Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar’ın çok güzel bir uygulaması devam ediyor.
“Halkla buluşma…”
Başkan Hüseyin Mutlu Akpınar’ın Karşıyaka halkıyla bütünleşme harekâtı gerçekten takdir edilmeli. “Sosyal Demokrat Belediyeler” içinde fark yaratmanın çabasındaki başkan, Karşıyaka’da sıklaştırdığı bu buluşmalarında başkan yardımcılarıyla birlikte, bürokratlarını da yanına getiriyor ve halkın karşısına çıkarıyor.
Halka verilen “söz hakkı”nda genellikle konu sorunlar.
Mahalleli konuşuyor, müdürler anında not ediliyor. Başkan da “takip edeceğim” sözünü veriyor.
Her mahallelinin sorunu ayrı.
Bostanlı, Alaybey, Örnekköy, Atatürk, Zübeyde Hanım, Nergiz, Demirköprü ve diğerleri…
Bugüne kadar gidilen ve yarın gidilecek mahallelerdeki ortak konu: Yaya geçişlerinin engellenmesi… Kaldırım işgalleri ve özellikle de araçların son dönemde mantar gibi bir gecede açılan, sık sık el değiştiren nargile kahvelerinin önlerindeki yollara araçların çift sıra park etmeleri…
Kaldırımların otopark olarak kullanılması…
Esnafın yaya geçişlerini engelleyen işgalleri.
İZBAN tünel üstünde, özellikle eski Karşıyaka İstasyonu bölgesindeki kahvelerin işgallerine göz yumulması inanılmaz.
Neredeyse uçağın inebileceği alanda, yayalar tek sıra geçerken bile zorlanıyorlar…
İnsanların en çok canımı acıtan da, çocukların oynayacağı alana masaların konması… Üstelik bu masalara da nargile servisi yapılması… Çocukların gözü önünde içtirmeleri…
Bu tabloyu gözünüzün önüne getirin ve çocuklarımızın geleceğini düşünün!..
Aksoy’daki toplantıyı yeğenimin düğünü nedeniyle gidemedim. Ancak baştan sona izleyen sevgili Yılmaz Durmaz’ın notlarından oradaymışım gibi oldum.
Başkana iletilen sorunların, yukarıda sıraladıklarımdan farklı olmadığını öğrendim.
Kentsel dönüşüm konusu da şikâyet olarak gündeme getirilmiş. İnsanlar haklı!.. Adeta ölümle burun buruna yaşıyorlar.
Daha önceki yazılarımda bunu uzun uzun dile getirmiştim.
Ne yazık, hiç bir önlem alınmıyor…
Yıkarken ve yaparken hep aynı manzara…
Üstelik sokaklarda, bazen hız sınırını da aşan kamyonların çevreye verdiği rahatsızlığın yanı sıra, sokak taşlarının kırılması, yerlerin çökmesi de “cebimizden uçup giden paralar” olduğunu birilerinin hatırlaması ve hatırlatması şart…
Sokak hayvanlarının pisliğinden rahatsız olanlar çok…
Çocukların oynadığı parklardaki fotoğraf ne yazık çağ dışı!..
Bazıları da “Çevre Kirliliği”nden söz edip, sokaklardaki başıboş, son zamanlarda inanılmaz şekilde artan sokak hayvanlarının (kedi, köpek) pisliklerini şikayet olduklarında “hayvan severler” tarafından tepkiyle karşılandıklarını belirtiyorlar.
Haksız da değiller.
Hayvan sevmek, insanların gezdiği, çocukların oynadığı alanlara gelişi güzel mama, yemek artığı dökmek olmamalı!..
Hele son zamanlarda buldukları kutulardan gelişi güzel yerlere “kedi evi” yapanlar, önlerine yemek artıklarını dökenler şunu unutmamalıdır ki, bu “hayvan sevgisi” asla değildir…
Belediyelerin özenle yaptığı “kedi evleri”nin boş kaldığını gördüğümüzden, bu tip uygulamanın hayvana sağlıksız ortam yarattığını ve üstelik de çevreyi ne kadar kirlettiğini görmemek kör olmak demek!..
“Hayvanı sevmeyen, insanı da sevmez” diyenlere lafımız yok.
Ama hayvana “gecekondu” misali ilk rüzgârda yerle bir olacak, kalıntılarının çevreye büyük zararlar verecek, çöpe atacağı eski yırtık, sökük eşyaları içine koyup karton kutulardan sözde ev yapmak da, sevgi sözünü yok edip çok uzağa götürmektedir.
Belediyenin yaptırdığı modern kedi evlerine sahip çıkıp, o hayvanları yapılan karton gecekondulardan kurtarıp, sağlıklı yaşama taşımak en doğrusu…
Hayvan sevgisi sağa sola mama ve yemek artığı koymakla değil, şefkat ile olur.
Kedi evini beğenmeyenler de, kediyi veya kedileri alır kendi evine götürür…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!