Taraftar; gönül verdiği hangi sporcu olursa olsun, onunla birlikte bütünleşmek ister. Görmek, sarılmak, tokalaşmak, konuşmak büyük haz verir… Keyiflenir, gururlanır, kendisine verilen değer olarak algılar...
Biz yıllardır sporun içinde olduğumuzdan alışkınız böyle tablolara…
İşin gerçeği, şarkıcılar, artistler, aktörler, sanatçılar için de aynı şey söz konusudur. Açıkçası insanoğlu hayranlık duyduklarını yanı başında görmenin keyfini ömrü boyu unutamaz… Ve onu her an dimağından dışarıya, duygu olarak sunar ve “Beraberdik, onu gördüm, bizimleydi… Tokalaştık, birlikte fotoğraf çektirdik” sözlerini büyük bir nimet olarak yanındakilere sunar.
Bir de; birlikte fotoğrafı varsa, gösterirken de gözleri parlar, sanki buzullarda ‘Harun Hazinesi’ni bulmuş gibi her yanı mutluluk hormonuyla kaplanır… Göğsü kabarır. Resmen hava atar!
Covid-19, dilimizdeki korona virüs önlemleri kapsamındaki bu günlerde, sokağa çıkamayan 20 yaş altı gençlerin düşünceleri o kadar çok önemli ki; ilk kez böyle bir olayla karşı karşıya kalıyor ve “evde hapis” sıkıntısı çekiyorlar. Yarınlar onlara ne gösterecek bilinmez ama şimdi anlatacakları bir gerçek öyküleri var… Aynen büyükleri gibi “Biz o günleri yaşadık” diyebilecekler…
65 yaş üstü için sadece evde kalmanın sıkıntısı bence. Yoksa bu yaşa kadar neler gördüler, neler… Savaşlar, muhtıra, karaborsa, silahların gölgesinde okuma, kardeş kardeşi vurma, karneyle benzin alımı, yarım kalan temeller, hayali fabrikalar, devalüasyonlar, ihtilal, zamlar, kuyruklar…
Radyo başında ajansı dört gözle bekleyip, pür dikkat dinlemekten tutun da, aya ayak basan insanları tek kanalı olan siyah beyaz TV’den izlemenin keyfini… Muhammet Ali’nin boks maçları için uykusuz geceleri unutmak mümkün mü?
Şimdiki salgına benzerlerini de yaşamadılar değil… Böylesini ise asla!
Çok eskiye gitmeye gerek var mı bilemiyorum…
İhtilal öncesi ve sonrasında, yakın geçmişe kadar belediye başkanları hep halkın içinde yer alırdı. Halkın seçtiği halkıyla, arkadaşlarıyla, partizanlarıyla yine hep bir aradaydı… Oy veren de, vermeyen de onunla beraber olurdu. Yolda, parkta, sokakta, bakkalda, manavda sohbet ederdi… Hatta takılırlardı birbirine: “Oy mu verdin ki konuşuyorsun…”
O da cevabını yapıştırırdı: “Sana oy vereceğime…”
Asla kavga, şiddet, hiddet, küslük, kırgınlık yoktu… Her şey tadında, tuzunda bırakılırdı…
Başkanı mı arıyorsun, git “Şehir Kulübü”ne bul orada. Çünkü arkadaşlarıyla, dostlarıyla buluşup, hep birlikte sohbet ederler, oyun oynarlardı…
Sonra ne olduysa, oldu… Başkanlar son dönemlerde halktan koptu. Halktan kaçar oldu… Bazılarında gerekçe de, “Her gördüğüm ya iş istiyor, ya bir sorununu anlatıyor, hep istek, sorun… Bıktırdılar!..”
Sorarım size: “Başkanlar neden seçilir? Halk neden oy verir? Hizmet beklediği, isteklerini yapacak, yapsın diye, değil mi?”
Bıkmayacaksınız, bıkamazsınız!.. Öyle bir şansınız asla yok!
Elbette abuk sabuk isteklere biz de şiddetle karşıyız!
Karşı olduğumuz bir şey daha var, o da belediye başkanlarının halkından korkması, halkından kaçması!..
Son günlerde sosyal medyadan ve gelen bültenlerden izliyorum. Başkanlar halka gitmeye başladı…
“Güleriz, ağlanacak halimize” denir ya… Belediye başkanlarını halkıyla korona virüs barıştırdı, buluşturdu…
Bakın eline ekmeği, gazeteyi, yiyecek poşetini, gıda paketini, maskesini alan ev ev dolaşıyor ve halkına hizmet ediyor!..
Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü bu arada mesleğini de icra etti ve harika bir işe imza attı. Genç, dinamik ve Çiğli’yi birkaç adım öne götürmenin ince hesapları içindeyken, bugünlere gelinmesine karşın projelerinden vaz geçmediğini belgeledi. Halkın içine daha da fazla girerek, “ben buyum” dedi.
Mesleği inşaat mühendisliği olan Utku Gümrükçü, 3D yazıcı ile PVC su borusundan siperlik yaparak sağlık desteğine büyük katkı verdi. Genel başkanının da beğenisini alan siperlikleri sağlık kuruluşlarıyla halka dağıtan başkan, belediyede maske de yaptırarak yine sağlık için büyük destek oldu.
Halktan bu dönemde kopmayan Çiğli Belediye başkanı gibi, Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay da, gerçek mesleğini ön plana çıkararak sağlık desteğinde bulunan bir diğer başkan oldu.
Sokaklarda dolaşarak gazete ve ekmekleri elleriyle dağıtan doktor başkan, saha çalışmalarında “10 numara, 5 yıldız” yakıştırmasını hak etti. Sosyal medyayı da çok iyi kullanarak faaliyetlerde bulunulmasını sağladı.
Konak gibi büyük ilçede Abdül Batur’un belediyecilik deneyimi ön plana çıkınca vatandaş daha da rahat etti. Bornova Belediye Başkanı Mustafa İduğ “ticari zeka”sıyla saha çalışmalarını başarılı bir şekilde yönetti. Karşıyaka’dan tanıdığımız Narlıdere Belediye Başkanı Ali Engin, Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu da sokakta, halkın içinde olan diğer başkanlardandı. Ulaşabildiklerimiz inanın bunlar… Of… Az daha unutuyordum… Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Oran da var… “Yiğidi öldür hakkını yeme” derler ya… Aynen öyle!
Asla Tunç Soyer’i es geçemem… İlk günden bu yana halkıyla sosyal mesafesini koruyarak iç içe oldu. Tek kelimeyle, sınıfının birincisiydi… Koparılmak istense de, kopmamaya özen gösterdiği halkla bu kez icraatları daha çok bütünleşmesini sağladı… Tebrik ve alkışlar kendisine gitsin…
Demek istediğim şu ki; korona virüs başkanları halkıyla bütünleştirdi… Seçmen, seçimlerden önce bol bol gördüğü başkanını bu kez yüzünde maske de olsa görebilmenin mutluluğunu yaşadı “Başkanımız bizimle…” diyerek mutlu oldu, moral buldu ve derin bir “oh…” çekti!
Diyebilirsiniz… “Biz başkanı görmedik…” Ben de görmedim ama; sosyal medyadan izledim!.. Bizim kuşlar her şeyi getiriyor… Bu devirde öğrenmek çok kolay. Halkının yanındaydı…
“Bize böyle başkan lazım” dediğinizi duyar gibiyim… Ekleyeyim: Sadece korona virüs dönemi değil, sağlıklı yaşamda da aynı hassasiyeti tüm başkanlardan beklemek en büyük hakkımız…
Aslında benim belediye başkanlarını ele alarak “bir başka göz” ile yazmam lazım…
“Ligler ne olacak?” diye kurdum yazıyı ama bakın nerelere kadar geldik… Bu korona virüs bizi de değiştirdi mi acaba?..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!