Sabahattin Ali’nin sözlerini yazdığı, Ali Kocatepe’nin bestelediği, Onno Tunç’un düzenlediği Sezen Aksu’nun “Benim meskenim dağlardır, dağlar” şarkısını bilen bilir.
Ünlü ses, “Başım dağ saçlarım kardır/ Deli rüzgârlarım vardır/ Ovalar bana çok dardır/ Benim meskenim dağlardır, dağlar…” der ilk dörtlüğünde…
Sonra devam eder: “Şehirler bana bir tuzak/ İnsan sohbetleri yasak/ Uzak olun benden uzak/ Benim meskenim dağlardır, dağlar…”
Aradaki sözleri geçtim; finalde bakın nasıl seslenir: “Bir gün kadrim bilinirse/ İsmim ağza alınırsa/ Yerim soran bulunursa/ Benim meskenim dağlardır, dağlar…”
Dağlar sizleri bilemem ama bu spora gönül verenleri sürekli çağırır ve onlar da oraları adeta mesken tutar…
“Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır” deriz demesine de, bırakın yıkmayı, oralara bir türlü ulaşamayız…
Dağların keyfini herkesin çıkaramadığı, görmek isteyip de göremeyeceği, ulaşmanın da “ha” dediğinde imkânsız olduğu gerçek.
Peki, nasıl çıkabiliriz?
Dağcılık sporu yaparak!
Dağcılık hayatın kendisi gibidir. Önemli olan da sporu yaparken, gideceğiniz hedefe ne kadar çabuk vardığınız değil, yolculuğun tadını ne kadar çıkarabileceğinizdir…
Dağcılık sporu dediğinizde, bunun sadece sizin gözle gördüğünüz dağın belli yerlerine çıkmak olmadığını da bilmeniz gereklidir.
Öncelikle belirtelim ki; dağcılık, doğada karşılaşılabilecek tehlikeler sebebiyle oldukça riskli ekstrem sporlar arasındadır. Dağcılık sporunun yalnız başına ya da eğitim alınmadan yapılmaması gerekir. Öncelikle profesyonel eğitim almak şarttır.
Dağcılığa spor olarak bakıldığında; yüksek dağlarda zirve yürüyüşü ve kamp kurmanın yanı sıra, tırmanmayı (teknik kaya tırmanışı) da kapsayan bir doğa sporu olarak tanımlanır.
18 ile 19. yüzyıllarda İngiliz ve Fransızlar başta olmak üzere Avrupalı zenginlerin boş zamanlarını değerlendirme ve hayatlarının rutinlerini yeni maceralarla süsleme arayışı neticesinde oluşan bir yaşam şekli olarak başlamış. Daha sonra spor olarak benimsenip, 20. yüzyılın başında diğer ulusların da ilgisini çekmeyi başarınca da, 1931 yılında, merkezi Cenevre'de olan Uluslararası Dağcılar Birliği (UIAA)'nin kurulmasıyla resmiyet kazanmış.
İzleyen yıllarda, belirli teknik ve emniyet yöntemlerinin geliştirilmesine paralel olarak kendine özgü disiplini ve ilkeleri olan bir spor haline dönüşerek, birçok doğa sporunun da önünü açmış. Günümüzde dağcılık en çok rağbet gören doğa sporlarından biri olsa da, buna eklenebilecek yeniliklerin azalması, yeni neslin farklı doğa sporlarına ilgi duyması ya da tehlikeli bulunması nedeniyle, 20. yüzyılın başındaki popülaritesini kaybetmeye başladığı görülmüş.
Durum böyle olunca, ulusal ve uluslararası federasyonlar dağcılık sporunun stillerini geliştirerek cazip hale gelmesi de sağlanmış.
Alpin stil dediğimiz, hafifliğin, hızın ön plana çıktığı ve aynı zamanda teknik tırmanış içeren dağcılık sporunun esas ruhunu temsil eden tırmanış stilidir. Burada ana ve ara kamp olmayıp, hızlı ve hafif olmak için tek kamp noktasından hareket edilmesi sağlanmış. “Temiz tırmanış” diye tabir edilen ve tırmanış sonrası rotayı değiştirmeyen doğal yöntemler kullanılmış. Yapay yöntemlerden tamamen uzak olan bu tırmanış stilinde, tırmanıcılar bütün zorluklar ve risklerle kendilerinin mücadele etmesi, macera ruhunun olması ön plana çıkarılması sağlanmış.
Türkçe’ de dağ veya doğa yürüyüşü (Trekking ve hiking) olarak kullanılmasına karşılık dağ ve doğa yürüyüşünün tam karşılığı “hiking”dir. Günü birlik olarak yapılır ve kamplı konaklama içermez. Eğer bu aktivite kamplı olacaksa adı “trekking” olur.
Ekspedisyon uzun zaman gerektiren dağ aktivitelerini kapsar. Tırmanılan yükseklik bakımından vücudun iklime uyum sağlayabilmesine olanak sağlamak amacı ile bol miktarda iniş çıkış içeren Yüksek İrtifa Tırmanışı'nın İngilizce adıdır. Tırmanıcılar zirveye çıkana kadar kendi kamp yüklerini bir üst kampa taşırken birden fazla git gel yaptıkları faaliyet olur. Genelde 5 bin metre üstü tırmanışlar için geçerlidir. Örneğin Ağrı Dağı bir ekspedisyon tırmanışı içerir.
Günümüzde dağcılık sporuna gönül verip de yapanların tamamı maceraperest sporculardır. Elbette gözü karalık ve cesaretin es geçilmemesi de bir gerçektir.
Bizim sadece dağcılık olarak tanımladığımız sporun yeri gelmiş, konuda derinlere dalmışken stillerinden bahsederek, kısaca da bilgi sahibi olalım.
Via Ferrata: Kayaya sabitlenmiş metal merdivenleri kullanarak tırmanma stilidir. Dağcılıkta en kolay stillerden birisidir.
Sportif tırmanış (Sport climbing): Genellikle kaya üzerinde ya da yapay duvarlarda kullanılan tırmanma stilidir. Kendi içinde dört ana kısma ayrılır.
Serbest stil: En çok kullanılan tırmanış türü. Free climbing denilen bu tırmanışta, yükselmek için yapay teknikler kullanılmamaktadır. İp ise tırmanan kişiyi, düşüş ihtimaline karşı, tehlikeden korumak için kullanılır.
Free-solo: Hiçbir emniyet aleti kullanılmadan, kaya tırmanış ayakkabısı ve toz torbasıyla yapılmaktadır. Free solo fazlasıyla deneyim gerektirir. Dünya genelinde Bu türde tırmanıcı sayısı oldukça azdır. Bu stilde tırmanmak için fiziksel olduğu kadar psikolojik olarak da hazır olmak gerekiyor. Yapılacak bir hata çoğunlukla ölümle sonuçlanabilmektedir.
Yapay tırmanış: Yükselmek için çeşitli aletlerden faydalanılarak yapılan tırmanış türüdür. Yapay tırmanışta, sikke, jumar, hook, ip, merdiven gibi aletler kullanılır. Çıkışta, lider tırmanıcının örneğin sikkeye (emniyet noktası oluşturmak için kayaya çakılan metal) basması durumuna yapay çıkış adı verilir.
Boulder tırmanış: Genellikle 3 ila 5,5-6 metre arasında bulunan kaya tırmanışının bir dalıdır. Yerde kalınlıkları değişkenlik gösteren minderler ile güvenlik alınmaktadır. Yapay duvarlarda boulder ise ortalama 3.5 metre ila 5 metre arasında değişkenlik gösteren farklı eğimlere sahip olan tırmanış duvarıdır. Bu bölümde ise yerde 30–40 cm değişkenlik gösterebilmekle beraber yerde bulunan minderler ile güvenlik sağlanmaktadır.
Uzun duvar tırmanışı: Kaya tırmanma tekniklerini ve emniyet malzemelerini kullanarak bir ip boyundan daha yüksek olan kaya üzerinde yapılan tırmanış şeklidir.
Yapay duvar tırmanışı: Çoğunlukla kapalı alanlarda kimyasal malzemeler kullanılarak yapılan, sabit veya ayarlanabilen duvar sistemlerine tırmanma etkinliğidir. Yarışma etkinlikleri veya antrenmana yönelik hazırlanan yapay duvarlar, farklı biçimlerde ve aralıklarda basamak ve tutamakları içerir. Yapay duvar tırmanışlarında, duvara dağcılıkta kullanılan teknik malzemelerin yerleştirilmediği, "top rope" (üstten emniyetli ip) tekniği de kullanılmaktadır.
Dağcılık sporunu yaparken iyi eğitim almak gerekir ve önemlidir. Eğitimin ilk aşaması teorik dersler; öncelikle, tırmanış teknikleri, stilleri, tırmanış ve iniş istasyonlarının kurulması, top rope (tırmanış ipi) ve malzemeler hakkında ayrıntılı teorik eğitim olmalıdır. Bir sonraki aşamada uygulamaya geçilir ki, malzeme takıp çıkartmak, yerden birkaç metre yükselerek yapılan egzersizlerle ip inişi ve top rope tırmanış uygulaması ilk etapta çok önemlidir.
En son aşamada lider tırmanışın (eğitim alındıktan sonraki uzmanlaşılan tırmanış) temel bilgileri alınıp, tecrübeli bir kaya tırmanışçısıyla beraber uzun rotalarda tırmanışlara başlanmalıdır.
Şimdi siz “Bayram değil, seyran değil. Eniştem beni niye öptü?” misali soracaksınız.
“Neden dağcılık” diye?
Neden biliyor musunuz?
İzmirli bir dağ sevdalısı, sporu seven, dağcılık sporuna yıllarını her kademede veren, Cumhuriyetimizin 100.yılı ve 30 Ağustos Zaferi'nin 101.yılında Ağrı Dağı'na çıkan Ertuğrul Tugay’ın Türkiye Dağcılık Federasyonu Başkanlığına adaylığını koyduğu için…
İnşallah kazanır…
Şu anda Türkiye Dağcılık Federasyonu’nda (2020-2024) asbaşkan olan, uzun yıllar Türkiye Dağcılık Federasyonu Yönetim Kurulu üyeliği yapan Ertuğrul Tugay, Türkiye'de Ağrı Dağı dâhil dağcıların rotasındaki tüm dağlarla aşır neşir olan, tırmanan önemli bir sporcu.
Yurt içindeki başarılı tırmanışlarını yurt dışında da sürdüren, İran, Gürcistan ve Rusya'da 5000 metre üzerinde; Tacikistan, Kırgızistan ve Çin'de ise 7000 metre üzerinde yüksek irtifa tırmanışları onun bu spordaki zirve adamlığının en büyük belgesi…
1987 yılında başlayan serüvenini başkanlıkla taçlandırmak isteyen Ertuğrul Tugay, "Zirvelerin Birikimi ve Temsilde Adalet" sloganıyla Türkiye Dağcılık Federasyonu Başkanlığı'na aday olduğunu açıklarken, tek düşüncesinin de gönül verdiği spora hizmet olduğu belliydi…
Şimdi dağcılık sporuna gönül veren kulübün ve teşkilatın delegeleri başta olmak üzere oy verecek herkesin elini vicdanına koyarak Ertuğrul Tugay’a destek vermeli.
Bu ülkenin; yürekli, sporla başarısını pekiştiren, sporun içinden sporu yaparak gelen, işini doğru yapan ve mütevazı insanlara o kadar çok ihtiyacı var ki…
Ağrı Dağını görerek büyüyen, dağlarda yaş alan Ertuğrul Tugay bırakın bu işi yapsın…
Aynen Karacaoğlan’ın dediği gibi: “Yol ver dağlar ben sılama varayım.”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!