Ülkemizde amatör spor kulüplerini yönetenler, bin bir çile çekerler. Kulüplerinin yaşaması, liglerde mücadele edebilmesi için de “ekonomik sıkıntılar”la adeta savaşırlar…
Tüm zorlukları bile bile bu işe gönül verip de, inadına amatör sporu yaşatarak, sporcu yetiştirmeye devam etmeleri alkışlanmaktan öte, takdir görmelidir. Ne var ki; yönetenler ne alkış, ne de takdir istemektedir. Onların tek dileği biraz ilgidir...
İşte bu bile esirgenmektedir…
Yıllarını sporun içinde geçiren, hemen hemen sporun neredeyse her branşının çeşitli kademelerinde bulunan biri olarak, 11 yıldır da amatör spor kulübü yöneterek, çileyi bizzat yaşayanlardanım.
Şimdi siz haklı olarak da soracaksınız, "Neden devam ettiriyorsun?.."
Evet. Güzel bir soru.
Öncelikle gençliğe hizmet. Onların kötü alışkanlıklarından kurtulmasına vesile olabilmek. Sağlıklı bedenlere kavuşmasını sağlamaya çalışmak. Sporun güzellikleriyle, "dostluk, kardeşlik, arkadaşlık, takım ruhu ve fair play olgusu”nu aşılamak…
En önemlisi de bunu bir ibadet olarak algılayarak, hizmet yarışını sürdürmek...
Bugün bunu yapan kaç kişi varsa, hepsi takdir edilmekten öte; alnından öpülmesi gerekir…
Uzaklarda neler var bilemem ama çevremizde şöyle bir göz gezdirdiğimizde, Dr. Şaban Acarbay ismini ilk etapta hatırlayacağız... Spora doktor olarak yıllarını verirken, spor yöneticiliğinde de bir rekora imza atmış, halen TÜFAD İzmir Şube Başkanlığını sürdürmektedir.
Kadri Yatkın, yılladır amatör sporun içinde olup, halen ASKF başkanlığı koltuğunda gecesini gündüzüne katmaktadır.
Bahri Vreskala Gençlik Spor İzmir İl Müdürlüğü'nde emekli olduktan sonra TÜRFAD İzmir Şubesi'nde başkanlık yaparak, "devam" diyenlerdendir...
Rahmetli Mustafa Küçükoğulları’nın “amatör futbol mirası”nı sürdüren “Küçükoğulları kardeşler”i İzmir asla unutamaz…
Cumhur Yavaş ismini duydunuz mu? Peki Mesut Kapan?..
Birisi okçulukta, diğeri judoda İzmir’e dünya şampiyonlukları kazandıran sporcuları yetiştiren faal antrenörler…
Burada örnek vereceğimiz o kadar çok isim var. Birini yazmasak, unutsak saygısızlık olur. Bu nedenle isimleri bu örnekle tamamlayalım…
İsimsiz amatör kahramanlara şükranlarımızı sunalım ve "iyi ki varsınız" diyelim... Yoksa İzmir'de sporcu fabrikasının bacası asla tütmez... Amatör yöneticiler, diğerlerinin yaptığı gibi "günü değil" "İzmir sporunu kurtaranlar"dır...
İzmir sporu demek ne kadar doğru olur, o da tartışılır…
Bugün Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu ve ona bağlı illerdeki federasyonları mevcut. Bunların sadece işi futbol takımlarıyla ilgilenmek…
Peki spor yerine “Amatör Futbol Kulüpleri Federasyonu” demek kimin işine gelmez acaba?..
İzmir’de spor kulüpleri için kurulan İZVAK’ın siz futbol dışında bir branşın sorunuyla ilgilendiğini gördünüz veya duydunuz mu?..
Doğrusu nedir derseniz, artık büyüyen spor endüstrisinde her branş için ayrı sivil toplum örgütleri oluşturulmalı ve branşlarla da onlar ilgilenmeli diye düşünmek en doğrusu.
Bunun için de en basit örnek de kimin haklı veya haksız olduğuna da siz karar verin.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, ilçe belediyeleri zaman zaman maddi ve malzeme yardımında bulunuyor. Kriter nedir biliyor musunuz?
Futbol takımlarının hangi ligde oynadığı. Başarı veya başarısızlık değil…
Listeler ASFK’dan alınıyor ve futbol takımlarına katıldıkları lige göre maddi yardım yapılıyor, hemen hemen hiçbir futbol takımının kullanmadığı malzemeler veriliyor…
Şimdi bu belediye yetkililerine soruyorum?
Basketbolda, hentbolde, voleybolde, ragbide, beyzbolde, güreşte, okçulukta, judoda, teakwondoda, tekerlekli sandalye basketbolde, softbolde, sualtı ragbisinde, atletizmde, teniste ve diğer spor dallarında Avrupa ve Türkiye Şampiyonluklarını İzmir’e getiren, büyük başarılarla kentinin adını dört bir yana duyuran spor kulüplerinin suçu ve günahı nedir?
Bu sorunun cevabını bekliyorum…
Düşünüyorum da; bu başarılı branşları kapatalım ve sadece futbola yatırım yaparak, maddi, manevi destek mi alalım?
Sizce doğru olur mu?
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!