Sporun; keyf, sağlık, dostluk, eğlence ve arkadaş için yapılması. En önemlisi de; kendi sağlığını düşünerek yarınlara daha dinç olarak hazırlanmayı sağlamanın en önemli faktörü…
Bugün ülkemiz başta olmak üzere pek çok stat ve salonlarda “tribün terörü”nün ne denli etken olduğunu ve bilinçli seyirciyi de bu alanlardan kaçırttığını görmemek için kör, duymamak için de sağır olmak gerekmez.
Bunu dünya âlem biliyor.
Önlemleri alınıyor mu? Evet.
Yeterli mi? Hayır!
Peki, tribün terörünün önüne geçmenin en önemli rolü ne olacak?
Bunun cevabı da çok basit. Eğitim…
Sporu sevenlerin, tuttuğu takıma gönül verenlerin bu fevri davranışları hem kendisine, hem arkadaşlarına, En önemlisi de “gönülden bağlı” ve “ölesiye seviyorum” dediği takımına, kulübüne büyük zarar veriyor.
Bu konuda çeşitli çalışmaların içinde yer aldığım zamanlar çok oldu. Son yıllarda Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Fair Play Komisyonu’nda tek Egeli olarak bulunmam, fair play kervanı ile ülkemizin dört bir yanındaki üniversitelerin BESYO, Spor Bilimleri Fakülteleri’ndeki panellere konuşmacı olarak katılmam, bilgi ve birikimlerimi arttırdı.
Öğrenmenin elbette yaşı yoktur.
50 yıllık meslek ve 55’i aşan spor geçmişi bulunan bendeniz bile bu yaşta mutlaka öğreneceğim çok şey bulabilirim. Yeter ki isteyeyim. Bu hayatın her döneminde öğreneceğimiz o kadar çok şey var ki…
Siz de isterseniz hangi yaşta olursanız olun, öğrenir ve belli alışkanlıklarınızı terk ederek “iyiye, güzele, sağlığa” adım atabilir, hatta o yöne doğru koşabilirsiniz.
Yaklaşık 42 yıldır yaşadığım kentte spor hep ön planda. Sporu bu denli zirveye taşıyan, kulüplerine olan “tutkulu aşkları” bu aşkın sevdalıları da, ister burada doğsun ister göç edip gelsin, yaşamını burada sürdürenler…
“Elli kuşak buradayız” diyenlerin yanı sıra, daha dün gelenlerin bile “sevdaluyuk” sözü dillerinde destan olmuştur…
Böyle bir sevdadır ki, yaklaşan mahalli seçimlerde bile tüm adayların en önemli konusu spordur. “Sporsuz hayat, oh ne rahat” deme şansları hiç yoktur.
Hepsi bu konuda proje üzerine, proje üretmektedir.
Aslında da doğrusu budur. Sporun gücü asla inkar edilemez…
Sporun faydalarını da saymakla bitiremeyiz.
Ulu önder Gazi Mustafa Kemal ne kadar doğru söylemiş: “Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur…”
Sporla yatıp kalkanlar kadar, süreli ve sürekli sporun içinde olanları görmek olası…
Karşıyaka’da sporun “sevda” olduğunu söylemiştik. Ulu önderin izinden yürüyenler sporu da yok saymıyorlar.
İzlediğim kadarıyla yarışmacı takımlarda bile yer alacak kadar “iyi bir Masa Tenisi oyuncusu” konumunda bulunan Karşıyaka Kaymakamı Ali Rıza Çalışır önderliğinde, Karşıyaka İlçe Emniyet Müdürü Kaan Coşkun, Karşıyaka İlçe Jandarma Komutanı Ahmet Karaman, Karşıyaka İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa İslamoğlu, Karşıyaka İlçe Sağlık Müdürü Dr. Yıldıray Çığırgil, Türk Kızılayı Karşıyaka Şube Başkanı Kamil Karadeniz, SYV Müdürü Muhittin Edirne ve Karşıyaka İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Mehtap Gemici başta olmak üzere “sporun faydaları”ndan yararlanan bürokratlar. Kendileri için fedakarlık yapıp, haftanın 2 gecesini spora ayırıyor ve özel masa tenisi oynuyorlar…
Amaç, “göbekli yönetici kalmayacak” sloganını hayata geçirmek mi, yoksa kendi sağlıkları için spor yapmak mı?
Bence ikincisi… Zaten sürekli spor yapanın, gıdasına dikkat ettiği de göz önünde bulundurulursa, göbek laf ola…
Zaten sporun içinde göbeğin ne işi var… Sürekli koşan, parmağını deklanşörden ayırmayan Yılmaz Durmaz hocamız bile o kadar yemek yer, bir gram yağ bile yok!..
Bu grubun yaptığı iddialı maçları seyretmek de çok keyifli… Yönetici-memur, alt-üst ayırımı olmaksızın yapılan spor dostlukları pekiştirdiği gibi, sevgi ve saygıyı da üst düzeye taşıyor…
Karşıyaka Kaymakamı Ali Rıza Çalışır şu anda oyunda lider…
Lideri yenmek için gizli gizli özel ders alanları biliyoruz… Onlar da biz de saklı kalsın!..
Maçı kazanmak için, antrenman şart…
Sadece bedeni değil, beyni de çalıştırınca başarıyı yakalayamama gibi şansın yok…
Spor bu işte…
Dostluk, barış, arkadaşlık, sağlık, sevgi, saygı, fair play…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!