Hazreti Mevlana’nın dediği gibi; “Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez.”
Mübarek Ramazan ayını geride bıraktık. Ardından tam kapanmada bayramı yaşadık. Evden çıkmayıp, salgının önüne geçebilme adına okyanusta bir avuç su olduysak ne mutlu bize… Her zamanki gibi yine, bu kez de hem kendimiz hem de karşımızdakilerin sağlığı için kurallara harfiyen uyduk… “Evde kal“ dediler, evde kaldık!..
Geride bıraktığımız kutsal ay, ibadetin yanı sıra ihtiyacı olanlara da yardımda bulunma ve hoşgörülü olma açısından insana huzur verdi. Olmayana katkı koymak, karınca kararınca bir fayda dokunmak çok önemliydi…
Bu nedenle mumumuzla diğer mumları yakmak için çaba harcadık. Bunları yaparken kimsenin bilmemesine de özen gösterdik…
Bizler Amerikalı yazar ve moda tasarımcısı Edith Warton’un sözünden esinlendik: “Işık yapmanın iki yolu vardır: ya kandil olmak, ya da yansıtan ayna…”
Şöyle geride bıraktığımız günleri hatırladığımda ihtiyaç sahiplerine destek olan, yardımda bulunanları çok gördük. Hepsinden Allah razı olsun.
Yardımlaşma konusunda size iki örnek vermek istiyorum. Birincisi Karşıyaka Amatör Futbol Kulüpleri Derneği. Diğeri Türk Kızılay Karşıyaka Şube Başkanlığı…
İsterseniz önce, “Bay Kızılay”dan bahsedeyim. Başkaları söylüyor mudur bilemem. Bu ismi kendisine taktığımı itiraf etmeliyim… Kızar mı, kızmaz mı? Orasını bilemem… Kendisine sormak lazım!
Arkadaşım… Kardeşim… Çok da severim.
İşini gücünü eşine devretti. Şimdi; Kızılay ile yatıp, Kızılay ile kalkıyor…
Bir Latin Atasözüdür “Rüzgâr ilerletmiyorsa, küreklere asılın…” Bunun anlamı şudur; ilerlemeyi bekleyip de ilerleyemiyorsan veya seni ileriye taşıyacak kimse yoksa. O zaman kolları sıvayıp harekete geçeceksin…
Türk Kızılay Karşıyaka Şube Başkanı Kamil Karadeniz de aynısını yaptı…
Nasıl mı?
Ona bu görev verilince, bir baktı. Karşıyaka’da tabelası var. Ama hizmeti beklenen gibi değil… Bekledi, bekledi… Türk Kızılay’ı bu... Herkesin koşarak gelmesi, hizmet yarışı için sıraya girmesini düşünüyorsunuz değil mi?
Oysaki evdeki hesap hiçbir zaman için çarşıya uymuyor…
Bekledi, ne gelen var. Ne de giden… Baktı olmayacak, kolları sıvadı…
Bugünlere nasıl geldiğini ondan mı dinlemeli?..
Yok, yok… En iyisi yazmaya devam edeyim.
Kamil Karadeniz öncelikle çevresini kullanarak, Türk Kızılay Karşıyaka Şubesi’ne hizmet etmelerini bir şekilde sağladı. Sonra Türk Kızılay’ın ülkeye nasıl hizmetlerde bulunduğunu dili döndüğünce anlatmaya başladı… Bir gün kahveye gitti, sohbette konuyu Kızılay’a getirdi… Mahalleye girdi, muhtarı alarak ev ev dolaştı…
Alışverişlerinde hep Kızılay Karşıyaka Şubesi olarak hizmetleri ve neden görev aldığını aktardı… AVM’lere, zincir marketlere masalar kurdu. Eleman oturttu, Türk Kızılay Karşıyaka Şubesi’nin yaptıklarını, yapacaklarını anlattı… Hep iyilikten bahsetti.
Burada, Türk Kızılay’ının neleri nasıl yaptığını değil de, bir Karşıyakalının aldığı bir görevde ne derecede başarılı olduğunu ve gönül verdiği kurumu nasıl zirveye çıkardığını anlatmaya çalışıyorum…
Yanlış anlaşılmasın…
Bugün Karşıyaka’da Türk Kızılay’ın adı varsa, hiç kimse kusura bakmasın Kamil Karadeniz sayesindedir…
7/24 Türk Kızılay’ına hizmet eden, zaman gelince elinden tuttuğu oğlu Kuzey ile mahalle aralarında dolaşarak yemek dağıtan Kamil Karadeniz’in eşi Eda ve kızı Derin de birer “Kızılay Gönüllüsü” olarak hizmet aşkına devam ediyor…
Kamil Karadeniz, bence “Bay Kızılay” olarak ailelerin, kimsesizlerin, yaşlıların, gençlerin sevgisini kazanmış… O’nu görenler sevgi ile etrafını sarıyor ve “Allah sizden razı olsun” diyor… Kamil Başkanın cevabı aynı: “Allah sizden ve bize güç verenlerden razı olsun…”
Kim bunlar?
Genel Merkez, İl Başkanlığı, tedarikçiler ve en önemlisi de bağışçılar…
Kamil Karadeniz hepsine sonsuz teşekkür ediyor, Karşıyaka Kaymakamı Ali Rıza Çalışır’ı da ayrı tutup “Bizim en büyük gücümüz” diyor…
İşte “Bay Kızılay” Kamil Karadeniz, Kızılay ile yatıyor, Kızılay ile kalkıyor…
Tebrikler ve teşekkürler...
Bir teşekkürüm de Karşıyaka Amatör Futbol Kulüpleri Derneği Yönetim Kurulu’na olacak. Covit-19’un dünyayı vurduğu, ülkemizde sporun özellikle de amatör kulüplerin baş aşağı gelerek dibe vurduğu dönemlerde sessiz sedasız ve üstelik de bazılarının yaptığı gibi reklama hiç yönelmeden, “İbadet de gizli, kabahat de gizli” düşüncesini akıllarından çıkarmadılar. Ne kadar ihtiyaç sahibi yeni eski antrenör, yönetici, futbolcu varsa “karınca kararı”nca destek oldular. Onların yüzünü güldürmek için belki çalmadık kapı bırakmadılar ama sonunda amaçlarına ulaştılar…
Nevzat Altınkalp, Metin Acaroğlu, Mevlüt Aslan, Burhan Yücel, Feriha Paylar’dan oluşan Karşıyaka Amatör Futbol Kulüpleri Derneği’nin yönetim kurulunu bu vefalı davranışları nedeniyle alkışlıyorum. Lütfen sizler de alkışlayın…
Ve onlara destek veren Karşıyakalı amatör futbol kulüplerinin başkan ile yöneticileri de “birlikten kuvvet doğar” felsefesiyle hareket ederek İzmir’e ne kadar güçlü olduklarını bir kez daha kanıtladılar. “Yönetim varsa, biz de varız” düşüncesiyle ellerini taşın altına soktular…
Amatör spor kulüplerinin başkan ve yöneticilerinin tek amacı var, semtindeki, mahallesindeki, yöresindeki çocuklara, gençlere ve büyüklere spor kanalıyla sahip çıkmak ve onları kötü alışkanlıklardan uzaklaştırmak. Elbette sporun sağlık kadar, fair play olgusu ve insanlık yönü ile beyni çalıştırması da unutulmamalı. Sağlıklı, bilgili, görgülü nesil elde edebileceğimizi bugün amatör spor kulüplerinin kanıtladığını da görüyoruz. Bir de yaptıkları en güzel şey, semtine sahip çıkma ve rengini kabullenme ve o aşkı kalplere yerleştirme iç gücüsünü aşılamak.
Geride bıraktığımız hafta sonunda gördük ki, “Bileğimi kesse bilmem ne renkli kan akar” diye ahkâm kesenlerin nasıl İstanbul takımlarının formalarını sırtlarına geçirerek yasağa rağmen İzmir sokaklarını arşınladıklarını gördük… Sokağa çıkma yasağına uyanlar ise, İstanbul takımlarının bayraklarını balkonlarına asarak, gövde gösterisinde bulundu…
Sonra da bunlar çıkıyor; biz semtimizin takımının hastasıyız diyor…
Az daha unutuyordum. Bir de utanmadan İzmir takımlarında yöneticilik de yapmıyorlar mı?..
Hadi gidin oradan!.. Siz kime ne anlatıyorsunuz?.. Bizler kimin ne olduğunu çok iyi biliyoruz…
“Acı su da, tatlı su da berraktır. Sakın görünüşe aldanma… Görünüşte herkes insandır ama gerçek insan hal ehli olandır” diyen Hz. Mevlana sanki bu sözü yaşadığı kentin spor kulübünü arkadan hançerleyenlere ithaf etmiş…
Bu arada söylemeden de geçemeyeceğim. Altay ile Altınordu final oynayacaklar ya… Düne kadar burun kıvıranlar, şimdi bu iki takıma methiye yağdırmaya başladı…
Bilir misiniz; tilkiye “tavuk eti yer misin” demişler. O düşünmeden cevap vermiş: “Gülmekten söyleyemiyorum…”
Altay veya Altınordu hiç fark etmez… İzmir Süper Lige 2. Takımı çıkarıyor ya… Önemli olan bu…
Finalde hak eden ve dostluk kazansın…
Fransız yazar ve filozof Albert Camus’ın dediği gibi: “Başarı kolay elde edilir, zor olan başarıyı hak etmektir.”
Neticede kazançlı İzmir ve “İzmir Futbolu” olacak. Göztepe’nin yanına bir diğer efsanemiz gelecek… Darısı; geride kalanlara… Artık onların da toparlanarak, hak ettikleri yerlerde yer almalarının zamanı geldi…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!