Genelde herkesin zaman zaman kullandığı kelimedir, “Bir garip ülkeyiz” diye…
Nasrettin Hoca misali eşeğe ters binmeyiz ama öyle garipliklere imza atarız ki; aklımız da şaşar…
Voleybol, kurallarının değişiminden sonra çağ atladı. Sevilen, izlenen, oynanan, tercih edilen bir spor dalı olarak cazibesini de arttırdı.
Sonrasında Türkiye Voleybol Federasyonu da çok güzel işlere imza attı. Atmaya da devam ediyor…
Son dönemde federasyon başkanlığı koltuğuna oturanlar takdir edilecek başarılarıyla övgüyü hak ettiler. Tesisleşme, oteller, okul, sponsorlar, yepyeni ligler, çoğalan kulüpler, sporun Anadolu’ya yayılması, milli takımların Avrupa ve dünya çapındaki sportif başarıları öyle basit olarak “Olacak bunlar” demekle geçiştirilecek işler değil… Oturulup ders alınacak, diğer federasyonlara örnek olunacak gerçekten büyük başarılar…
Bu kadar azımsanmayacak alkışa rağmen “Sinek küçüktür ama mide bulandırır” sözünü kullandıracak hatalar veya önemsenmeyen “biz yaptık oldu” mantığı bazen başarıların önüne de geçmiyor değil.
Bir dönemde kendi adıyla voleybol takımı lige sokan, “çocuklar voleybol heyecanı yaşasın” diyen mantık, şimdi de lige adını veren sponsorun takımını yarıştırıyor.
Doğru mu?
Kesinlikle yanlış…
Adaletli mi?
Sormak gerekli…
Lige adını veren şirket takımı şimdi play offlar da rakipleriyle karşılaşacak. Sahadaki en ufak bir pürüzde “parayı ben veriyorum, düdüğü de ben çalarım” derse ne olacak?
Olmaz olmaz da…
Diyelim ki; bir anlık sinirle “Benim takımına hakemler haksızlık yaptı. Sponsorlukta yokum” diyerek “Rest” çekti!
Federasyonun tavrı ne olacak?
Takımı mı, yoksa sponsorunu mu koruyacak? Ortasını bulma olasılığı bulamayıp da; “Benim için kazanan değil, sponsor önemli. Zaten zar zor buluyoruz…” derse… İşte o zaman ayıkla pirincin taşını…
Simdi eğri oturup, doğru konuşalım:
Bu durum etik mi?
Karşıdaki rakip daha play offlar başlamadan böyle kuşkuya kapıldıysa, maçlar başlayınca beyinlerdeki soru işaretleri çoğalmayacak mı?
Sonra bu takımda oynayan genç oyuncuların, alın teriyle play offa kalan sporcuların günahı ne? Ne diye boşu boşuna zan altında kalsınlar.
Elbette bu bir senaryo. Tamamen ön yargı… Ama ligdeki takım gerçek… Lige adını veren şirketin adını taşıyan kulüp de ligde… Gruptaki rahatsızlıklar kulağımıza kadar geldi. Play off öncesi dallandı, budaklandı ki, yazma gereğini duyduk… Vahim mi, değil. Ama kuşkular var!..
“Takımın adını yazmadınız” diye kulağıma fısıldadığınızın farkındayım…
Lütfen, fikstürlere ve sponsorun adına bakın…
Can Yücel’in şu şiirini anımsar mısınız?
"Bilinmedik bir hüzün var içimde,
bir gariplik...
Anladım ki ya ben fazlayım bu şehirde
ya da biri eksik..."
Kesinlikle fazla değiliz ama mutlaka yönetmeliklerde veya uygulamada bir eksiklik söz konusu… Bu sezon geçti, gelecek için Türkiye Voleybol Federasyonu bunu mutlaka göz ardı etmemeli…
İnce eleyip, sık dokumalı…
Aslında Türk Sporu'nda gözden geçirilecek o kadar çok sıkıntı var anlatılmaz. Ancak yaşanması gerekli. Amacımız suçlu veya suçluları aramak değil. Yanlışları uyarmak.
Gençlik Spor Bakanlığı bir genelge ile federasyonlardaki lisans verme yetkisini Gençlik Spor İl Müdürlüklerine verdi. İl Müdürlükleri de birikimleri önlemek, uzak ilçelerden ile geliş gidişi göz önüne alarak ilçelere de yetkilendirme yaptı.
Burası harika.
Şimdi gelelim asıl konuya.
Federasyonlar bir talimat yayınlayıp, sicil, lisans, vize için istedikleri evrakları yayınladı. Kulüpler de sporcusuna lisans çıkarmak, vizesini yaptırmak amacıyla bu evrakları hazırlayıp, Gençlik Spor İl veya İlçe Müdürlüklerindeki “Sicil Lisans”a iletti.
İşte burası karışık…
Sicil Lisanstaki görevliler, federasyon talimatlarındaki evrakların yeterli olmadığını kulüp yöneticisine ifade ederek, “şunu da getir, bunu da getir” dedi.
Onlar da haklı. Çünkü genelgede yazan bu.
Kulüp haklı. Federasyonun istediği evrakların tamamını hazırlamış…
Devletin memuru da talimatları değil, yönetmelikleri (genelge) uygulamak zorunda olduğunu açıkladı.
Eeee… Ne olacak şimdi?
Federasyon “yap” diyor. Gençlik Spor “yapmam” diye diretiyor…
Bu aşamada Cenap Şahabettin’in sözü aklıma geliyor: “Gаriptir, yükü çeken manda ses çıkarmaz dа, kаğnı inler.”
Sizin anlayacağınız olan kulüplere oluyor.
Çok şükür İzmir’de bu işi bilen Gençlik Spor Müdürü, Sicil Lisanstan sorumlu Şube Müdürü, İlçe müdürleri var da; sorun tatlı tatlı çözülüyor…
Dedim ya; “Bir garip ülkeyiz” diye…
Çok kolay bir uygulama ne yazık ki, iş bilmez veya işi ezbere yapan, başından savan kişi/kişiler tarafından zorluğa dönüştürülüyor.
Çok basit. Genel Müdür, federasyonları toplayıp “İstenen evraklar bunlar” demiş olsaydı, sorun kökten çözülecekti…
Aslında istenen tüm evraklarda değişen nedir biliyor musunuz? Bir tek federasyon logoları…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!