Yaşamınız boyunca “Fırtınanın şiddeti ne olursa olsun martı sevdiği denizden asla vazgeçmez” sözünü çeşitli şekillerde duyduğunuza eminim.
Aslında deniz bir sevda, tutkudur.
Unutmayın; balık denizin sevgilisi, martı imkânsız aşkıdır!
Denize âşık olanların özlemi asla bitmez. Cam bardak içindeki bir damla su bile, onları hemen denizle özleştirir. Hasretini dile getirir…
“Ah, şimdi denizde olmak vardı…”
Adını torunumun okuduğu okul nedeniyle duyuyordum ama tanışıklığımız mezun olacağı günler yaklaşınca oldu.
Derler ya; “Yüzümden düşen bin parçayı toplayıp da, yerine kocaman bir tebessüm yerleştiren insanlar var ya, onlar iyi ki var!”
Bostanlı Mustafa Reşit Paşa İlkokulu’nun müdürü Ertan Beder de iyi ki var…
Oldukça başarılı eğitimcinin olmasının yanı sıra, yöneticilikteki disiplini, okuldaki farklılığı, tutarlılığının yanı sıra; doğa aşığı spor sevdalısı… Üstelik hem denizde, hem de karada eğitici…
Düşünün; bir gün denizde eğitim veriyorsunuz. Rakım sıfır… Diğer gün dağ da. Rakım İki bin, üç bin… Bu arada bisikletle 16 ülkeyi gezdiğini de belirtmeliyim.
Ertan müdür, iyi bir sporcu olmanın yanında başarılı kano antrenörü… Bisikletçi, dağcılık sporunun ustalarından…
Unutmadan, Atatürk Üniversitesi K.K. Eğitim Fakültesi Biyoloji, Akdeniz Araştırma ve Bilim Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Yazılım Mühendisliği, Celal Bayar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Histoloji ve Embriyoloji’yi, lisans ile yüksek lisansları için tamamladığını not olarak ileteyim.
Azeri kökenli. Iğdır doğumlu…
Kano, bisiklet ve dağcılık branşlarında lisanslı, sporcu ve antrenör…
Denizin kenarında oturarak veya suya bakarak denizi aşamayacağınızı biliyorsunuz değil mi?
Ertan müdür de, kıyıda oturup dalgaları seyre dalmamış… Bırakmış kendisini serin suların şarkı söyleyen dalgalarına…
İşte o gün bugün kıyıda oturup boş boş denizi seyretmek yerine, hayallerini gerçekleştirmek için suda mücadeleye devam etmiş… Ve bugün karada olduğu gibi denizde de yetiştirdikleriyle gurur duymanın keyfini sürmeye başlamış…
Ne mutlu…
Hep derlerdi; denizle kucaklaşmak inanın insanı mutlu ediyor!
Demek ki, doğruymuş…
Ne dersiniz; biz de mi bu yaştan sonra başlamalı mıyız bu spor dalına? Çekelim mi kürekleri?
“Çek kayıkçı kürekleri
Gezdir seven şu kalpleri
Mavi deniz martılardan
Ayırma sevenleri…”
Nereden aklıma geldiyse, tüm zamanların bu şarkısı…
Ertan Beder, kanoda başarıdan başarıya koşan bir eğitimci olduğundan “Müdürüm bize ders verir misin?” diyenleri kıramamış, antrenör belgesi de olduğu için başlamış körfezde yeni gençlere kanoyu öğretmeye… Hem de bila ücrete!
Kano…
İsterseniz hemen bilgi dağarcığımızı tazeleyelim:
“Kano dünyanın farklı lokasyonlarında halen bir ulaşım aracı olarak kullanılsa da günümüzde popüler bir spor dalı haline geldiğini söyleyebiliriz. Bir tür kürek sporu olan kano, her iki başı sivri uçlu olan küçük bir teknedir. Sporcu, açık veya kapalı güverteli kanoya diz çökmek ya da oturmak suretiyle tek kanatlı kürek kullanarak kanoyu hareket ettirir. Tek kişiyle yapılabileceği gibi iki kişiyle veya daha fazla kişiyle yapılması mümkündür. Çoğunlukla kürek kullanarak kas gücüyle hareket ettirilen kanolar, yelken veya çeşitli motorlar ile de kullanılabilir. Eğer kanoda bir kişi bulunuyorsa kürek sağ ve sol taraftan kullanılarak yön verilir. İki kişinin kullandığı kanolarda ise yön verme işi arka taraftaki sporcuya aittir. Daha önce kano deneyimi olmayan kişilerin, kısa süre de olsa eğitim alması şarttır.
İlk olarak yerli kabileler tarafından ulaşım aracı olarak kullanılan kanoların spor dalı haline gelmesi 1860’lı yıllarda gerçekleşmiş. İskoç bir avukat, sporcu, gezgin ve bir hayırsever olan John Mc Gregor, güverteli ve yelkenli çeşitli kanolar tasarlayıp, 1873 yılında ilk kano kulübünü kurmuş (İngiliz Kraliyet Kano Kulübü). 1924 yılında kano ilk kez olimpik bir spor olarak tanınınca, o yıl Paris’teki Olimpiyat Oyunlarında yer alması bu spor dalını daha cazip hale getirmiş. Günümüzde kano, durgun su kanosu (sptint kano), akarsu kanosu (kano slalom), maraton kano ve serbest stil kanosu olarak farklı şekillerde yapılmaktadır. 1990’lı yıllardan bu yana ülkemizde de yapılan ve henüz gelişmekte olan bu sporun Türkiye’de federasyonu bulunmaktadır.”
Peki, sporun bilgisini verdik de, kano sporunu yaşadığımız kentte nerede, nasıl yapabilirsiniz?
Bu çok kolay.
Karşıyaka Belediyesi ile İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kanoları mevcut. Kulüp olarak İzmir Kürek Kulübü aktif. Karşıyaka’da bunlara Bostanlıspor da iddialı olarak katıldı. İzmir Kürek Kulübü ile işbirliği yapan Bostanlıspor, diğer branşlarında olduğu gibi bunda da hedefini önce alt yapıya, yetiştiriciliğe önem vererek sporcu yetiştirmek, sonra da Türkiye Şampiyonluğunu elde etmek üzere belirledi.
Kano ile devam edelim…
Kano sakinleştirici ve huzurlu bir etkinlik gibi görünse de tercihe göre yüksek tempolu, adrenalin dolu, heyecan verici bir doğa sporudur. Nehrin, gölün veya denizin bulunduğu hemen hemen her şehirde etkinlikleri yapılmaktadır. Kadın ve erkek tüm kişiler, kısa bir eğitimin ardından keyifle kano sporunu yapabilir. Doğada daha çok zaman geçirmek ve doyasıya eğlenmek için kano sporunu düşünmenizde fayda olduğunu söylemeliyiz. Ülkemizde şu an aktif olarak 459 antrenör, 290 hakem, 93 kulüp ve 1165 kano sporcusu bulunduğunu da bir dip not olarak sunayım.
İzmir Körfezi, yelken, kano, kürek, dragonlarla adeta bir papatya, lale tarlası olmalı…
Gerçi bugünlerde deniz yosunu çok ya!.. Merak etmeyin, en kısa zamanda temizlenir. Mevsimsel…
Yürüyüş güzergâhımız da olan Bostanlı Balıkçı Barınağı’nın önündeki parkta kürek çekerek kol kaslarını güçlendiren kürek sporu âşıklarını her gördüğümde, sayılarının artmasını arzulardım. Geçenlerde de böyle bir manzara ile karşılaşınca mutlu oldum. Denizin nimetlerinden yararlanamayan İzmir en azından kürek sporuyla ses getirsin diye düşünürken, İzmir Kürek Kulübü yetkilisi Mine Hanım ile tanıştım. Sohbeti derinleştirdiğimiz bir sırada yanımıza kim geldi biliyor musunuz?
İki değerli eğitimci.
Süleyman Demirel Lisesi Müdürü Mahir Dursun ile yukarıda size söz ettiğim Mustafa Reşit Paşa İlkokulu Müdürü Ertan Beder…
Gökte ararken deniz kenarında buldum…
Ertan müdür kısa bir sohbet sonrası teklifte bulundu: “Mahir müdürüm ile kano ile şöyle bir dolaşacağız… Buyurun siz de gelin!..”
Klasik cevabımdır: “Ben yüzme bilmiyorum, siz devam edin…”
Gülüştük elbette…
Onlar kanoyu suya indirip, istikamet karşı sahil derken, biz karadan Bostanlı’ya doğru yol alacaktık…
Şöyle bir baktım da; Karşıyaka’nın iki güzide öğretmeni, eğitim dünyasının parmakla gösterilen güzel insanları, iki iyi dost, arkadaş; açıldıkları denizde de kano ile adeta kuğu gibi süzülüyorlardı.
Ahenkle kürek çekmeleri, aynı tempoda ilerlemeleri onların bu işteki ustalığının da en güzel göstergesiydi…
Eğitimde başarı olursa, yaşamda da zincir devam eder ve tespih gibi tek tek sıralanır… İşte bunun en güzel örneği!..
Mahir ve Ertan müdürleri bir kez daha kutluyor ve alkışlıyorum…
Ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözünü unutmayınız:
“Geleceğin güvencesi sağlam temellere dayalı bir eğitime, eğitim ise öğretmene dayalıdır.”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!