Amerikalı yazar Ursula K. Le Guin’in “Geçmişi inkâr etmek, geleceği inkâr etmektir. İnsan kendi alın yazısını kendi yazamaz: Ya kabul eder, ya inkâr eder” sözüne şöyle bir ekleme yapmama izin verir misiniz?
“İnkâr yalancının sığındı kumdan yapılmış kalesidir. Gece görünmez ama gündüz de göremezsiniz, yıkılmıştır…”
Böyle bir giriş neden diye merak ettiyseniz, sporumuzun her branşında dönem dönem inkârlara rastladığımızdan aklıma geldiğini belirtmeliyim…
Sakat olan bir futbolcu, oynasın, primi kaçırmasın diye sakatlığını gizler. Üstelik de inkâr eder. Maç başlar. Bir, bilemedin birkaç pozisyon sonra gerçek ortaya çıkar.
Basketbolcu, voleybolcu, tenisçinin bileğindeki sakatlığı saklaması onun geleceği açısından sakıncalıdır. Oynamasa çabuk geçer de, saklayıp oynadığında hem kendisini yakar, hem de takımını…
Karakteri önemlidir ama sağlığıyla oynar. Belki de yaşamına yeni bir nokta koyar ve spor hayatını da bitirir…
Bu nedenle insan kesinlikle şeffaf olmalıdır.
Deriz ya; “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.”
Biz sporun içinde şeffaf olanlara saygı duyduğumuz gibi, inkâr edenleri de kamuoyuna gerçekleriyle aktardığımızdan bazen kötü adam, zaman zaman da hedefteki gazeteci olmuşuzdur.
Kim ne yaparsa yapsın. Ne derse desin. Kulaklarımız tıkalıdır. Anlımız ak, yüzümüz paktır.
Bugünlere kolay mı geldik sanıyorsunuz…
Gül bahçesinin mis kokulu yapraklarını koklayıp değil, dikenlerini aşarak geldik.
Ama siz ne görmek isterseniz yine de öyle görün. Diyeceğim şudur ki; gül bahçesindeki diken mi, yoksa dikenlerin içindeki gül mü?
İşte bakış açısı…
Konumuz biz değiliz elbette…
Bazen hatırlatmakta da yarar olduğu faydasını büyüklerimiz kulaklarımıza fısıldamış ve doğru yoldan ayrılmamamızı öğütlemişlerdi…
Büyük sözü mutlaka dinlenmelidir. Bu ailenden birisi, sevdiğin saydığın kişi, öğretmenin, ustan, büyüğün, akraban, arkadaşın olabilir…
Hayatınıza dokunan çok insanın olduğunu asla inkâr edemezsiniz.
Şahsen meslekte olsun, özel yaşamda olsun, ailede olsun bazı kişileri unutmayız. Unutamayız.
Bunlardan birisinden söz edeceğim.
Refik Diker diğer iki kardeşi gibi Alaşehir doğumludur.
Sözü dinlenecek bir dosttur. Ağabey, arkadaş, kardeştir…
Sevgi doludur. Bu nedenle de saygı duyar.
Uzun yıllara dayanan dostluğumuz, büyük emeklerimin geçtiği İZTİK’te (İzmir Tenis İhtisas Kulübü) yönetim kurulu üyeliği yaptığımız dönemde pekişmişti.
Aslında Refik Diker’in sporculuk yönü, inşaat mühendisliği kadar etkili… Bornova’da amatör spor kulüplerine, özellikle de Bornovaspor’a da uzun yıllar maddi manevi destek olurken, çoğu kez ayakta kalmasını da sağladığını pek çok insan bugün bile söz ediyor. Belki de gizli kahramanlardan birisiydi. Asla yaptığı güzellikleri, iyilikleri afişe etmedi. Bunu İZTİK’e neler yaptığını bilmem nedeniyle gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.
Futbol, tenis mi?
Cimnastiğe yaptığı hizmetleri de unutmak imkansız... 25 yıl Türkiye Cimnastik Federasyonu Yönetim kurullarında başarıyla görev yaptı...
Karşıyaka'ya da yetiştiği dönem oldu. Dostluğu olan 1912 Karşıyaka Derneği'nin eski başkanı Sait Gürsoy döneminde Çiğli Selçuk Yaşar Tesisleri'ndeki sosyal tesis inşaatlarını hiç bir bedel almadan yaptı.
35 yıl önce Kardik’i kurduğu günlerden bu yana hep ağabey-kardeş ilişkimiz devam etti. Bazen uzun süre görüşemedik ama yine de iplerimizi koparmadık.
Asla da kopmadı.
Spor gibi siyasette de zaman zaman yer aldı, Bornova Belediye Başkan adayı oldu, az farkla seçilemeyince, seçilen rakibine harika projelerini vererek “Sen veya ben hiç önemli değil. Önemli olan halkımıza, kentimize hizmettir” demişti…
Alçak gönüllüdür…
İş yaşamının yanı sıra gönüllülük esasıyla üstlendiği Moldova ve Cezayir Fahri Konsolosluğunu başarıyla yürüttüğü gibi, bu ülkelerin doğru tanınmasına önemli katkı koydu.
Bazen kendi işini unuttu, bu memleketin işlerine yoğunlaştı ve adeta tanıtım elçisi oldu. Sık sık ziyaretlerde bulundu. Kendisiyle gittiğimiz Moldova’da başkent Kişinev’in belediye başkanını ziyaretimizde, bizi ağırlayan önemli devlet adamlarına şahsımı, mesleğimi ve başarılarımı övgü dolu sözlerle aktarması hatıralarımın “Unutulmayanlar Köşesi”nde önemli yer almasını sağladı.
O güne kadar yabancı basına röportaj vermeyen Kişinev Belediye Başkanını da röportaja ikna etmek de Refik Diker’in çabasıyla gerçekleşti. Bugün bir kez daha kendisine teşekkür ediyorum. O tarihlerde köşe yazarlığı yaptığım Egeli Sabah Gazetesi’nde yayınlanan üç günlük seri röportaj büyük ilgi görmüş, ilgiyle okunmuştu. Hiç abartmıyorum, yazı sonrasında Egeliler Kişinev’i ziyaret listelerine almıştı. Aslında İzmirlilerin Moldova’yı tanıması, turizm için gitmelerinin başrolünü fahri konsolos Refik Diker oynadı. O dönemlerde İzmir’den en fazla turist Moldova’ya gitti…
Moldova’da unutamayacağım anılardan birisi de, Gagavuzlar’ı (veya Gagauzlar) tanımam oldu. Bugünkü Moldova Cumhuriyeti'nde, başta Gagavuzya olmak üzere kuzeydoğu Bulgaristan, Ukrayna, Romanya ve Yunanistan'da yaşayan, çoğunluğu Ortodoks Hristiyan olan bir Türk topluluğunun cumhurbaşkanı ile sohbet etmek, röportaj yapmak ve o halkı görmek de anılarımızın ön sıralarına yerleşmişti.
Bu seyahatin en ilginç yanı, Gagavuz Başkanının sarayı, bizim yıllar önceki köy okullarından bozma gibiydi… Şaşırmıştık…
Yaklaşık 60 kilometrelik ancak iki saat süren yolda tercümanımızın yaptığı espriyi de unutmak mümkün mü?
“Hamile olsam, doğurmuştum…” dediğinde yerden göğe kadar haklıydı. İnsan o yolları, yaşadıkları yerleri görünce gülemedi bile… Hüzün kaplamıştı içimizi.
Yol o derece bozuktu… Köstebek yuvası misali…
Elbette yıllar geçti. Bugün nasıldır bilemem…
Moldova’da sadece Kişinev Belediye Başkanı, Gagavuzya Cumhurbaşkanı ile röportaj yapmamış, spor tesislerini de gezmiştik kaldığımız süre içinde… O gün yokluk içinde olan ülkede bugün futbol büyük aşama kaydetmiş. Yetişen futbolcular dünyanın dört bir yanında oynar durumda.
O günlerde atılan temeller, geleceğe yönelik inançları, çalışma azimleri, plan ve programlarıyla yapılan alt yapı sistemi bugünkü durumu ortaya çıkardığı gerçeğini unutmamalı.
Tüm bunların yanı sıra, Refik Diker’in Moldova’da iş yaşamındaki başarısını, spora olan sevgisini ve her gittiği yerde gördüğü nezaket ve saygıya hayran kalmıştım. Çaldığı her kapı açıldı…
Dün olduğu gibi bugün de aynı sevgi-saygıyı gördüğüne inandığım Refik Diker’in bazı dostlara söylediğim “10 Numara, 5 Yıldız” yakıştırmasını hak ettiğine inanıyorum.
Sporu da seven, ağabeysi ve kardeşi gibi siyasetle ilgilenen Refik Diker, pek çok kişinin aksine doğduğu yeri gizlemiyor, benimsiyor ve Alaşehirli olmakla da gurur duyduğunu belirtiyor. “İnsan aslını asla inkâr etmemeli” diyerek karakterini de ortaya koyuyor.
Alaşehir dediğimde, elbette babamın memuriyeti nedeniyle 5 yaşına kadar yaşadığım doğum yerim aklıma geliyor. “Mutluluk Üçgeni” isimli 3. kitabımda Alaşehir ile ilgili yazılara da yer vermiştim. Kitapta Alaşehir Belediye Başkanı Ahmet Öküzcüoğlu’ndan da söz ettim. En son Alaşehir Belediyespor ile final grubu maçına giderken telefonla konuştuğumuz başkana “Geleceğim” sözümü unutmadım. İnşallah başkanla oturup sohbet edeceğiz… Başkan yoğun çalışmasından bir fırsat bulup da randevuyu ayarlar…
Alaşehirli olup, memleketine aşık olan, spora verdiği destekle de sporseverlerin kalplerini kazanan başkan Öküzcüoğlu’nun spor sevgisini bilmeyen yok gibi…
Futbol takımıyla yatıp kalkan ve bir üst lige çıkarmak için büyük çaba harcayan Ahmet Öküzcüoğlu, bu yıl hedefi 12’den vurmak ve üst lige çıkarak takımını layık olduğu yere, 3. Lige kadar çıkarmak istiyor…
Sadece futbol değil. Amatör spora ve sporculara da büyük destek veren başkan, öz geçmişine “Ben Ahmet Öküzcüoğlu, 1968’de Alaşehir’de doğdum. Beni Kahveci Nedim’in oğlu, Kahya Ahmet’in torunu olarak da bilirler. Alaşehirli hemşerilerim de Dişçi Ahmet diye tanırlar” yazarak kentine olan sevgisini, geçmişi ve ailesine olan saygısını net bir şekilde aktarıyor.
Alaşehir Belediye Başkanı Ahmet Öküzcüoğlu Manisa Süper Amatör Lig C Grubunda yer alan ve önümüzdeki hafta başlayacak olan maçlar için iddialı ve geçen yıl kapısından döndükleri BAL’a (Bölgesel Amatör Lig) bu yıl çıkacaklarından da ümitli.
Cenap Şahabettin ne der bilir misiniz?
“Ümitsiz yürek, petrolsüz lambaya benzer, hiçbir şeyle aydınlatılamaz.”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!