Değişim dedikleri nedir?
TDK’na (Türk Dil Kurumu) bakalım. Ne demekmiş: “Bir zaman dilimi içindeki değişikliklerin bütünü; değişme.”
O nedenle zamanı beklemekten başka ne gelir elden?
Bu nereden çıktı diyecek olursanız, son günlerde siyasette, sporda moda olduğundan…
Başı sıkışan, canı sıkılan veya beğenmediği için “değişim”i ağzında sakız edenlerin bilmediği bir konu var ki, o da kolay olmadığıdır. Bizim insanımızın alışkanlıklarından kolay kolay vaz geçtiğine şahit oldunuz mu?
Değişim olacaksa bir bütün olarak olmalı.
Sadece başı veya sonundan yapılacak değişikliklere göre “Ben değişim yaptım” demek insanı güldürmektir!..
Çoğu zaman da değişim için yola çıkanlar, varmaya çalıştığı değişime uğramadan “Nasrettin Hoca’nın Filleri” hikâyesinde olduğu gibi tek başına kalırlar…
Hikâyeyi bilir misiniz?
Timur, ordusundaki fillerden birini, Nasreddin Hoca'nın memleketine gönderir. Fil o kadar büyük, o kadar oburdu ki, köyde ne kadar ot, saman varsa, hepsini silip süpürür. Bu duruma köylüler daha fazla dayanamazlar. Nasreddin Hoca'yı da önlerine katarak, Timur'a şikâyet için yola çıkarlar. Nasreddin Hoca'ya destek olacaklarına söz veren köylüler yolda birer ikişer sıvışırlar. Tek başına kalan Nasreddin Hoca, Timur'un huzuruna alınır.
Timur'un o gün çok sinirli olduğunu gören Hoca, şikâyeti bir tarafa bırakıp:
“Köyümüze gönderdiğin filden bütün köylüler çok memnun kaldılar. Yalnız, zavallı hayvan tek başına yaşıyor. Hayvancığız için bir de dişi fil gönderilmesini istiyoruz, işte bunu arz etmek için huzurunuza geldim” der.
Bu sözlere çok sevinen Timur, hemen yanındakilerine, Nasreddin Hoca'nın köyüne bir de dişi fil gönderilmesi için emir verir. Nasreddin Hoca, tek başına köye döner. Tüm köylüler sevinçli bir haber bekliyordur. Nasreddin Hoca'ya, Timur'un fili ne zaman geri alacağını, sorarlar.
Nasreddin Hoca gülümser:
“Ne geri alması” der. “Timur hizmetinizden öyle memnun olmuş ki, yakında bu filin dişisini de göndermeye karar vermiş sizlere…”
Lidere ve ekibe aman dikkat!
Bazı liderler sizden akıllıdır… Akıllısına denk gelmek gerekir. Veya siz kaçacaksanız da, akıllı liderle yola çıkmamak gerekir. Zaten o tipler kesinlikle çıkmazlar!..
Demiştik ya; değişim sözünü duyar olduk diye… Özellikle de futbol da duyarız.
Yeni gelen yönetim hemen açıklar: “Değişime gideceğiz…”
Teknik direktör göreve gelince camiaya umut dağıtmak ister: “Değişim bu haftadan itibaren başlayacak!”
Takım kazanırsa iyi de ya kaybederse söylenecek ne söz olur acaba?
“Eski köye yeni adet getirme…”
Karşıyaka Spor Kulübü’ne şöyle bir baktım da, değişim için çok uzun zamana ihtiyaç var. Sabreden olur mu?
3. Ligden kurtulmanın hayalini ilkokula başladığında kurup da, lisede hayaline devam edenler kadar sizler sabredebilecek misiniz?
Altay’a bakın… Sabredemeyen taraftar, tribünü terk etmeye başladı.
Her gelen yönetimin “Değişim öyküsü” adeta roman oldu ama okuyan yok!..
Şirketleşme kararı alındı alınmasına da, ortada şirket de yok!
Eski başkanlardan ailece Altaylı olan İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener’e güvercinlerle haber uçuranlar “Mahmut gelsin, kurtarsın” diyor…
Adı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığında da geçen dönem olduğu gibi bu kez de geçen ve bir kısım partilice de “kesin olacak” denen Mahmut Özgener, sizce Altay için yeniden kollarını sıvar mı?
İş Dünyasındaki başarısını İzmir Ticaret Odası başkanlığıyla taçlandıran ve oturduğu koltuğu dolduran Mahmut Özgener acaba hangi şartlarda Altay için “Varım” diyebilir. Bunun sorgulanması da şart.
Altay’da değişim gerekli ancak bu sadece Mahmut Özgener’in dümene gelmesiyle olacak iş de değil… Camianın eskiden olduğu gibi kenetlenmesi gerekir.
Unutmayın bu devirde küçük paralarla büyük işler yapmak hayalden de öte…
Altay’ı ailesi olarak kabul eden Mazhar Zorlu, Rıdvan Burteçin, Esin Özgener gibi camianın büyükleri, Yaşar Ürek, Sıtkı Erboy, Hayri Yorgancıoğlu, Tuğrul Koparan, Mehmet Erdoğan, Erdoğan Tözge, Alaattin Özbulu, Yener Tınaz, Orhan Cura, Kemal Zorlu gibi yaşamlarını Altay’a adayan şimdi hayatta olmayanlar gibi acaba kaç başkan ve yönetici kaldı?
Hepsine Allahtan rahmet diliyorum…
Bengi Baban, Erdinç Altınyeleklioğlu da gerçek Altaylı olup, başkan olarak hizmet edenlerden. Bugün “Gel” deseler gelirler mi acaba?
Koltuğa oturup da kalkmadan en uzun soluklu (6 yıl) başkanlık yapan Özgür Ekmekçioğlu, 4 kez başkan seçilen Nafiz Zorlu, 3 kez başkan olan Ahmet Taşpınar yeniden kolları sıvar mı?
Altay’ın bugünkü durumu içler acısı.
Mücadele ettiği 1. Ligde şu anda son sırada. Bugün için oynadığı 12 maçta 1 galibiyet, 2 beraberlik alabilen siyah beyazlılar düşme hattının üstündeki en yakın rakibinden 7 puanlık farkla en altta. 7 gol atıp 28 gol yiyen ekibin averajı da eksi 21. Üstelik “transfer yasağı” da bulunan böyle bir tablo çizen “Büyük Altay” için değişimi kim, nasıl, hangi şartlarda ister?
İsterler mi?
Nerede İzmir’de böyle yürekli birisi veya birileri…
Haydi; “Büyük Altay”lılar… Yanıltın bizi de, sahiplenin tarihi kulübümüze bir değişimle, ara transferde takımı güçlendirip ligde kalın… Sonrası kolay!..
İsterseniz Altay’dan, Karşıyaka’ya geçiş yapalım…
Bu tarihi spor kulübümüzde de yönetim “değişim” dedi…
Peki değişen nedir?
Tüm kavgaların yapıldığı futbol takımı için “teknik direktör değişikliği”
Taraftarın istediği bu değil ki!..
Taraftar; Stadını istiyor…
Taraftar; Şampiyonluk bekliyor…
Taraftar; Mutlu olmak, çocuğuna anlatacağı güzel anıları biriktirmek istiyor.
Yoksa eski köye yeni adet getirmek onların umurunda bile değil.
5,5 yıl sonra giden geleni aratırsa “ne anladım ben bu değişimden” diyecekler de yerden göğe kadar haklı olacaklar…
Durum böyle olunca da, aklımıza hemen Jim Rohn’un şu sözü geliyor: “Bir şeylerin değişmesi için, sen değişmelisin.”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!