Sahneye çıkan, oyununu tamamlayan ve seyirciye olan saygısını göstermek için selama duran gerçek sanatçıların alkışa ihtiyacı vardır... Onları paradan çok değer verdiği; başarısının sonunda seyredenlerin avuç içlerinden çıkacak övgü dolu sesler mutlu eder... Bu sesler yükseldikçe, hızlandıkça da gururları okşanır…
Bu alkıştır… Alkışlardır...
İşte o an sahnenin doruk noktasındadırlar! Siz göremeseniz bile onların gözündeki buğulanma mutluluk gözyaşlarıdır… Sanki dünyalar kendilerinin olur…
Sadece sahnedeki sanatçının mıdır, buna özlem duyan?
Yaşamın tüm alanında hak edenlere sunulan takdirin yükseldikçe güzelleşen işareti… Tek bir alkıştan sonra kopan alkış tufanı…
Genel bir tarif olarak, “bir düşünceyi ya da bir görselliği en güzel şekliyle yansıtan veya ifade edebilen kişi”ye sanatçı diyoruz.
Öyleyse yelpazesi çok geniş…
Sadece sahnede oyun kuran, oynayan, şarkı söyleyen, seslendirenler kapsama alanında değil… Biz gazeteciler de, sporcular da, aynı gemideyiz anlaşılan!..
Alkışlar… Sanatı sanat için yapanlara göre; “En büyük gıda…”
Futbol bir sanat mıdır?
Kimine göre evet, bazılarına göre hayır… Çok bilinmeyenli değil, kişiye özgü bir denklem… Nasıl kabul edersen et!.. Seni bilemem ama… Sporu; eğlenceli oyun, sağlıklı yaşama katkı, keyif veren araç, arkadaşlıkları kazandıran, geleceğini güvence altına alan, kitlelerin hayranlığını kazandıran, peşine düşüren, tanınırlık sağlayan bir sanat olarak görüyorum.
Oynayanlar da sanatçı…
Nedeni de; sanatın genel tarifine harfiyen uyması…
Elbette fanatizm, her alanda olduğu gibi sporun tam göbeğinde. Ne atabiliyor, ne de sökebiliyorsun. Ameliyatı yok, mideyi küçülttüğün gibi ufalayıp yok edesin!..
Ancak birlik, beraberlik, kenetlenme ve kaynaşma ile o çemberin dışında tutar ve sesini de kesebilirsin… Bunu yapabilmen için uğruna gönül verdiğin, hatta değişmeceli anlamda ölmeyi bile göze aldığın ekibinin başarılı olması şart… Yoksa başarısızlıklar zincirine her geçen gün, hafta, yıl yepyeni halkaları takarsan, zayıfladıkça zayıflar ve sonunda da pes edersin… İşte o an da; tüm gelecek planların yok olur ve sil baştan ne olduğunu anlamadan tepe taklak gelirsin… Aynen dağdan yuvarlanan bir kar tanesi misali… Yuvarlandıkça büyüyen ve sonunda çığ olup kendi üzerine olmasa bile sevenlerinin üzerine düşen beyaz tehlike!..
Çok çok uzaklara gitmeye gerek yok, “en güzel örnek” için!
İşte ilçesiyle özdeşleşen Karşıyaka Spor Kulübü’nün profesyonel futbol takımı…
“Sil baştan”lar ve “geleceğe vaat”ler nereye kadar?
Düşünün Karşıyaka Spor Kulübü içinde “olmazsa olmaz” futbolun dışındaki tüm branşları başarılı…
Herkesin sevgilisi, gönül verdiği futbol ise, 3. Ligde teknik adam değişikliğiyle gündemde ve “düşme korkusu” içinde… Sıcacık salonda sevinenler, açık havadaki emanet statta buz kesiyor! İzleyen de, izlemeyen de, sevenlerle birlikte “kahır mektubu” okuyor. Sinir hastası olup, sağlığıyla oynuyor! Üstelik eve mi gitsin, meyhaneye mi? Bilemiyor…
Bakar mısınız?
2018 Ocak ayından bu yana, neredeyse 4 yıldır kulübü yöneten Başkan Turgay Büyükkarcı futbolda başarısızlığın faturasını hep teknik adamlara kesmiş... Arada sırada da yönetici değişiklikleri yok değil!
Bu sürede teknik kadro on biri tamamladı.
Halim Okta, Cihat Arslan, Erol Özgür, Ufuk İskender, Aytekin Sümbül, Mesut Toros, Soner Tolungüç, İbrahim Cezayir, Cüneyt Biçer ve Ahmet Taşyürek'ten sonra görev yapan 11. teknik direktör Erman Güraçar.
“Karşıyaka çocuğu” Atilla Güneş’i unuttum sanmayın. Bir o koltukta, bir diğerinde… Ne yapsın onun ki ekmek parası…
Çok ilginç, yenisi daha göreve başlamadan papatya falı bakılmaya başlandı: “Bu hafta gider, şu maç işi biter” diye…
Vay benim tarihi kulübüm…
Bakalım yeni dönem ne getirecek?
Basketbolda Avrupa’dan elenen, tamamen lig ve kupaya odaklanan Kaf Kaf, voleybolda da hedefini en üst lig olan “Sultanlar Ligi”ne çevirdi. Karşıyaka taraftarının “Ne zaman gelecek o büyük gece. O sene, bu sene…” tezahüratların sahada kesinleşmeyeceği bir gerçek de, bakalım salonda durum ne olacak?
Bekleyip sezon sonunda göreceğiz…
Elbette Karşıyaka Spor Kulübü’ndeki artı ve eksileri burada tartışacak değiliz.
Bunun tek bir yeri var; genel kurullar…
Orada konuşulup, tartışılmalı ve en iyisi neyse onda karara varılmalı… Yoksa bunun dışındaki tüm tartışmalar, özellikle de sosyal medyadaki kirlilik kulübe faydadan çok zarar verir…
3,5 yıl sonra yapılan genel kurulda, üyelerinin oylarıyla, rakibinin önünde büyük farkla (415-72) seçimi kazanan Turgay Büyükkarcı’nın o gün sandıktan çıkan listesinde kimler var bir hatırlayalım mı?
Yönetim Kurulu: Başkan Turgay Büyükkarcı, Asil üyeler: Serkan Ergüven, Levent Rıza Dağhan, Mehmet Yaya, Turhan Gürsel Urhan, Rebii Ahmet Dördüncü, Celalettin Doğanalp, Murat Günenç, Kerem Copcu, Haldun Ertan, İlter Köseoğlu, Cem Karas, İbrahim Palaoğlu, Murat Polat, İrfan Ilgazlı.
Yedek üyeler: Emrah Akman, Can Yaya, Tolga Yağlı, Kazım Türk, Hakan İnan, Onur Akgün, Cüneyt Başak, Hasan Kızılaslan, Suat Metiner, Özer Uğur.
Disiplin Kurulu: Hüseyin Çalışkan (eski başkanlardan), Gökhan Karagül, Mehmet Alp Bolevin, Süleyman Süha Özsağman, Ufuk Kele.
Varlık Kurulu: Akif Ersezgin (eski başkanlardan), Mithat Sağlepçioğlu, Osman Avcı, Yusuf İzzetin Güven.
Denetleme Kurulu: Ergün Okcay, Seyhan Evlioğlu (eski başkanlardan), Engin Ciner.
Sicil Kurulu: Noyan Uluğ, Fatih Bilgililer, Tuğrul Çınar, Egemen Dinçer ve Mehmet Kamil Karadeniz.
2 gün boyunca genel kurulda ve sonrasında alkışlanan Turgay Büyükkarcı için şimdi aynı duygular söz konusu mu?
Alkışlar…
Dün Turgay Büyükkarcı için vardı… Ya bugün?..
Bir gerçek var; sporda dün yoktur. Yarını kimse düşünmez. Bugün önemlidir…
Yarın öyle bir bomba patlar; Kaf Kaf yine başarıdan başarıya koşar ve şampiyonluklar ardı ardına gelir. Stat yapılır, bayram havası yaratılır…
İşte o an; “En büyük başkan bizim başkan” tezahüratları sahili kaplar, karşıya kadar yankılar, kıskandıran noktaya ulaşır!.. Yerlerde süründürülen başkan için “heykeli dikilsin” diye kampanya başlatılır…
Olur mu, olur!..
Şimdi bazıları çıkıp da, yorum yazacak. “Uykuda mısın?”
Bazı dostlar, “Sen bu işi biliyorsun ama neler yazıyorsun?” diye soracak…
Fanatikler: “Olmaz, bizden hiçbir şey olmaz! Bırak hayal kurmayı, bize de kurdurmayı…” diyecek!
Ama unutmayın, bir umudu olmalı insanın, ilkbahar güneşi gibi…
Başkan Turgay Büyükkarcı bugün KSK’yi herkesten daha fazla düşünüyordur. Buna eminim. Ben kimin sözüdür bilemiyorum ama ona şöyle seslenmek isterim:
“Bir insana yapılacak en büyük kötülük, ona umut verip sonra hiçbir şey olmamış gibi gitmektir.”
Benim bildiğim, tanıdığım Turgay Büyükkarcı kesinlikle bir işi bitirmeden yarıda bırakmaz. İnşallah da beni yanıltmaz!
Gün; oturup beklemek günü değildir; umutları yıkılan hayallere, bozulan morallere rağmen, eyleme geçmek için ayağa kalkmak günüdür… En azından ben böyle düşünüyorum.
Malcolm X adını alan Amerikalı siyasetçi ve insan hakları savunucusu, suikast sonucu öldürülen, gelmiş geçmiş en etkili Siyahi Amerikalılardan birisi olan Malcolm Little “Gücümüzü hırlaşmak için değil birleşmek için harcamalıyız” derken sanki bugünleri düşünmüş…
Ama en güzel sözü Ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk söylemiş: “Büyük işler, önemli atılımlar ancak birlikte çalışma ile elde edebiliriz.”
Ne dersiniz “Kaf Sin Kaf”lılar?..
Bir de unutmayın: “Yalnız taş duvar olmaz. Tek kanatla kuş uçmaz!”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!