Türk Spor Tarihi’ni her halde Bedri Cumhur Doğu kadar bilemeyiz… Ne de olsa işi bu; araştırmak… Bedri Cumhur “bana sayfalarınızda yazı yazmama yer verir misiniz?” dediğinde fanatik Karşıyakalı olduğundan içimden “yine hasta bir Kaf Kaf’lı geldi” diye geçirmedim desem yalan olur…
Aslında beni bilen bilir. Ne olursa olsun, yaşamım boyunca işe sıfırdan başlar, başlatır ve zirveye çıkartırım… Sanki asil işim buymuş gibi… Kapanmak üzereyken aldığım Basketbol Adamları Derneği, Bostanlıspor ve yetiştirdiğimiz onlarca gazeteci, yönetici, antrenör örneğinde olduğu gibi…
Ne yapacaksınız ki, her kulun bir kusuru var. Benim ki de, bu olsun!..
Cumhur’un ne denli beyefendi, insancıl, kentine âşık, arkadaş canlısı, tuttuğunu koparan, doğruların peşinde koşan ve doğruyu bulmak için var gücüyle savaşan biri olduğunu biliyordum. “Ne demek, seve seve yazarsın” dediğimde; “Karşıyaka Spor Tarihi” başta olmak üzere araştırmalarını kaleme alacağını ifade etti. Karşıyaka Haber’de yazmaya başladı…
O gün belki de çevresi ve arkadaşlarının tanıdığı Bedri Cumhur Doğu, bugün ülkenin en doğru araştırmasını yapan kişilerden birisi olarak alkışlanıyor… Takdir görüyor… “Bedri yazdıysa doğrudur” diyor…
Bu arada bir de kitaba imzasını attı.
İnsan doğru yolda yürüdüğü ve doğruları aradığı zaman önünü görüyor… Ona ışığı tutanlar da çoğalıyor…
Aynen Blaise Pascal’ın dediği gibi: “Görmek isteyenler için yeterince ışık, istemeyenler için yeterince karanlık vardır.”
1897 yılında İzmir'den giden karmanın İstanbul karmasıyla karşılaştığı, bunun da Türk topraklarındaki ilk futbol maçı olarak tarihe not düşüldüğünü biliyordum.
Bazen bilmediğim konularda Cumhur’a danışırım. Bu kez ona danışmadan, daha doğrusu elimde olmayan sebeplerin yarattığı vakit darlığından, kendi eski metoduma devam ederek araştırdığımda, emin olmak için yeniden baktım. Aynıydı…
İlk Türk futbol takımının ise Fuad Hüsnü Bey ile Reşat Danyal Bey tarafından devrin hafiyelerinden kaçabilmek adına İngilizce isimle İstanbul Kadıköy’de kurulan “Black Stocking” (Siyah Çoraplılar) olduğunu da anımsıyorum…
Bir başka “Spor Tarihi” araştırmasına baktığımızda, Türkiye'de ilk futbol maçının 1870'te İzmir'de oynanırken, Türkiye'nin ilk futbol kulübünün de 1890 yılında İzmir'de kurulduğu yazılmakta.
Kulüp, takım… İzmir, İstanbul… Elmalarla armutları karıştırmamak mı gerekiyor diyeceğim ama topu taca değil de, Cumhur’a atıyorum…
Bakalım doğru olan veya olanlar hangisi? Söz artık onda. Ne de olsa işi erbabına bırakmak gerekir…
Yıl 1912…
Karşıyaka Spor Kulübü’nün kuruluşu…
Öyküsünü tekrarlamaya gerek var mı?
Bence ülkede bilmeyen olmadığından yazıya devam edelim...
Yıl 1930…
Bir davet üzerine Sakız Adası’na (Chios) giden Karşıyaka futbol takımı, burada adanın ünlü futbol takımı Lailapas ile özel maç için sahaya çıkar. 7 Aralık’taki karşılaşma başlar başlamasına da, daha 3. Dakikasında inanılmaz kötü hava koşulları nedeniyle yarıda kalır… Kalan 87 dakika oynanamaz…
Yıl 2014…
Karşıyakalı, Kaf Sin Kaf sevdalısı gençlerden Feruz Bozaslan, Mithat Kanarya, Altan Ecevit, Dinçer Kale, Sakız Adası’na giderler. Burada Giannis Makridakis (Tarihci-Yazar), Dionisis Tsatsanis (O dönemin belediye başkanının Türkçe tercümanı), rahmetli Aleksandros Tsatsanis (Adaya giden her Türk’e inanılmaz yardım eden Türkiye doğumlu Türkçe konuşan rehber ve tercüman) ve Michalis Cottakis’e (Teknik Direktör) ulaşırlar.
Karşıyakalı genç ekip, masaya oturduğu, daha sonra sıkı fıkı dost olacağı Yunanlı gençlere, 7 Aralık 1930 yılında 3. Dakikada yarıda kalan maçı, tamamlamak, kalan 87 dakikasını oynamak üzere proje hazırladıklarını ve bu projenin de Sakız ayağının kendilerinin olmalarını önerir… Uzun süre fikir alış verişinde bulunurlar…
Görüşmeler sonrası, anlaşma sağlanır ve Karşıyakalı gençler “Kutsal topraklar” dedikleri Karşıyaka’ya mutlu bir şekilde dönerek, hazırlıklar için kollarını sıvar…
Bir yanda Karşıyaka’da, diğer tarafta Chios da çalışmalar hat safhadadır. Heyecan da doruk noktasına ulaşmıştır.
Daha sonraki görüşmeler sonucunda iki taraf, 84 yıl sonra 12.05.2014 tarihinde Sakız Adası Fatallion Stadı’nda maçın oynanmasını konusunda anlaşırlar…
Maçın oynanacağı günden önce Karşıyaka’dan Sakız Adası’na seferler başlar… Dönemin belediye başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar, belediye bürokratları, belediye meclis üyeleri, Karşıyaka Spor Kulübü’nden kalabalık yönetici, taraftar grubu adaya giderek tarihi karşılaşma için tribünlerdeki yerini alırlar.
Maç başlar, karşılıklı goller (Golün birisini de Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar atar) ile karşılaşma 5-5 devam ederken, bir anda ne olduysa olur ve taraftarlar sahaya iner…
Karşılaşmanın 55. Dakikasında oyun taraftarların “Dostluk kazansın” diyerek sahaya girmesiyle yine tamamlanamadan 2. Kez ertelenir…
Yıl 2017…
Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin (TMOK) her yıl verdiği “TMOK Fair Play Ödülleri”ne aday gösterilen yarım kalan maç, önce ön jüriden geçer. Sonra da “Büyük Jüri” tarafından yüksek oyla “Fair Play Büyük Ödül”e layık bulunur. TMOK Fair Play Komitesi yönetiminde olup, aday olarak önermem, iki jüride yer almam dolayısıyla, her anını yaşadığım toplantılardaki jüri üyelerine olayı anlatırken yaşadığım heyecanımı nasıl aktarsam bilemiyorum?
Önerim üzerine de, ödül ilk kez Ege Denizi’nin iki yakasına pay edilirken, Karşıyaka ve Lailapas Spor Kulüplerine “Büyük ödül” ayrı ayrı olarak, aynı anda verilmesi de kararlaştırılır.
TMOK’nin İstanbul Ataköy’deki Olimpiyat Evi’nde muhteşem bir törenle, ayakta alkışlanarak ödülleri alan iki kulübün yanı sıra; projeyi gerçekleştiren olayın kahramanları Karşıyaka’dan Feruz Bozaslan, Mithat Kanarya, Altan Ecevit, Dinçer Kale, Sakız Adası’ndan Giannis Makridakis, Dionisis Tsatsanis, Michalis Cottakis, Theodosis Grigorakis, Theodore Politis’e Fair Play Madalyaları takılıp, ödüllerini alırlar…
Törene dönemin Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar ile Chios Belediye Başkan Yardımcısı Dimitris Karalis de katılıp, sahnede yerlerini alırlar… KSK’yi de dönemin başkanı Fatih Diniz temsil etti.
Yıl 2024…
Gazeteci kardeşim, gerçekten çalışkanlığı ve yaptığı inanılmaz işlere hayranlık duyduğum Gökmen Küçüktaşdemir, Karşıyaka sevdalısı, Karşıyaka Belediye çalışanı Feruz Bozaslan ile buluşunca ortaya ne çıktı biliyor musunuz?
“Dostluk Kazansın” projesi…
Önce kitap oldu… Sonra sahneye taşındı, müzikli gösteri halini aldı… Sırada da filim var… Sinemaya taşınacak olan “Dostluk Kazansın” 1930 yılında yarıda kalan Lailapas –Karşıyaka futbol maçının gerçek öyküsü olarak beyaz perdeye aktarılacak…
Yukarıda adını yazdığım Karşıyakalı gençlerin olağanüstü çabaları sonucunda 87 yıl sonra yeniden, ancak 55. Dakika oynanan ve her iki kulübe TMOK Fair Play Büyük Ödülü’nü kazandıran karşılaşmanın en büyük özelliği “dostluk” olması gerçekten dünya futboluna harika örnek değil mi?
Fair Play’i lafla arayanlar, sadece şov ile çene çalanlar, bu tabloya uzun uzun bakmalı, fair playin sadece topu taça atmak olmadığını artık öğrenmeli…
Feruz Bozaslan’ın çok hoş kelimelerle onere eden yazısının altına attığı imzayla hediye ettiği kitabı (Dostluk Kazansın Karşıyaka-Lailapas) okuyunca yaşamından kesitlerin içerdiğini görecek ama gerçeğin Karşıyaka Spor Kulübü’nün öyküsü olduğunu anlayacaksınız...
Farklı mesleklere sahip 26 yazarın katkılarıyla barış dolu bir dünyanın özlemiyle "Dostluk Kazansın" kitabını gazetecilik kimliğinin yanı sıra, yazar, yönetmen, akademisyen unvanları da olan Gökmen Küçüktaşdemir’in kaleme aldığı besbelli…
Daha şimdiden İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İzmir Kültür Fonu’nun açtığı yarışmada Fikir ve Uygulama alanlarında 2 ödüle layık görülen kitabı “Karşıyakalıyım” diyen ve spora gönül verenler başta olmak üzere herkes okumalı…
Konuyu tamamlarken, proje üretmekte eline su dökülmeyecek dehalardan birisi olan, aslında övgünün en güzelini hak eden ancak bunun için “cuk” diye oturacak deyimini yazı sırasında anımsayamadığım, Karşıyaka Spor Kulübü’nde şu ana kadar görev yapan en genç yönetim kurulu üyesi olan, gerçek kent aşığı Feruz Bozaslan, kitabı harika bir üslupla yazan Gökmen Küçüktaşdemir ve destek sağlayan “Herkes Biraz Yazar” ekibine, isimleri bilmediğim emeği geçen herkese teşekkür etmeden yazıya nokta koymak bize de yakışmaz…
Unutmayın; İyi bir dostu olan, dünyanın en şanslı kişisidir. Çünkü kendini görmesi için aynaya ihtiyacı yoktur…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!