Gelecekte Covid-19 dendiğinde aklınıza ne gelecek bilemiyorum ama bizi evlere bağladığı kesin! Bu; ilk akla gelecek… Benim gibi “yaş mağduru” olup da sadece balkona çıkıp havayı içine doya doya çekenler için nefes alabilmek bile büyük lütuf oldu. Ya balkonu olamayanlar? Pencere başlarında bekleyip durdular, yasağın kalkmasını… Aynen bir döneme adını yazdıran “Bizimkiler Dizisi”nde pencereden ayrılmayan ve “Sevim Koş…” diyerek hafızalara kazınan Cemil gibi… Gerçek adıyla Uğurtan Sayıner’i unutmak mümkün mü?
“Senin için yasak dediler.
Yasaklar çiğnenmek içindir dedim...
Senin için imkânsız dediler.
Önemli olan…
İmkânsızı başarmak dedim…”
Can Yücel, mısralarında ne güzel anlatıyor değil mi, yaşadığımız şu tabloyu… İnanın biz sokağa çıkmamakla imkânsızı başardık!
Ne kolonya bekledik, ne para, ne de maske… Sadece sabrettik…
Alman filolog, filozof, şair, kültür eleştirmeni ve besteci Friedrich Wilhelm Nietzsche’nin “Doğruluğa giden yol, yasak yol olur” dediği gibi biz de sonu sağlık olan doğruluğa, yasak yolda ilerliyoruz…
Sağlığımız için her şeyden vaz geçtiğimiz şu kritik günlerde, elbette yaşamak için “ekonomi kriz” içine de girmememiz şart. TV’lerde konuşan ekonomistlerin dilinde pelesenk olan söz “korona virüsten öncesi, sonrası…” Evet, gerçekten artık her şey değişecek!.. Bakalım o değişime biz dünyalılar ne kadar ayak uydurabileceğiz…
Ekonomi dendiğinde sanayiciler, ticaretle ilgilenenler, esnaflar akla geliyor… Hiç kimse, sporun ekonomi çarkının neresinde olduğunu düşünmüyor. “Olsa da olur, olmasa da…” diyenlerin çoğunlukta yaşadığı ülkemizde her sanayicinin kendisi, eşi, çocuğu sporun kıyısından köşesinden tutmadı mı? Diyelim ki, spor yapmadı… Şimdi tanımadığı sporu, basamak yaparak nerelere geldiklerini unuttular. Biz ise dün gibi hatırlıyoruz. Unutmadık, unutamayız…
Hava olsun diye lüks, her ay hatırı sayılır dolar ödediği spor salonuna üye olup, sadece orada görülsün diye haftada, ayda bir gidip “ben de buradayım” diye böbürlenenlere ne demeliyiz? Farkında olmadan sporun içine girip kendine tarz yaratmaya çalışanların, yine sosyetede olduğunu kanıtlamak için dağda kaymaya çalışırken kolunu, bacağını, ayağını kıranların sayısını bizler unuttuk…
Oysa ki, düşündüğümüz ve içinde olduğumuz spor bu değil…
Bizim için spor, obezite, kalp ve damar hastalıkları riskini azaltır ve kardiyovasküler sistemi güçlendirir. Kemik, kas, bağ ve tendonların sağlıklı şekilde gelişmesini ve güçlenmesini destekler. Koordinasyon ve denge sağlar. Fiziksel olarak rahatlatır. Açıkçası, spor bilimcilerinin dediği gibi; fiziksel, bilimsel ve duygusal anlamda olumlu gelişimin en önemli anahtarlarıdır. Spor yapmak, zihinsel ve fiziksel gelişimi sağladığı gibi, hem eğitim hayatında hem de sosyal yaşantıda birçok kazanç sağlar. Her ne kadar aileler “aman evden, bilgisayardaki oyunlardan uzaklaşsın. Spor yapsın” diye sporu hobi olarak görse de, henüz gelişimlerinin başında olan çocukların küçük yaşta spora başlamaları çok önemlidir. Spora başlayan çocuklarda gizli kalmış yetenekler ortaya çıktıkça aile de sporun içine girmeye başlar. İşte o zaman hobi olmaktan çıkar ve gerçek sporcu olmaya adaydır.
Sporun içinde olan hekimler ve antrenörlerin olgusu sporu, spor için yapmaktır. Mutlaka işin uzmanı kulüplerde yapmak da çok önemlidir. Yaşadığınız kentte, ilinizde, ilçenizde, mahallenizde olan spor kulübü sizler için en doğru adrestir.
Yaşadığınız kentteki spor kulüpleri o mahalde yaşayanlardan ne kadar ilgi görürse o denli güçlenir. Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür derler ya… Siz bırakın kazı da kendi tavuğunuza, yani yanı başınızdaki kulübünüze bakın, sahip çıkın. Sahiplendikçe tavuk altın yumurtlamaya başlayacaktır… Bunu sakın unutmayın.
Nereden nereye geldik…
Ekonomik tedbirleri alan merkezi ve yerel yönetimler çeşitli alternatiflerle halkımızın yaşam kaynağını güçlendirmek istiyor. Ne yazık, bu süper düşünceler içinde Türk Sporunun kurtarıcısı, sporcuların yetiştiricisi amatör spor kulüpleri yok. Neden?
Ülkemizde sportif faaliyetlerin durmasıyla birlikte en büyük darbeyi amatör spor kulüpleri aldı.
Bu konuda hafta içinde Karşıyaka Amatör Futbol Kulüpleri Birliği bir açıklama yaparak, başta Gençlik ve Spor Bakanlığımız olmak üzere İzmir Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerinin amatör spor kulüplerinin durumlarına el atmaları gerektiğinin altını kalın çizgilerle çizdi. Derneğin açıklamasında yer alan “Türk sporunun, özellikle de Türk futbolunun temel taşı olan amatör spor kulüplerimizi yok saymak bu dönemde en büyük vicdansızlık olur. Türk sporunun ayakta kalmasını sağlayan en güçlü ve en büyük temelin altına konan dinamit gibi patlayan korona virüsten büyük yara alan amatör spor kulüplerimizin, Türk sporuna yetiştiricilik özelliklerini asla unutmamız gerekmektedir. Zaten borç içinde yüzen amatör spor kulüpleri şimdi de ölüm tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bu amatör kulüplerimiz için korona virüsten daha tehlikelidir. Tedavisi de başta Gençlik ve Spor Bakanlığımızdan olmak üzere İzmir Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerinin elindedir. Koşulsuz destek şarttır. Eğer destek olmazsa pek çok kulüp kapanabilir veya faaliyetlerini sonlandıracağı gibi maç sayılarında da büyük düşme olur. Amatörlerimiz unutulmamalı diyoruz. Bir tek amatör sporu kulübümüzün kapanmaması için destek, yardım, el atılmasını bekliyoruz” sözleri çok önemli.
Bazen derler ya; “Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir.”
Başlığa onurla taşıdığım Cemal Süreya’nın şu sözünü asla unutmayın: “Özgürlüğün geldiği gün, O gün ölmek yasak.”
Amatör spor kulüplerimizi el ele vererek yaşatmalıyız…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!