Bazı insanlar vardır, birini sever. O nedenle de âşıktır.
İsterseniz lafı başa alayım ve aşkın tarifiyle başlayalım. Öncelikle ve bilineni “Bir kimseye ya da bir şeye karşı duyulan aşırı sevgi ve bağlılık duygusudur.”
Oysaki insanoğlu. Yani biz; aşkı “iki ayrı cinsin birbirine karşı duydukları bedensel ve ruhsal güçlü duygu, sevgi ilişkisi” olarak biliriz… O nedenle “Aşk”, göreceli bir kavramdır...
Aşkın tarifine daha geniş kapsamlı araştıracak olursak inanılmaz yaratıcılık ortaya çıkar. Kamyon arkası sözlerinden tutun da, edebiyatın en ince ayrıntılarına girilecek kadar ince ayarları olan sözleri, hatta “sokak deyimi” olarak “Güneş yüzü görmemiş laflar” ile de yansıtabilirsiniz…
Karşı cinse karşı olan sevginin tarifi inanılmaz güçtür. Şimdi düşünüyorum da ne söylesem de bunu anlatabilsem diye. Ne dersiniz şöyle dersem: “Bana bakarken yüzünü dönme, gece oluyor sanıyorum…”
Fazla romantik değilim herhalde!..
Unutma! Güneş parlarken herkes seni sevebilir. Ama gerçekten seni kimin sevdiğini ancak fırtınalar estiğinde anlarsın…
Bazılarını bilirim, doğaya âşıktır. Bazen bir çiçeği sever. Bir ağaç onun tutkusudur… Kırlarda koşmak, aşkların en güzelidir… Kelebeğin peşinde zaman harcamak, arıyla dans etmek… Çam kokusuyla rahatlamak, papatya falına bakmak!.. Lale tarlasında yuvarlanmak, tertemiz havayı solumak!..
Şu eve kapandığımız günlerde hayaller bile ne kadar güzel değil mi?
Bilinen bir gerçek de vardır. “Takım âşıkları” gibi… Onlara sorsanız kanları takımın renkleri gibi akar… Oysaki sadece kırmızıdır kanın rengi… İşte bunu fanatiklere anlatmak çok zor… Çok debelenmeyin, anlatamazsınız…
Şehrine hayran olanları da görmemek için kör olmak lazım. “Doğduğun değil, doyduğun yer” derler… Ben doğduğum yeri de, yaşantıma yön vereni de, ekmek yediğim kenti de çok seviyorum… Ayırt bile etmiyorum. Karşıyaka’nın sevgisi ben de bir başka. Honey’in sözüdür “Bazen koca bir şehri sadece bir insan yüzünden seversin. “ Bu nedenle hanım köylüyümdür…
Aslında benim vatanım; bu yaşadığım Anadolu, tek kelime ile cennet… Toprağının her karışına kurban olayım!..
Toprak dedim de aklıma geldi… Bizim toprağımız değil mi, Yavru Vatan Kıbrıs… İçinde yaşayan KKTC vatandaşları… Aynı Azerbaycan gibi; “Tek millet, iki devlet…”
KKTC sevdiğim, her zaman ziyaret etmek istediğim yer. Pek çok dostum var, orada… Bunların çoğunluğunu medya mensubu olarak tanıdığım, bir kez de spor kafilesiyle gittiğimde spor dünyasının emekçileriyle buluştuğumda kurduğum dostluk… Ne mutlu, bunlar devam ediyor.
Bugün tanışıklığımız pek fazla olmayan, ancak samimiyetine inandığım, güvendiğim bir arkadaştan bahsedeceğim. Aslında değerli bir kişi. Kendisi de öyle, ailesi de… Özgeçmişi de başarılarla dolu. Ve diyebilirim ki; tek kelime ile “İzmir aşığı…”
Asıl aşkı Kıbrıs… Uğruna ölecek kadar tutkulu, yeşil adaya… 1974 Barış Harekâtına katılmak için yeni başladığı ve 1. Sınıfında okuduğu Ege Üniversitesi’nden gözü kapalı adaya dönerek, 19 yaşında olmasına karşın harekâta katılmış… Orada Türk Askerinin yanında omuz omuza düşmana karşı çarpışıp, zafere ortak olmuş… Şimdi “Gazi” unvanını, soy ismi gibi gururla taşıyor…
Ortak noktamız spor olunca anlaşmamız daha kolaylaştı…
Sizi fazla merakta bıraktırmayayım. Bu arkadaşın adı: Hasan Senin.
Benim yaşımda… Aynı yıl doğmuşuz. Ama ben 2 ay büyüğüm…
KKTC Lefkoşe doğumlu. İlk, orta ve lise eğitiminden sonra 1978 yılında Ege Üniversitesi İnşaat Fakültesini tamamlayıp, İzmir’den yine ver elini Kıbrıs, doğduğu şehir Lefkoşe’ye!
Orada hem işine bakmış, hem de sporunu yapmış… Ülkesine, vatanına, toprağına, insanına nasıl hizmet edebileceğini zaten İzmir’de düşünüp de, tüm plan ve programlarını yaparak geriye dönmüş…
1983-1997 yılları arasında KKTC Bisiklet Federasyonunda Genel Sekreter olarak görev yaparak, federasyonların işlevini öğrenmiş. 1997 yılı ekim ayında HİS (Herkes için Spor) Federasyonu kurulunca başkanlığa getirilmiş… İşte o gün bugün, Ekim 1997 tarihinden bu yana geçen süreçte 8 kez Federasyon Başkanlığını seçime katılıp, tümünü de kazanarak başkanlık görevini kesintisiz 23 yıl devam ettirmiş… Halen de görevinin başında… Alnı ak, başı dik olarak…
Elbette insanı bu kadar uzun yıllar aynı koltukta bir tek nedenle oturturlar: Hesabını kitabını doğru yaptığı, başarılı olduğu için… Bir de federasyonunu uluslararası platformlarda duyurmasından… Hele hele ambargolu bir ülkenin federasyon başkanıysan, bunu da kırabiliyorsan ne mutlu sana…
Heykelini dikmek gerekir!..
Hasan Senin, 2006 yılında İtalya’da yapılan Avrupa Bocce Federasyonu’nun genel kuruluna Türkiye adına katılıp, Avrupa Bocce Federasyonu Yönetim Kuruluna seçilmiş… Şu anda Avrupa’da bir federasyonda yönetici olan Kıbrıslı olarak onur duyuyor…
KKTC’ye uygulanan spor ambargosuna rağmen çeşitli Avrupa ülkeleri ile karşılıklı uluslararası müsabaka organize etmiş. 2018 yılında Avrupa Gençler Şampiyonasında KKTC Takımı üçüncü gelerek büyük bir başarıya imza atarken, adeta ambargoyu da delip geçmiş, Rumların tüm ciddi engellemelerine karşın…
Bunları yaparken de mesleğine devam ederek, Devlet Su işlerinde mühendis olarak ülkesine hizmete devam etmiş… 2012 yılında Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne atanmış. Başarılı çalışmalarını bu makamda da sürdürmüş… 2015 yılında da “Tamam artık” diyen “Yaş haddi”nden emekli olmuş ama durmuş mu? Hayır! Çalışmaya, spora devam...
Evli ve iki çocuk babası olan İzmir Manavkuyu’da evi bulunan, TC Vatandaşlığını da alan Hasan Senin, Kıbrıs kadar İzmir’i de sevdiğini ifade ediyor. “Orası da, burası da benim vatanım” derken adeta gözlerinin için gülüyor…
Ailesinin tüm fertleri ile KKTC’ye hizmet aşığı olan HİS Federasyonu başkanının, federasyonuna bağlı olan spor branşlarıyla bu tehlikeli günlerde sağlık için tüm önlemleri alarak daha çok vatandaşına spor yaptırmaya çalışması takdire şayan…
Başkan Hasan Senin’e “çok seviyorum” dediği İzmir’den kucak dolusu sevgiler…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!