Rusya-Ukrayna Savaşı bir anda “covit 19’u unutturdu mu?” derken, sağlık bakanının “maske açıklaması” her şeyin tuzu biberi oldu…
Aman; maske-mesafe, temizlik… Daha tehlike geçmedi!
Kesinlikle çok dikkat ediyorum. Sizlere de önerim bu noktada… Lütfen maskenizi takın, mesafenizi ayarlayın… Temizlik zaten imandan gelir… Olmazsa olmazımız!
Spor sahalarında da test, HES kaldırılınca bir an da her taraf “tozpembe oldu” havası yaratıldı.
Sağlığınız öncelikli olsun… Kendinizi, ailenizi, eşinizi, dostunuzu, arkadaşınızı düşünün öyle hareket edin…
Bir süredir, özel işlerim nedeniyle İstanbul-İzmir arasında mekik dokuyorum… Son dönemde “git-gel”lerle bildiğim yolları da ezberledim.
İstanbul’daki akrabalar soruyor: “Otobandan kaç saatte geldin?”
Aracımla giderken, yanımda oturan eşimle sohbetin tatlılığı, kurallara uymamın yanında belli güzergâhlarda durmam, yolu uzatıyor… Bu nedenle benim için otoban lüks… En güzeli alıştığın devlet yolu… İstediğin yerde sağa çek, dur… Üstelik de de ekonomik!
İlk durak Akhisar… Sabah kahvaltısı için alternatif harika yerler var. Dededen meşhur Paçacı Önder kelle paça sevenler için tam bir damak tadı. Bizim favorimiz katmer. Bu konuda Yıldız Katmer, Nezih Öncü ve kardeşinin dede mesleğini sürdürdükleri mekân… Klasik; yumurta, maydanoz, peynir, tereyağı…
“Bengi Diyarı” Balıkesir’den sonra Susurluk yılların alışkanlığı… Çocukluk dönemimizin “Susurluk’ta tost-ayran” halen revaçta… Ayranın tadından çok, üzerindeki köpüğü ilgiyi çeken… Tostun içindeki mihaliç peynirini sakın unutmayın…
İlk kez bu peyniri duyanlara: Mihaliç peyniri, Bursa ve Balıkesir yöresinde, genellikle tam yağlı çiğ kıvırcık koyun sütünden yapılan, 2–3 mm kalınlığında kabuk ve 3–4 mm çapında yuvarlak gözler içeren, yarıksız, çatlaksız, oldukça tuzlu, sert bir peynir türüdür. Son dönemlerde az tuzlusu da beğeni kazanıp aranır oldu. Adını ise Bursa'nın Karacabey ilçesinin eski adı olan Mihaliç'ten aldığını not düşmeliyim.
Elbette yoldan çıkıp da Ulubat Gölünün kıyısındaki Ağlayan Çınar, Gölbaşı, deniz kenarında Tirilye, Mudanya, tarihi Cumalı Kızık, Misi Köyü, Avrupa Leylek Köyü Eskikaraağaç ile Küreklidere, Saitabat ve Suuçtu Şelalelerini mutlaka gezmenizi öneriyorum.
Bursa girilip çıkılacak yer değil… Ona gün ayırmak şart.
Bursa’da çevre yolunu tercih ederseniz, şehirden uzaklaşırsınız söylemedi demeyin… Öğle saatlerinde şehirdeki Uludağ Kebapçısının önündeki kuyruk sizi korkutmasın. Sabırla bekleyip de yemeye doymayacağınız dönerin ardından kestane şekeri ile ağzını tatlandıran stada hasret Karşıyakalıların, “Timsah Arena”nın yanından geçerken nasıl iç çektiğini bir düşünün bakalım?
Akıllardaki soru, sinir ve kızgınlıkla: “Bizim stadımız ne zaman yapılacak?”
Feribot ile Yalova’dan Pendik veya Yenikapı’ya geçeceksiniz, acele işiniz de yoksa şöyle bir gezintiye çıkın derim… Özellikle de Atatürk Yalova Köşkü ve Yürüyen Köşk mutlaka görülmeli…
Etrafınıza bakarak güzellikleri görmenizi isterim.
Elbette sadece doğayla iç içe olmuyor bu güzellikler… Sporda da görmek olası.
Bir örnek vermek gerekirse, Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği İzmir Şubesi her dönemde harika diyeceğimiz işlere imza atıyor.
Diyeceksiniz ki; “kurs, panel, seminer yapmaları zaten işleri. Olağan şey bunlar…”
Bu işler düşündüğünüz gibi hem kolay, hem de çok basit değil…
Sizin gibi tek noktaya odaklananlara, biz bunları anlatamayız!
TÜFAD’ın yaptığı “nokta atış” ve bir taşta ikiden fazla kuş vurma değil; gönül alma!.. Vefanın en güzel örneği…
Türk Futboluna büyük hizmet veren ancak unutulan yıldızlara “Siz altınsınız. Değeriniz hiçbir zaman için kaybolmaz. Her geçen gün artar” demek bile erdemlik… Yaptıkları dernek faaliyetlerine o futbol emekçilerinin isimlerini vererek, onurlandırmak da meziyet işi. İşte böylelikle, o köşesine çekilenlere Yaşamlarındaki en büyük hatıra, belki de hediye ediliyor…
Bundan güzel ne olabilir?..
Hediyelerin ve anılmanın en güzeli… Ne mutlu…
Bunun için başkan Dr. Şaban Acarbay ve ekibini yürekten kutluyorum…
Doğaya bir çam ağacı dikmeye benzer, bu yapılan hareket… Güzellik dediğim bu işte!
Son dönemde yapılanlardan hemen aklıma gelenler; Mustafa Güngören, Erdem Özkayımoğlu, Mehmet Türken (Fuji Mehmet), Sayım Soybayraktar ve en son da İlyas Sazalan adına yapılanlar…
Daha nicelerini yazmanın bir manası yok… Dr. Şaban Acarbay ve arkadaşlarının yaptıkları, yapacaklarının garantisidir…
Dr. Şaban Acarbay gibi Türk Futbolu öncelikli, sporun çeşitli branşlarında, sağlıktan tutun da pek çok alanda hizmet eden kaç kişi var acaba?..
Belki Dr. Şaban Acarbay gibi birisini daha bulamayız ama bugün sporumuza hizmet edenlerin sayısını da unutabiliriz. Herkes kendi alanında ve çapında “karınca kararınca” hizmette kusur etmemiştir.
Hizmetin yanı sıra güzellikleriyle de anılan ve “Mutluluk veren insanlar” aile fotoğrafında yer almak ne kadar onurlu ve gurur verici bir durum değil mi?
Bakın bu ülkede öylesine gizli kahramanlar vardır ki, belki aklınıza bile gelemeyecek. Yazıldığında da “Doğru ya…” diyebileceğiniz. Hatta “Bizim neden aklımıza gelmedi?” diye birbirinize soracağınız…
Şöyle spor için etrafıma bir bakıyorum… Her biri bence yaşayan efsane. Unuttuklarım ne olur beni affetsinler…
Bahri Vreskala, Erdenay Oflaz, Aydın Postacıoğlu, Taner Ciğer, Turgay Meto, Kemal-Nafiz Zorlu kardeşler, Levent Ürkmez, Dr. Şaban Acarbay, Doç. Dr. Levent Köstem, Berkhan Alptekin, Okan Yüksel, Mehmet Erdül, Ertuğrul Kale, Yaşar Ergün, Musa Yelek, Suat Korkmaz, Semra Aksu, Can Barhan, Ekrem Güçsav, Ateş Özerk, Yıldırım-Atakan Karakaplan Kardeşler aklıma ilk etapta gelen ve spora çeşitli şekillerde büyük imzalar atan kişiler.
Tanıyor veya tanımıyor olabilirsiniz.
Hepsiyle tanışıklığım, dostluğum ve “gazeteci-başkan/yönetici” olarak çalıştığım bu spor insanlarını tanımaktan da son derece mutluyum.
Şimdi size bir genç ve geleceği olan spor insanından söz edeceğim.
Kendisini Bornova Belediyesi’nde tanımıştım. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Fair Play Konseyi’nin “Dünya Fair Play Fotoğraf Yarışması” tanıtım basın toplantısından sonra, İzmir Büyükşehir Belediyesi Spor Müdürü döneminde “bekleyin İzmir süper bir spor insanı kazandı. Büyük işlere imza atacak” derken, Karşıyaka Belediyesi Spor İşleri Müdürü olarak yaşadığım kente transfer edildi…
İnanın bir gazeteci ve spor adamı olarak İzmir Büyükşehir’de kalmasını çok isterdim. Gitmesine üzüldüm… Ancak ilçede gençlik spor kulüp başkanı olarak da gelmesine çok sevindim. Sadece ben değil, tüm spor kulübü başkanları derinden bir oh çekti… Son dönemlerde sporun içinden, sporu ve kıymetini bilen spor müdürü gelmişti… “Güzel işler yapacak” dediğim arkadaşlarım, bugün bana hak veriyor ve “Söylediğinden de daha iyi” diyor…
İşte güzellik bu… Sporun güzelliği!
Aslında insanın içi güzel olmalı…
“Ruhun güzelliği, bedenin güzelliği kadar kolaylıkla görülmez” diyen Aristoteles’e hak vermemek mümkün mü?
Göreve geldiği günden bu yana imkânlar dâhilinde tesisler elde geçirildi. Karşıyaka’nın sporda sesini duyurabilmesi için organizasyonlar düzenlenerek, çocuklar ve gençlik spora özendirildi. Her yaş grubunun sağlıklı yaşamı için sporun varlığının kanıtlanması için uğraş verildi. Üst-alt sevgi ve saygı dengelendi… Makamlar benimsendi, egolar rafa kalktı… En iyisi de şehrin nazar boncuğu Karşıyaka Spor Kulübü ile amatör spor kulüpleriyle iyi ilişkiler içinde olundu…
Beklenendi ama çıta yükseldi…
Gençlik ateşi, ekip ruhu ve dayanışma gücü “iyi şeyler”in en güzel başlangıcı ve devamı oldu… İnşallah birileri çomak sokmaz da makine tıkır tıkır işler…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!