Deriz ya; “Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik…”
Evet, liglerde sona gelindi… Şimdi normal sezonda şampiyon olup da zaferini taçlandıranlar gelecek yılın hesabını yaparken, ardında kalıp da play off potasında yer alanlar bu kez son 90 dakika, olmadı uzatmalarda… Sonunda penaltılarla hedefe ulaşmanın ve mutluluk çığlıklarını atmaya başladı…
Koskoca sezonun sonunda kaçan bir penaltı olarak algılamayın siz onu; giden bir sezon…
Penaltıyı at; üstesin. Kaçır yine altta…
Kader ne yapacaksınız… Adamlar sizi “gol atana kadar” oynatamazlar, birbirinizi yenebilmeniz için de sabaha kadar da bekleyemezler… O nedenle sen de akıllı ol; at golü, al kupayı…
İskenderunspor-Iğdırspor maçını izledim. 90 dakika, uzatmalar ve penaltılar… İlk beş penaltıda da beraberlik değişmeyince seri penaltılara geçildi. İskenderunspor attı, Iğdırspor kaçırdı…
İşte o an söylenecek tek söz var: “Kaderimiz buymuş bizim, el yaşamış biz ölmüşüz…”
Aynı anda iki taraf da gözyaşı… Birisinde sevinç yumağında döküldü, diğerinde hüzünle…
Kader!
“Tırtılın kaderi kelebek olup güzel ölmektir” derler ama sporda iş hiç de öyle değil!..
Ligden düştün mü? Hele bir de borcun alacağının altındaysa ara ki paraşüt bulasın!
Ne olduğunu bile anlamadan, gidersin amatör kümeye…
Çok eskilere; Vefa, Ülküspor, Yeşilova… Hatta Egespor, Kültürspor’a kadar girmenize hiç gerek yok.
En güzel örnek Akhisarspor…
Avrupa Liginden 3. Lige düştü; taraftarın tüm uyarılarına, bağrışına çağırışına karşın!
Kardemir Karabükspor şimdi nerede?..
Ya bir zamanlar “Es Es Es… Ki Ki Ki…” tezahüratlarıyla yeri göğü inleten Eskişehirsporluların gönül bağı olan Eskişehirspor…
Türkiye Süper Ligi’nin 6 şampiyonundan biri Bursaspor…
William Shakespeare’nin şu sözünü bilir misiniz?
“Birçok defa elimizdeki nimetin kadrini bilmeyiz ama kaybedince sahip olduğumuz zaman takdir edemediğimiz değerini hemen anlarız.”
Eldeki değerleri ne zaman kıymet bileceğiz acaba?
Bu sadece sporda mı?
Kesinlikle değil.
Yaşamın dört bir yanında biz değer bilmeyen bir topluluk olduk. Ne zaman har vurup harman savurduğumuz an elde olanları kaybedersek, “Ah… Vah…” çekerek maziyi hatırlıyor da; “o günler” diye iç çekiyoruz!
Şehirlerimiz, kentlerimiz, köylerimiz…
Tarihimiz, doğal güzelliklerimiz, tarımımız…
Eskiye döner mi? Bilemiyoruz…
Biz her şeyin kıymetini kaybettikten sonra mı anlayabileceğiz?
Nasıl bir toplum olduk?
Var mı bu sorunun cevabını verebilecek?
İş bilmezlik midir, yoksa işgüzarlık mı?
Çokbilmişlik mi, ahkâm kesmek mi?
Yoksa ileriye görememek ve günü kurtarıp, “ben bugün varım. Yarın yokum.” Bana necilik mi?
Hangisi, lütfen söyleyin!
Siz “gidiyor” diye istediğiniz kadar bağırın… Sesinizi duyuramıyorsunuz. Veya duyuyorlar da; duyumsamazlıktan geliyorlarsa... Yapabileceğimiz hiçbir şey olmuyor!
Bazen “Hayat işte böyle” diyesi geliyor insanın… Bazen de “Boş ver, hayatını yaşa” diye geçiyor içinden… Oysa bu vatana sevdan büyük ve görev bilincindeysen, tepkini koyuyor ve isyan ediyorsun!
Ali Koç isyanlarda…
Koç Holding olarak değil, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı olarak…
Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor, Karagümrük, Altay, Göztepe ve diğer kulüp başkanları isyanda…
Futbol dünyasında isyan bitmiyor…
Basketbolda aynı. Voleybol da, hentbol da, güreşte, yüzme de, oryantiring de, hokey de aynı…
Değişen nedir?
Sadece başkan ve yönetimler…
Ya sistem ve zihniyet?
Sezonlar başlıyor bitiyor; aynı tas, aynı hamam…
Bazen ülkede, yaşadığının şehirde ve bölgende güzellikleri gördüğünde mutlu oluyor ve derin bir oh çekiyorsun.
Doğduğum kent Alaşehir de, büyüdüğüm Akhisar ve yaşamımı halen sürdürdüğüm Karşıyaka’da güzel insanların yaptığı harika işler inanın mutluluğumuza mutluluk katarken, gelecek için kaygılarımızı da azaltıyor ve yaşama daha da sıkı sıkı sarılırken, gelecek nesillere iyi örnekler bırakabilmenin uğraşı içine giriyoruz.
Alaşehir’in bünyesinden çıkan, “Bizim çocuk” dedikleri belediye başkanı Ahmet Öküzcüoğlu’nun 23 Nisan, 19 Mayıs Bayramlarında çocuklarla gençlerle iç içe olması ve onlara geleceğin ışığını tutması, belediye tiyatrosunu kurması, sanat için var olduğunu kanıtlaması gerçekten alkışlanmalı… Atatepe Sosyal Tesisleri bir kenarı, Duru Bebek için kampanyadaki çabaları gözleri yaşarttı… Öküzcüoğlu’nun “Alaşehir Tarihi”ne sahip çıkması, Alakent Evi'ni restore edip “Alaşehir Kongresi Evi” yapmak üzere belediyeye kazandırması tek kelimeyle harika bir olay oldu.
Cumhuriyet ile yaşıt olan Alaşehir’in eski Belediye Başkanlarından Merhum Turhan Alakent'in yıllara meydan okuyan tarihi evini orijinal mimarisi korunarak restore eden, Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından tescilli binayı Alaşehir’e yeniden kazandıran başkan Ahmet Öküzcüoğlu’nu izninizle kutlamak istiyorum.
Güzel insanların güzellikleri, bazen sizin için teselli oluyor ve karamsarlıktan da kurtulmanızı sağlıyor.
Akhisar’da geleneksel olarak kutlanan ve bu yıl 563.sü düzenlenen Tarihi Çağlak Festivali belki de ülkemizin en eski festivallerinden birisi… Bunu yaşatabilmek, bugünlere getirmek bile çok önemli.
Güzel insanlarla, güzelliklerin devam edeceği kesin…
Karşıyaka Halk Eğitim Merkezi ve ASO Müdürü Suat Korkmaz da kentinde güzelliklerin var olması için ekibiyle birlikte yoğun çaba harcıyor. Başarılı eğitimci ve yönetici olmasının yanı sıra cesaretle yapılamaz denen işlere imza atarak, Halk Eğitim Merkezilerinde çıtanın yükselmesini sağladı. Derler ya; “Hangi birisini saysak” diye… Bunlardan en önemlisi Karşıyaka Halk Eğitimi Merkezi 2071 Mehteran Bölüğü’nün kurulması ve harika gösterilere imza atması oldu.
Türkiye’nin en büyük sivil mehteran bölüğü unvanını da elde eden, tamamen konservatuar öğrencilerinden oluşan ekip şimdi davet üzerine davet alıyor.
Suat Korkmaz’ın projeyi açıkladığı günlerde “haydi oradan!..” diyenler şimdilerde ekibin başarıları karşısında neredeyse küçük dilini yutacak duruma gelmesi ilginç değil mi?
Müdür Korkmaz’ın Azerbaycan Devlet Akademik Filarmonisi tarafından "Gençlere Destek Projesi" kapsamında düzenlenen konser, halen dillerde… Şimdi de Türk Kadınının gücünü göstereceği “Umay Asenalar” adlı proje gündemi sarsmaya hazırlanıyor…
Her işini büyük bir aşk ve şevkle yapan, üstelik düşünürken bile aşırı heyecanlanan Suat Korkmaz, Amerikalı düşünür ve yazar Ralph Waldo Emerson’ın “Yapılırken heyecan duyulmayan işler başarılamaz” sözünü de kanıtlıyor...
Türkiye’nin en fazla kurs açan ve eğitim veren Karşıyaka Halk Eğitim Merkezi ve ASO Müdürlüğüne en kısa zamanda büyük bir nazar boncuğu şart olduğunu ifade etmeden de geçemeyeceğim.
Elbette kurum müdürünün başarıları yukarıda saydıklarımızla sınırlı değil. Adeta sınırsız… Hangi birinden söz etsem diye düşünürken, aklıma güzel bir kardeşim Ömer Örün geldi. Adeta “Yardım meleği” olarak her tarafa dağılmaya çalışan ve yaptığı işi dört dörtlük başaran Ömer ekibin inanılmaz bir parçası.
Çarkın başarılı dönmesi için parçaları birbiri ardına doğru monte eden ustanın önemi kadar çarkın parçalarındaki yetki ve sorumluluk da değer taşımalı. Bunu başardığın an doğru yolda yürüdüğünü ve yolu, işi yarıladığını görmek olası.
“Başımın tacısın!..” diyen sevgili Ömer’e Goethe’nin şu sözüyle yanıt vermek istiyorum: “Kararlılık ve devam, bence insanın en saygıdeğer yanıdır.”
İnsanın işini sevmesi kadar, işine bağımlılığı, ekibinin tüm bireylerine sevgi ve saygısını eksik etmemesi, bazen çok yorulsa da yorgunluğunu gizlemesi onun büyüklüğünün göstergesi…
Birilerinin ne dediğinin hiç önemi yok. Sen böyle devam et, unutma. “İşine ve eşine âşık olan adam her zaman kazanır.”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!