Hayat her zaman sizin istediğiniz gibi olmuyor. Nasıl davranırsanız davranın, ne yaparsanız yapın, acımasız yönünü hiç ummadığınız bir anda görebilmektesiniz.
İtalya-Hırvatistan maçını izleyenler hatırlayacaktır. 90+8 maçı anlatan spiker Hırvatların bir sonraki turdaki rakibinden söz ederken, İtalyanların hayal kırıklığına uğradığını aktarıyordu ki… Bir şut ve gol!..
Adeta dünya tersine döndü…
Sevinmeye hazır olan Hırvatların dökmeye hazırlandığı sevinç gözyaşları hüzne dönüşürken, bavullarını nasıl toplayacağını hesap eden İtalyanlar bir anda havalara uçtu!..
Bu bir kader değil…
“Bana kaderimin bir oyunu” diye milyonlar satan arabesk şarkının varlığına siz bakmayın!..
Elbette varsayımlar çok…
Oyuncu değiştirip oyunu soğutsaydı…
Topu uzaklaştırsaydı…
Kısa paslarla vakit geçirseydi, oyunu bitirebilseydi…
Sydney Harris’in sözünü çok beğeniyorum: “Zamanında yapmadığımız şeyler için pişmanlık duyarız; çünkü iş işten geçtikten sonra pişmanlık, sadece bir gölge olarak kalır.”
Hakemin bitiş düdüğüyle birlikte statta sadece gölgeler konuştu…
Derler ya; “Atı alan Üsküdar’ı geçti… “
Spor karşılaşmalarında oynanan maç bitiş düdüğüne kadardır… O düdük ötmeden sonuç belli olmaz.
Çoğu kez izlemişizdir son anlarda gelen golleri, sevinçleri ve hüzünleri…
Bu telafisi mümkün olmayan çok önemli bir uluslararası yarışmada olursa işte o zaman yürekler parçalanır…
Son saniyelerde skoru belirleyecek ne ilk maç bu, ne de son olacak… Ancak uçak biletlerinin el değiştireceği karşılaşma sonunda sevinç ve hüzün yer değiştirecek!
Bir şut ve bir gol…
Hayat öyle değil midir?
Siz, bir anda tüm programlarınızın alt üst olduğu zamanları hiç mi yaşamadınız?
“Kral çıplak” diye kim bağıracak? Yazımızın ardından sayısız yorum geldi. Profesyonelin de desteğini alan amatör kulüplerin temsilcileri sanki el ele vermiş, aynı konuya parmak basılmasının mutluluğu içindeydi… Adeta da konuyla ilgili içlerinde biriken isyanı dışarıya yansıtıyordu…
Ne olursa sıcağı sıcağınadır… Günler geçince, olay soğur… Zamana bıraktığında da “Alan memnun, satan memnun” sözü geçerliliğini korur. Bu kez de öyle olacak mı?
Bugün isyan edenlerin, yarın tatlı bir söz veya güzel bir vaatle “Yaşasın kral” diye bağırdığına o kadar çok şahit olduk ki artık hiçbir şeye inanasımız da gelmiyor. “Bıçak kemiğe dayansın sen o zaman gör” diyenlerin kemikleri bile yok olduğu bir dönemde, ne bu sözün, ne de bıçağın önemi kaldı.
Sadece sporda değil, hayatın her aşamasında asla unutmamanız gereken ve telafi edemeyeceğiniz dört durum vardır:
1. Taş atıldıktan sonra,
2. Söz ağızdan çıktıktan sonra,
3. Fırsat kaçtıktan sonra,
4. Zaman geçtikten sonra…
Son pişmanlık fayda etmez… O zaman da kendinizi suçlamayınız!..
Şimdi transfer zamanı.
Takımlar bütçeleri dâhilinde takımlarını güçlendirmenin yoluna gidiyorlar. Kulüplerin genelde transferleri teknik adamın, başkanın, futbol şubesinin veya yönetimin inisiyatifindedir.
Antrenör transferleri yaptığı zaman işler iyi giderken her şey güllük gülistanlıktır. Aksi durumda işine son verilip yerine yenisi geldiğinde ilk başarısızlıkta kulp da hazırdır: “Takımı ben kurmadım…”
Transferi başkan veya yönetim yaparsa, başarısız sonuçlarda teknik adam kendisini kurtarmanın yolunu bulur: “İstediğim futbolcuları almadınız!..”
Nereden bakarsanız bakın, iki ucu bulanmış değnek…
Bir başka olasılık da menajere teslim olmak… Olursanız işte o zaman yandınız!
Eğer kartvizitinde veya CV’sinde “Yönetici” ibaresinin yer alması için bu işe soyunanlar varsa da o zaman kulübün halini düşünemiyoruz…
Kulüpler (ülkemizde spor dendiğinde futbol, kulüp adı geçtiğinde de takım denir ve bilinir) futbol branşındaki sonucuna göre değerlendirilirler. Taraftar, özellikle de fanatik olanların tek derdi şampiyonluktur… Çünkü o sevgi ile beslenenler, şampiyonluk ile doruk noktasına ulaşır…
Sporda hedefin varsa, şampiyonluk olmalıdır. Yoksa “düşmemek” asla hedef değildir. Zirve yarışının dışındaysan o zaman da mücadeleni onurunla yapmak zorundasın ki, eğer camiaysan onu üzüntüye boğmamalısın…
Sportif başarı sadece bir branşta olmamalı. Birden fazla dalda mücadele eden ve futbol dışındaki başarılarıyla zirvedeki en yüksek yeri alanlar da futbol başarısızlığı ile yok sayılmamalıdır…
Fenerbahçe futbolda başarısız mıdır?
Şampiyon olamadığına göre “Evet”.
Peki, kulüp olarak sportif başarısı var mıdır?
2022/23’e dönüp baktığımızda 9 kupa ile sezon sona ererken, Fenerbahçe Spor Kulübü, erkek futbolunda özlemle beklenen lig şampiyonluğuna ulaşamasa da, Türkiye Kupası'nı müzesine götürme başarısını yakalamış…
Fenerbahçe futbolda 99 puan ile Galatasaray’ın 3 puan arkasında kalıp ikinci oldu. Sadece kadın basketbolunda sezonu 4 kupa ile tamamlayan, rekorlar kıran ve Avrupa’nın zirvesinde yer alan sarı lacivertliler, yüzme, yelkende, atletizmde, kürekte, masa tenisinde olimpiyatlarda yarışacak sporcuları yetiştirmekle kalmadı, dünya ve Avrupa Şampiyonluklarını ülkemize getirdi…
Diğer branşları saymamıza gerek yok. İnanılmaz başarılar peş peşe…
Ali Koç futbolda takımı şampiyon yapamadı ama kulüp yönetimi ve kurumsallaşmada kulübü zirveye taşıdı.
Unutmayın!
Orkestrayı yönetmek istiyorsanız, sırtınızı kalabalığa dönmek zorundasınız.
Bu taraftara sırt çevirdi anlamına asla gelmemeli…
İş, her hangi bir takımı değil de kulübü kurtarmaksa ve bunu yaparken de oyunu kuralına göre oynamak ve doğruyu yapmaksa, Koç gibi yaptı… Kurtulan kulübün takımı mutlaka şampiyon olur. Ama batan kulüpte ne takım kalır, ne de sporcu... Arkaya dönüp baktığınızda görebileceğiniz sadece enkaz olur!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!