutsal Alanı (Kibele'ye ait olduğu düşünülmekte) ile Pers Anıt Mezarı (Foça'nın 7 km doğusundaki "Taş Ev" olarak bilinen) ortaya çıkarıldı. Bu Pers Anıtı bölgeyi MÖ 492 yılında istila eden Ahamenid-Pers Ordusu komutanları için bir anıt olarak yapılmış daha sonra mezar, ağıl, gözetleme noktası, mola yeri gibi amaçlar için kullanılmış. Anıt; Anadolu'da bulunan ender Pers yapılarından.
Bugünlerde 33.200 olarak belirtilen Foça’nın nüfusu en fazla 2010 yılında 44.500 olarak sayılmış…
Foça dediğinizde Taş evler aklınıza gelmeli… Sadece yaz değil kışında gelen turist sayısı da fazla olup, ilk merak edilen de taş evlerdir… Osmanlı döneminden kalma 1455 tarihli Fatih Sultan Mehmet'in yaptırdığı ve Kanuni Sultan Süleyman'ın tekrar inşa ettirdiği Fatih Camii ve Foça Kayalar Camii bunlar arasındadır.
Görülmesi gereken Homeros'un bahsettiği Siren Kayalıkları Foça'da yer almaktadır. Homeros’a göre oradan geçen denizciler için bu kayalıklar birçok rivayetlere konu olmuş. Foça kıyıları irili ufaklı birçok adanın serpilmiş görüntüsüne sahip olup doğal güzelliği perçinlemektedir.
Güzellikler, dostluklar, doğa, turizm, yaşam, tarih, deniz…
Bunlara sahip olan Foça’da elbette spor da var… Zamanında profesyonel takımlarda oynayan, teknik direktörlük yapanları saymaya kalksak zamanımızı alır.
Foça'da yetişen yelkenci Deniz ve Ateş Çınar kardeşler ise erişilmesi güç bir rekora imza atarak üst üste 3 olimpiyata katılıp tarihe geçti. Futbolda Manisaspor’da yıldızlaşan Necati, çeşitli takımlarda teknik direktörlük yapan Arda Vural’i örnek vermek gerekir…
Elbette spor yapabilmek, sporcuyu daha iyi şartlarda yetiştirmek için tesis şart diye düşünüyorum. Bugün Foça’da gençlik spor müdürlüğüne ait Reha Midilli Spor Salonu, yanındaki futbol sahası, Foça Belediyesi’ne ait olan Yeni Foça Çok Amaçlı Salon, Nihat Hüsenay Stadı, Yeni Foça Futbol Sahası, Bağarası 80. Yıl Futbol Sahası, Bağarası Çok Amaçlı Salon, Gerenköy Futbol Sahası. Bunların çoğu Büyükşehir Yasasından dolayı belediyelerin kapanarak beldelerin mahalle olması nedeniyle Foça Belediyesi’ne geçmiş olan spor tesisleri…
Peki, yeni tesisler yapılamaz mı?
Elbette yapmak gerekir. Ama bahane hazır: “İhtiyaç yok” bu tez çürütülürse de; “Para yok!”
Şimdi geldik esas konumuza…
Foça sevdalısı gazeteci Servet Vural, sosyal medyada adeta çığlık atarak, kampanya başlatmış: “Foça’nın mallarını satmayın” diye…
Foça Belediyesi, ikisi dükkân 12 taşınmazını satışa çıkardı… En az 12-15 milyon TL. arasında gelir elde etmeyi planlayan belediye iki dükkanın ihalesinde kıran kırana pazarlık olursa kazancını daha da arttıracak!
Belediye yetkilileri, “borç çok, satılması gerekir” diye kendilerini savunacaklar. Elbette borca karşıyız. Ancak satarak kazanacağın para kentin geleceğini, insanlarını, halkın geleceği ipotek altına alabilir. Sevdiğim sözdür: “Para nedir, bazen ihtiyaç. Bazen mutluluk. Bazen varlığı acı kayıp. Para insana göre değerlendirilmez. Para harcanır ama insan harcanmaz.”
Satacağın mallarla belki günü kurtaracaksın. İşini göreceksin. Kendini kurtaracak ama geleceği karanlığa gömebileceksin… Oysaki dünyada en güzel servet insan kalbini kazanmaktır. Parada olunca bu servet ikiye katlanır ve daha güzel bir yaşam hakkına sahip olma şansı yakalanır.
Mirasyedi gibi satmak yerine proje üretmek daha doğru bir fikir değil mi? Aslında iyi bir yöneticilik, satacağın malını daha iyi değerlendirmek, belki de yenilerini alabilmek, insanlığa hizmet etmekle olur…
Unutmayın, gün gelir o “Yanındayım her zaman” diyenler bile arkandan el sallarlar…
Foça deniz kenti… Yelkende çok yetenekli sporculara sahip. Yelken kulüplerine, sporcularına daha fazla imkânlar sağlayıp, yapacağınız yepyeni tesislerle dünya, Avrupa, Türkiye şampiyonalarıyla Olimpiyatlarda yarışacak çok daha fazla sporcu yetiştirebilirsiniz…
Aslında bu noktada ben Foça ile özdeşleşen ve Foça’ya inanılmaz katkılar sağlayan, geçirdiği kalp krizi sonucunda yaşama veda eden Foçalı hayırsever iş adamı Reha Midilli’yi rahmetle anarken, dualarınızı esirgemememizi isteyeceğim. Sevgili Erkan Atik ile sağlığında ziyaret ederek, Basketbol Adamları Derneği adına spora kazandırdıkları için plaket verdiğimiz merhum Reha Midilli yaşadığı süre içinde sayısız okul yaptıran ve bugüne dek verdiği burslarla onlarca öğretmen, doktor ve mühendisin yetişmesine vesile olan hayırsever iş adamıydı…
2012 Mayısında yitirdiğimiz bu iyilik timsali hayırsever, bugün yaşıyor ve bu satılacak mallar listesini görmüş olsaydı ne yapardı?..
Elbette “satıyorum, satacağım, sattım” sadece Foça’ya özgü değil. Hangi kentin belediyesi olsa tepkimiz değişmez… Biz satacak değil, hizmet verecek belediyelerin, hizmetlerin özlemindeyiz…
Spordaki özlemimiz, tesisi bol, çocukları ve gençliği mutlu, yaş almışlarının huzurlu bir kent olsun istiyoruz… Bunun için kentin dört bir yanını açık basketbol sahaları ve tenis kortlarıyla donatabilirsin. Yürüyüş parkurları, atletizm alanları, muhtelif sporların yapılabileceği, basit ancak kullanışlı spor tesisleri… Bunları yaparken de “laf ola, beri gele” olarak değil de; gerçek spor yapılacak tesisler anlamında… Bugün çok şehir de spor tesisleri görüyoruz. Belediye yetkilileri “Halk istedi ben de yaptım” diyor.
Evet doğrudur.
Çok amaçlı spor salonları yapıldı, dört bir yana… Ama gidin bakın içinde ineklerin beslendiği, kına geceleri ve düğünlerin bolca yapıldığı, amacı dışında kullanılan veya hiç kullanılmayan tesislerin haberleri ile dolu gazetelerin sayfaları…
Şimdi halk adına onlara şöyle bir sözüm olacak: “Sen çocuğunu sağlıklı ve geleceğe yönelik spor yapmaya o tesislere yollar mısın?”
“Ben yaptım, oldu.”
Yok böyle bir şey!..
Halkın parasını çar çur edemezsin!..
Üç kuruşa satacağına, beş kuruşa yapacağına… Yapma!.. Halkın ve kentinin geleceğini ipotek altına alma!..
Derler ya “Alma manzumun ahını çıkar aheste aheste…”
Servet Vural, Foça derken konu dağıldı mı ne?.. Belki yazının sonunda kafam dağınık olabilir ama kimi nereye koyduğumu asla unutmam!
Çok bilip de kendisini Kaf Dağında görenlere Albert Einstein’in sözüyle cevap vereyim: “Dağınık masa, dağınık kafaya işaretse, boş masa neye işaret?”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!