Yaşam her zaman özlediğin pembe rüyalar içindeki gerçek değildir.
Bazen acıdır. Seni öyle bir yakar ki; ne yapacağını şaşırırsın!
Bazen hiç beklenmedik anda yakalanırsın…
Kaderine razı mı olacaksın?
Yoksa…
İşte o yoksa da duralım!..
Hayatın gerçeğini öğrenir ve yaşamın, ettiğin yeminler, verdiğin sözler senin aklını başına getirir…
Ya devam edeceksin. Veya sonlandıracaksın…
“Sen olsan ne yapardın?”
Bazılarımıza “hayatın akışı” bu sorunun cevabını öğretti.
Hayat, iskambil oyunu gibidir. Doğru kartları seçmek elimizde değil, ancak eldeki kartlarla en iyisini oynamak ve kazanmak beyninizdedir. Bu da başarınızı belirler.
Oysaki hayat adil olmayan bir oyundur; kalple oynanır ve en iyi vuruşunuzu yaparsanız, sonunda kazanan siz olursunuz…
“Bizim Çocuklar” bu sözün gereğini yerine getirdi, kalple oynadı ve Merih ile en iyi vuruşları yaptı… Ama son sözü kim söyledi?
Merih Demirel’in daha birinci dakika dolmadan Avusturya’ya attığı gol bir başlangıç oldu. Asla son değildi…
Önümüzde upuzun 90+uzatma dakikaları vardı…
2-0’ı yine Melih ile bulduktan sonra yenen gol, rakibi umutlandırdı…
2-1 ile havalara uçacağız ancak geçmeyen saniyeler… İnanılmaz yağan yağmur altında hızına yetişilemeyecek kalitedeki futbolda 90 dakika bitti, uzatmalar oynanıp, son düdük heyecanla bekleniyordu…
Spikerin dediği gibi herkes ayakta…
Bir tarafta bizler, diğer tarafta rakip Avusturyalılar…
90+5… Herkes son düdüğü beklerken, Avusturyalıların atağı yürekleri ağızlara getirdi… Kalemizi bulan şut… Bir saniyelik bekleyiş, sanki ömür gibi… Anlatamam…
Ya devam…
Ya da uzatmalarda, belki de tamam…
Herkesin yüzünü iki avucunun içine aldığı an, çoğunun “Pek çok kaleci çıkaramazdı” dediği şutla gelen topa Mert Günok harika bir refleksle uzandı, gol olmasını önledi!..
Hayat bir oyunsa herkes kendi sahnesinde oynar sözünü gerçeğe dönüştürdü Mert Günok ve bu yürek dayanmayacak pozisyondaki kurtarışı sonrasında kazandık!..
Şapka çıkarmak ne kelime. Tarihe geçecek, yüzyıllar boyunca unutulmayacak an yaşandı…
O ne dokunuş, ne kurtarıştı...
Adını tarihe hak ederek yazdırdın. Tebrikler Mert Günok…
Şimdi çeyrek finaldeyiz!.. Rakip Hollanda…
Heyecandan yerinde duramayanlar, “Gol mu olacak?” diye ayaklarının bağı çözülenler, yutkunamayanlar, nefesini tutanlar…
Kalbini ovuşturanlar!..
Ve son düdükle birlikte sevinç naraları atarak sokaklara fırlayanlar!..
Hasret kalmışız, yarı finale…
İşte hayatın bir gerçeği daha…
Sevinenler, kendinden geçenler…
Elbette bir de madalyonun diğer yüzü var…
Orasını çevirelim.
Üzülerek, veda gözyaşları dökenler… Hele hele “özel maçta 6-1 yenmiştik, biz neden yenildik!” diye hayıflanarak kendilerine kızanlar, uzun süre ıslak zeminin üzerinde öylesine yata kalanlar… Gözyaşlarına yağmur suyu karışanlar…
Bugün rakip Hollanda…
Kazanır mıyız?
Kazanmalıyız!..
Başarılar “Bizim çocuklar…”
Bugün de sevindirin ülkemizi, dünyamızın dört bir yanında size gönül verenleri…
Avrupa Şampiyonası bitecek, sonrasında olimpiyatlar… Ve ardından da ülkemizde federasyon seçimlerinin heyecanı yaşanacak!..
Özerk federasyonlarda başkan ve yönetim kurulunu seçecek olan spor adamları ve genellikle de kulüp temsilcileri delege olarak oy kullanacak. Kulüpler bu seçim öncesi birlik beraberlik içinde olmalı ve mutlaka kendilerini yönetecekleri seçerken, ince eleyip sık dokumalılar…
Doğru başkanlar, doğru yönetimler…
Bu şart oldu.
Genel kurul öncesi tatlı vaatler, verilen birkaç hediyelere kananlar sonraki yıllarda lisans, tescil başta olmak üzere federasyonların aldığı paralarla adeta yıkım yaşadıklarını unutmamalılar.
Seçim sonrasında bırakın sizi ziyaret etmelerini, telefona bile çıkmazlar!..
Ne hal sorarlar, ne de hatır…
Hepsinin ellerinde birer satır!..
Eski sistemde Gençlik Spor Genel Müdürlüğü’nden masraflarının bir bölümünü alan kulüpler bu sistemde bırakın almayı hep vermekte.
Para ver, spor yaptır…
Artık bu mantığın, aslında yaşanan, kulüplerin yok olmalarına, sporcu yetiştirememelerine, liglere katılamamalarına neden olan gerçeğin yok olması gerekir… Kulüpler var olduğu sürece federasyonlar oluşur ve yaşar. Peki, bitkisel hayatta olan ve sporcu yetiştirmeye çalışan kulüplere federasyonlar da sırt çevirirse ne olacak bizim sporun, sporcumuzun hali mi diyeceğiz?
Futbol, basketbol, voleybol profesyonellikte almış başını gitmiş… Geriye kalan amatör sporlarda da içinde olanlar “neyin ne olduğunu” çok iyi biliyorlar da, hiç kimsenin işine gelmiyor…
Bugün sporumuzda başarı varsa, içinde vatan sevgisi olan, yürekli gençlerimizin, spor sevgisi aşınılmaz yöneticilerimizin ve her zaman onların yanında olan taraftarların gücü ile olmaktadır.
Bu konu derin…
Biz dönelim bugüne…
Rakip Hollanda…
Haydi, “Bizim çocuklar” kalbimiz sizinle…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!