İzmir sporunda geride bıraktığımız son yıla baktığınızda futbol, basketbol, voleybol, hentbol gibi profesyonel ve yarı profesyonel spor branşlarında başarının çok uzağında kaldığımızı söyleyebiliriz.
Başarısızlığın mutlaka bir nedeni olması şart.
Öncelikle “yanlış yatırım”dan söz etmeliyiz.
İzmir gibi ülkenin “Üçüncü Büyük”, hele hele “futbolun ilk kez oynandığı kent” dururken, sadece ilçe belediye başkanının “egolarını tatmin etme isteği” ve “ben istediğimi yaparım, yaptırırım” mantığıyla hareket ederek, uluslar arası standartlarda stat yapılmasına ne demeli?
Yapıldı da, ne oldu?
Bir yıl sonra; seçimi kaybeden belediye başkanının ve belediye desteğinden mahrum kalarak büyük iddialar ve hatırı sayılır bütçeyle kurulan, başkanın varlığıyla yaşayan kulübün satılmasında suçlu kim acaba?
Kulüp başka bir ilçeye satıldı, adres değişikliğine gitti. Şimdi soruyorum o kişilere?
Milyonlar harcanarak yapılan stadı taşıyamayacağınıza göre, hangi takım veya takımları orada oynatacaksınız?
İzmir Tarihi ve Türk Futbolu’na damgasını vuran kulüpler “Stat… Stat…” diye inlerken, farelerin cirit atması muhtemel tesis “yanlış yatırım” değil de, nedir?
Stada, spor tesisi yapılmasına karşı mıyız? Kesinlikle hayır!..
Elbette her kente yapılan tesis için emeği geçenlere teşekkür etmeliyiz. Ancak, iyi fizibilite edilerek eser veya eserlerin doğru olarak yapılması, kullanılması şartıyla…
Stat önce İzmir’e, olmayan yere yapılmalıydı…
Ardından da ilçelerin birine “belediye başkanı istiyor diye” değil, gençliğin ve sporun ihtiyaç olan yerlere inşa edilmeliydi…
Ayrımcılık, ayrıcalık, istekle değil, gerçeklerle yüzleşerek…
Şimdi bir yetkili çıkıp da; “Bu tesisi biz 7/24 kullanacağız. Böyle takımlarımız ve olanaklarımız var” der ve de kullanırsa, yazdıklarımız için özür dilemesini de biliriz…
Yeter ki; geleceğimiz olan çocuklarımız, gençlerimiz, hatta yediden yetmişyediye herkes için sporu spor için yapalım… Yaptıralım…
Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ın “Karşıyaka Stadı’nı yeni stat yapmak için yıktılar. Yapmıyorlar. Yapmayacaklarsa bize devretsinler, yapalım…” sözleri büyük yankı uyandırmıştı…
Evet yapamayacaksan, yaptırmama mantığını bir kıyıya koy, yapacaklara da topu at…
“Ben yapmazsam, o da yapmasın!”
Yok böyle bir şey!..
Yazının ilk satırlarında profesyonel branşlardaki başarının uzağında kaldığımızdan söz etmiştim. Futbolda lig düşmekten son anda kurtulduk.
Basketbol ona keza öyle…
Voleybol da zirvede olanlara hasret kaldık.
Hentbol de ligden düştük…
Sorarım size; başarının mimarları ve havasını atanlar çok oluyor da; başarısızlıkta suçlular nerede?
Çoktan sırra kadem basmışlardır...
Veya her zaman yaptıkları gibi… Yine en güzelini yaparlar, suçu birilerinin üzerine atarlar…
Onlar için iş çok kolay: “Çamur at izi kalsın…”
Sporun başarılılarını yanlarına sokmayacakları gibi, yukarıdaki söz onlara “cuk” diye oturur… Bir şekilde işin içinden sıyrılmak için “gerçek spor adamları”na çamuru atarlar…
Ama, unutmasınlar; güneş balçıkla sıvanmaz…
Bir de, çok sevdiğim bir söz var: “Altın çamura da bulansa, değerinden hiç bir şey kaybetmez…”
Sporun “spor adamları” ile yapılmamasının “yanlış yatırım”la ne ilgisi var diyeceksiniz?
Çok…
Aslında en güzel örnek şu söz olmalı: “Balonun ömrü toplu iğnenin deyişine kadardır…”
Açarsak; istediğin kadar süsle, boya… Şişir şişirebildiğin kadar… Al benisi, görkemli ve heybetli görünüşü olsun… Yanındakileri büyülesin… Koltuktakileri pöhpöhlesin…
Deydir bak, küçücük toplu iğneyi ne oluyor…
Puufffff!..
Söndü gitti…
Bunlarıni siz biçin….
“İğne nerede” derseniz? Her zaman dimdik ayakta!..
Yıkılmıyor, bükülmüyor, kırılmıyor…
Balon ise; yalakalar, günü kurtarmaya çalışanlar, başkanların etrafındaki dal kavuklar, bol para harcatıp ceplerini dolduranlar… Sonra da sırra kadem basanlar…
Kimler mi?
Kim üzerine alınıyorsa!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!