Hani derler ya; “Fasulyenin faydaları…” diye! Nedense bu laf, Medipol Başakşehir Türkiye Süper Ligi’nde şampiyon olunca aklıma geldi…
Son yıllarda hep zirvenin yakınlarında bulunan “Seyircisiz Takım” ünvanıyla ağızlarda sakız olan Başakşehir, yeniden normalleşme döneminde hedefi 12’den vurdu! Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor, Bursaspor’dan sonra “Türkiye Futbolu”nun en üst liginde 6. Şampiyon olarak tarihe adını yazdırdı… “Evet, seyircim yok ama şampiyonluğum var” deme lüksünü elde etti…
Eskiden garibanın sofrasından eksik olmayan, 7,5 liraya çıkınca da şarkılar bestelenen fasulyenin faydası ne diyeceksiniz?
İki dönem ABD başkanlığı yapan, bunun yanı sıra bir avcı ve yazar olan, Nobel Barış Ödülü sahibi Theodore Roosevelt “Nerede olursanız olun, elinizdekilerle yapabileceğinizi yapın” demiş... Başakşehir şampiyon oldu mu? Oldu!.. Gerisi şimdilik hikâye…
Bunu bir tarafa koyun. Ama bir gerçek daha var. Sahada akıtılan ter. Asla unutmamak gerekiyor. Bu nedenle de Okan Buruk’u, teknik, idari, futbolcu ekibini kutlamamak elde değil. Bunu yapmayan vicdan adına haksızlık etmiş olur. Tebrikler…
Akhisarspor ile teknik direktörlük yaşamında “Türkiye Kupası” kazanan, futbolculuğu döneminde Galatasaray ile 4, Beşiktaş ile 1 Türkiye Kupası, Galatasaray’da UEFA Kupası, UEFA Süper Kupa ve 7 lig şampiyonluğu bulunan Okan Buruk bu başarısıyla da antrenörlük hayatında rüştünü ispat etti…
İnsanoğlu yaşadığımız dünyada; olayların çok basit olduğunu ve düşüncelerinin hemen gerçekleşmesini istemektedir. Beklentiler büyük olabilir ama gerçeklerle yüzleşince de, duvara toslamak kaçınılmaz sondur!
“Dağları ben yarattım” diyenleri sporun tüm alanlarında görmek olası. Oysaki sporun gerçeği mütevazılıktan geçmektedir. Sonrası çalışmak… Ekip oyunlarında “takım olmak” bireysel sporlarda da gücünü göstermek ama rakibi küçümsememek… Başarmak için işe “iyi düşünce” ile başlamakla birlikte, “ne oldum budalası”na dönmek sizi asla büyütmez. Aksine ufaltır, ufalar ve yok eder… Kaybolup gittiğinizde de hiç kimsenin haberi bile olmaz…
Bir anda “en büyük olacağım” demekle kimse büyümez… Bu “düşlenen başarı” ne yazık masallardaki gibi ne şişeden çıkan bir devle gerçekleşir, ne de el çırpışıyla…
Böyle bir mucizeyi bekleyenler, sonunda hüsrana uğrayınca şaşırıp kalırlar. Çünkü spor yürek ister!
Ülkemizin yetiştirdiği ünlü yazar, toplum bilimci, şair ve siyasetçi, TBMM’de milletvekillik yapan, "Türk milliyetçiliğinin babası" olarak da anılan Ziya Gökalp’in “Düşünmek ve söylemek kolay, fakat yaşamak, hele başarı ile sonuçlandırmak çok zordur” sözünü asla unutmamak gerekir.
Ortam ne olursa olsun, tüm zorlukların üstesinden gelebilecek misiniz? Önemli olan budur!
Kovit-19 yaşamımızın bir parçası olunca dengeler de değişti. Tüm spor aletlerinden, araç ve gereçlerinden önce sporun güzelliklerine “ateş ölçer, dezenfektan, kolonya, sosyal mesafe, maske” girdi… Bugün sağlık için spor yapacaksak, önce sağlığımıza dikkat edeceğiz… Tedbirlerimizi kesinlikle alacağız… Bunları almazsak, sporu da unutacağız…
Doğrusu bu mudur? Evet budur!
“Engeller beni durduramaz, her bir engel kararlılığımı daha da güçlendirir” diyen Leonardo da Vinci gibi siz de engellere takılmayın kararlı olun ve sporu spor için yapacaksanız sağlığınıza kesinlikle dikkat edin. Siz ederken de, yanı başınızdakinin, karşınızdakinin de dikkat etmesini kesinlikle isteyin… Kararlılık sizi daha da güçlü kılacaktır…
Bugün için futbol maçlarının seyircisiz oynanması doğru. Ama yarın? İşte bunun cevabı yine bizler de saklı. Eğer kurallara uyabilirsek, maçları TV başında değil, tribünlerde izleyebileceğiz…
Sokağa çıktığınız an; yolda yürüdüğünüz, attığınız her adım da karşılaştığımız insanların maske taktığını görüyor musunuz? İşte bu sorunun cevabı “Yüzde yüz evet” olduğu an biz maça da gidebiliriz… Gönül rahatlığıyla parka, sinemaya, tiyatroya, pazara da…
Ya sosyal mesafe?.. Halen sağdan gidilmesini bilmeyen, üzerine üzerine gelen ve yüzüne öksüren insanlarla karşılaşmak sizi üzmüyor mu?..
Yunan filozof, yazar ve matematikçi. Düşünce tarihinde, tüm zamanların, kendinden sonraki dönemleri en çok etkileyen isimlerinden biri olan, batı felsefesinin kurucularından, Socrates’ın öğrencisi ve Aristo’nun da hocası Plato ne diyor biliyor musunuz? ”Düşünceli olun, çünkü karşılaştığınız herkes inanın en az sizin kadar zorlu bir mücadele veriyor.”
Bu nedenle hangi alanda olursa olsun. Kendimiz kadar karşımızdakini de düşünmek zorundayız. İşte bu bir erdemliktir… Kendini düşünüyorsan, karşındakini küçümseme ve onun da varlığına inan!
William Shakespeare’nin sevdiğim bir sözü var: “Vücutlarımız bahçemizdir… Niyetlerimiz de bahçıvanımızdır” Yani ne ekerseniz, onu biçersiniz…
Oysaki insanoğlu, bu düşünceden uzak, nalıncı keseri gibi hep kendine yontmaktadır. Buna da en güzel Cenap Şahabettin’in sözü örnektir:
“Başkası düştü mü, ‘çürük tahtaya basmasaydı’ deriz. Kendimiz düşünce, bastığımız tahtanın çürük çıkmasından şikâyet ederiz.”
Spordan çıktık, öğüt mü vereceksiniz diyebilirsiniz.
Paul Brunton’un şu sözünü asla unutmayın:
“Çömez yakınıyormuş: Bize öyküler anlatıyorsun ama anlamlarını açmıyorsun. Usta yanıt vermiş: Biri sana meyveyi çiğneyerek ikram etse hoşuna gider miydi?”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!