Aziz Nesin hikâyelerini mutlaka biliyorsunuzdur.
Günümüzde neden bu tip yazarların çıkmadığını soran arkadaşıma nasıl bir cevap vereceğimi kestiremediğimden “spora mı dönsek?” en mantıklı yanıt gibi geldi.
Ama “siyasetçiler gibi konuştun” demez mi?
“S” tamam da; spor var, sinema var, sevgi var, saygı var ama siyaset yanımıza bile uğramadı… Bunca yıl sonra da uğramaz…
Aslında spora dönsek de, yazacak ne kaldı?
Sağa bak aynı. Sola bak aynı!
Yıllardır kulüplerin forma rengi gibi değişen hiçbir şey yok…
Gerçek spor yazarı büyüklerimiz başta olmak üzere, bizimle aynı dönemi yaşayanlar “İlk günkü haberi şimdi de yazsam farklı tek bir şey olur, o da tarih” diyecekler…
Ve ekleyecekler: “İlk yazdığım habere bugün de imzamı atarım…”
Yıllar gelip geçiyor…
Kulüplerin başkanları, yöneticileri, antrenörleri, futbolcuları, malzemecileri, çalışanları değişiyor. Değişmeyen sadece sistem…
O nedenle de bir adım ileriye gidemiyoruz…
Bazen de “Küçük olsun, benim olsun” mantığı ağır basıyor. Şakşakçılarla birlikte düzen değişmeyince/değiştirilmeyince olan gerçek taraftara oluyor… Doğarken sevdalı kulübünün forması giydirilen bebekler, emekleme, yürüme, ilk, ortaokul, lise derken üniversiteye giderken bile hep aynı ligde büyüyor.
Acı ama gerçek!
Bir gerçek daha var. “Türk Futbolu”nda geriye düşüş. Bu nedenle de yakıcı sıcaklarda “Avrupa Arenası”na çıkıp eleme turlarında ter dökeceğiz… Rakipler serin sularda grupları beklerken bizim takımlarımız elenmemek için ateş altında mücadele edecek…
Elbette kazanamazsan, kaybettiğin an başına gelecekleri kabul ederek, eline sıkıştırılacak faturaların bedelini ödeyeceksin.
Tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkânı derler, biz de hangi konu olsa Karşıyaka Spor Kulübü’ne getirmeden yapamıyoruz…
Kazansa, kaybetse, berabere kalsa…
Transfer yapsa, yapmasa…
Tahta kapansa veya açılsa…
Futbolcu alsa, satsa…
Stadı olsa, olmasa… Yıkılsa, yerine yapılmasa…
Hangi ligde oynarsa oynasa…
Hep gündemde…
Düşünün kurucusu bile tartışılan bir kulübe sinek girse olay olmaz mı?
Olacak elbette.
Bu da onun büyüklüğünü gösteriyor…
Taraftarının sahip çıkmasını, sahiplenme içgüdüsü ve başarısızlığı kabullenmeme hırsı, Karşıyakalıların en büyük özelliği…
Bir de; dostu da içeride… Düşmanı da!
De Girardin’in sözünü bilir misiniz? Şöyle der: “Yalanın dostu, gerçeğin de düşmanı çoktur.”
Bunu her halde unutmazsınız.
Ama Maksim Gorki’nin “Bir sürü dostunun içinde elbet düşmanların olacak ama unutma ki onca düşmanın içinde belki seni dostun vuracak” sözü?
Kim bilir sizi de dostunuz, dost bildikleriniz kaç kez sırtınızdan vurmuştur!
Vurulmamak için de Bod Marley’in sözü aklınızda bulunsun: “Düşmanından çok dostundan sakın! Çünkü dostluk biterse; sana nasıl zarar verebileceğini en iyi dostun bilir.”
Bugün Karşıyaka’da spor kulübü olarak amatörleri bir kıyıda tutarsak, hemen hemen herkes KSK’li… Basketboldaki finalist olma başarısı, voleyboldaki alt yapı ve tesis mucizesi, tenisteki şampiyonluklar, yelkende millilik sevinci gündemde asla yer bulamaz ama futbolda bir yöneticinin hapşırmasına karşı taraftan “Çok yaşa” cevabı ortalığı yangın yerine çevirir…
Bu nedenle de Karşıyaka Spor Kulübü’nde futbol, olmazsa olmazdır… Her zaman da ana konu futboldur.
Gelecek günlerde yapılacak mali genel kuruluna “seçim maddesi” eklenmesini isteyen muhalif grup ile çeşitli derneklerin tek amacı futbolun yıllardır yer aldığı 3. Ligden bir üst lige çıkabilmesi ve daha sonra da gerçek yeri Süper Lige yükselebilmesidir.
Genel kurula madde eklenip eklenmemesi yönetimin yetkisinde olup, tüzük maddeleri de iyice etüt edilmelidir.
Seçim yapılacak diyelim. Başkan adayı olarak lanse edilen üyenin mevcut tüzük gereği aday olamayacağını da kulübün hukukçuları belirtmektedir. Peki, o zaman başkan adayı kim olacak?
Bugünden bunun da açıklanması şarttır. “Geçmişte tüzük hiçe sayıldı” mantığı kulübü küçümsemekten başka bir şey değildir.
Benim fikrimi soracak olursanız ki; sorun…
Ne şimdiki başkan, ne de seçim olursa seçilecek başkan ilgilendirmez. Benim düşündüğüm tek konu Karşıyaka Spor Kulübü’dür… O kutsal değeri yöneten ve koltukta kim oturursa otursun Karşıyaka Spor Kulübü Başkanı sıfatıyla başımızın üzerinde yeri vardır…
Elbette kulübü en iyi şekilde. Doğru, dürüst, sportif ve mali başarılarıyla yönetmesini beklemek ve istemek de en büyük hakkımdır. Hakkımızdır…
Karşıyaka Spor Kulübü üyesi olmasam bile, bir Karşıyakalı olarak bu da arzum ve isteğimden öte kent sevdamdır.
Unutmamamız gereken yaşadığımız şehrin değerleridir. Bu belediyesi, kulübü, yeşil alanları, kamusal, tarihi, turistik yerleridir. Bunlara saygı duymaz, sevgi göstermez, kanıksamaz ve kutsallarımızın değerlerini bilmezsek bu şehirde işimiz ne. O zaman terk etmeliyiz…
Elbette kulübün mali değeri, amatör spor kulüplerinin elde ettikleri kadar sportif başarı da söz konusudur. Başarısızlık karşısında söylenecek tek şey vardır ki o da Malcolm S. Formes’in şu sözünde saklıdır: “Ders alınmış başarısızlık, başarı demektir.”
Soruyorum size ders alan var mı?
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!