Ne güzel bir sözdür; “Ağlamayı bırak, ayağa kalk ve etrafına bak. Hayatta her zaman bir çıkış yolu vardır!”
Gustav Klimt’in ağzına sağlık. Ne güzel de söylemiş…
Genç yaşlarında sembolizm ve art nouveau akımlarından (Zarif dekoratif süslemelerin ön plana çıktığı, kıvrımların ve bitkisel desenlerin sıklıkla kullanıldığı bir sanat akımı) ciddi derecede etkilenen Viyana Sezession grubunun önemli üyelerinden biri olan Gustav Klimt, tablolarının yanı sıra duvar resimleri, eskizleri ve diğer eserleriyle de tanınan Avusturyalı ressam.
Öyle bir söz söylemiş, 1800’lu yılların sonundan günümüze kadar gelmiş…
Bazıları bu sözün ciddiyetini anlar da; bizimkiler düşeceğini hissettiği an ağlamaya başlar… Sonra da düşer!
Hemen ağlama duvarı olup; karşı tarafı suçlar: “Düşenin dostu olmaz!”
Bazıları da; düşerken akıllarının başlarına gelmesi gerekir diye düşünür…
Ayağa kalkmaya çalışanların, o an da Japonların şu meşhur atasözünü aklına getirdiklerine eminim: “Yedi kere yere düş; sekiz kere ayağa kalk!”
Bıraktık, sekiz kereyi… Ah! Düşünce bir kere kalkabilseler… Ne yazık bizdeki düşmenin sonu çoğu kez hüsran!
Bakın düşenlerin durumuna!
Tepetaklak…
Şimdi de İzmir’i Süper Ligde temsil eden iki güzide takımımız Altay ile Göztepe 1. Lige düştü.
Aslında daha önce de yazmış, uyarmıştık “Görünen köy kılavuz istemez” diye…
“Bağıra çağıra… Göz göre göre gitti” diyenlere katılıyor muyuz?
Belki hayır, belki evet!
Öncelikle spor branşlarında teknik direktör değişikliğine her zaman karşı çıkmışımdır. İstikrarın şart olduğuna inanıyorum. Elbette; değişim gerektirecek vahim durum söz konusu olursa “Hayır” deme şansımız kesinlikle olmaz, olamaz, olmamalı…
Oysaki “dere geçerken at değiştirme” mantığıyla hareket ederek, “Beni dinlemiyor” egosu ağır basarsa sonuç kaçınılmazdır…
Bir, iki hatta üç değişim… Nedir?..
Sonuç ortada.
“Kervan yolda düzülür” diye bir atasözümüz var.
Anlamını TDK şöyle açıklar: “Bir işe girilmesinin ardından işin düzelmesi beklenmelidir. İşin içinde olan sorunlar çözülmelidir. Bu şekilde olabilmesi hem sorunların zamanında ve yerinde belirlenmesini hem de işine gönül koyan kişilerin başarıya ulaşabilmesini sağlar.”
Elbette anlayana…
Düşen takımlardan Altay da karamsar tablo yetmiyormuş gibi, şimdi de yönetim sorunu yaşanıyor. İlk genel kurulda başkan seçilemediği gibi, çıkan olaylar düşmenin de önüne geçti ve “Altay Tarihi”ne kara leke olarak yazıldı.
Yazık değil mi?
Göztepe AŞ olarak başkanını kaybettikten sonra “Satıldı, satılacak, satılıyor” yaygaraları ile imajına çizik yedi.
Hatalar zinciri birbiri ardına eklenince ortaya çıkan fotoğraf belki giden yöneticilerin umurunda değildir ama taraftar ve gönül verenlerin yüreğini dağladı!..
Diyeceksiniz ki; “İlk kez mi düşüyorlar?”
Mutlaka ilk değil. Daha öncekileri de hatırlıyorum. Hiç böyle acı vermemişti!
Aslında bu sezon en büyük acıyı Akhisarsporlular yaşadı… Hem futbol, hem de basketbol takımları küme düştü!
Akhisarspor futbol takımının düşüşü tam bir kâbus gibi… Türkiye Kupası kazanan Süper Lig takımı unvanıyla Avrupa Ligi oynarken bir anda kendisini 3. Ligde buluverdi…
İnsan rüyasında görse, inanası gelmez…
Hani derler ya; “Buyurun cenaze namazına…” Aynen öyle!
Futbolda beklenen son diyebilirsiniz… Sezonun başından itibaren “düşecek” sözünün gerçeğe dönüşmesi çok acı ama düşmenin en güzel örneği olsa gerek.
Basketbolda ise şampiyonluğa hazırlan, iddialı bir kadro kur, hiç kazanama ve 30 maçta 30 yenilgi ile ligden düş! Burada da teknik ekipte 3 kez değişim!..
Vay be Akhisarspor… Tersine destan yazdın…
1970 Yılından bu yana en acı sezonu yaşadı ve tarihine en kara sayfayı ekledi.
Şimdi düşmekten öte geleceği önem taşıyor.
Futbol ve basketbol takımlarıyla ligden düşen Akhisarspor‘un geleceği de tartışılır oldu…
Akhisarspor Akhisarlılar için “olmazsa olmaz” ve bir sevdadır… Gel gör ki; bu sevdaya gönül verenlerin içine kor ateşi düşürdüler!
Bir tarafta Akhisar’a davetle gelenler…
Diğer tarafta babasının izinden giderek belediye başkanı olup da “Basketbolu Avrupa’da oynatacağım” diyerek kesenin ağzını açan, ithal yönetici bile getiren Akhisarlı başkan…
Söyleyeceğim şudur ki; “Lafla peynir gemisi yürümez…”
Akhisar sevdadır…
Akhisarspor sevdadır…
Gönül verenler; kalpten sever…
Sevenler de; koltukta değil taş duvarların üstünde sabahı sabah eder. Sonra “Yeşil Siyah Flama”sını kapar ve güneş, rüzgar, yağmur, çamur demez, maça koşar…
Sen hiç koştun mu?..
Koşan tüm spor sevdalılarına selam olsun…
Akhisarspor futbolda, basketbolda ligden düştü düşmesine de zeytin diyarında spor tüm hızıyla devam ediyor… Akhisargücü, Yıldırımspor ve diğerleri… Futbol başta olmak üzere tüm branşlarda da şehrin adını en iyi şekilde duyuruyor ve alt yapılarında sporcu yetiştiriyor.
Ne mutlu; bu şehirde spora gönül veren, sporu seven yöneticiler var…
Akhisar’da bir zamanlar tütün ekilirdi… “Tütünün başkenti” olmuştu. Sonra kota geldi. Tarlalar zeytinle doldu. Şimdi “Zeytinin başşehri” oldu.
Tarladaki değişim her dönemde yaşandı yaşanmasına da “spor tarlası”nda ürün hiçbir zaman eksik olmadı… Hiçbir zaman kota konmadı ve o tarla milli sporcuları yetiştirmeye devam etti, ediyor…
Bunlardan birisi var ki, Akhisar’ın adını dünyaya duyurdu…
Ayşe Begüm Onbaşı, 2001 Akhisar doğumlu…
3 yaşında bale yaparak spor ile tanışan Ayşe, İspanyol bale öğretmeninin dikkatini çekmesiyle birlikte, öğretmeninin ailesini yönlendirmesi sonucunda cimnastiğe yöneldi. Profesyonel spor yaşamına 7 yaşında başladı. Başlangıçta grup etkinliklerinde yarıştı. 8-9 ve 10-12 yaş kategorilerinde başarılı oldu. 11 yaşından bu yana milli formaya sahip olan Ayşe Begüm Onbaşı Akhisar Anadolu Lisesi’ni bitirdi. 2011-2012 yıllarında Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Bulgaristan'daki uluslararası yarışmalara katıldı. 2019 yılı sonuna kadar spor çalışmalarını Manisa Büyükşehir Belediyespor Spor Kulübü bünyesinde sürdürdü. Güney Kore'de Haziran 2016'da düzenlenen 14. Dünya Aerobik Jimnastik Şampiyonası'nda 15-17 yaş kategorisinde altın madalya, Meksika'da düzenlenen 2015 Dünya Şampiyonası'nda performansı sırasında düşmesine rağmen bronz madalya kazandı. Güney Kore, Incheon'da düzenlenen 2016 Aerobik Cimnastik Dünya Şampiyonası'nda, Genç Kadınlar Bireysel kategorisinde altın madalya elde etti. Dünya şampiyonaları öncesinde gençler için aynı yerde düzenlenen 7. Dünya Yaş Grubu Müsabakalarında takım arkadaşları Mehmet Ercoş ve Deniz Şahin ile birlikte Trio etkinliğinde gümüş madalya almak için kürsüye çıktı.
Onbaşı, İspanya Guadalajara'daki 2. Akdeniz Şampiyonası 2017'den ve Portekiz Cantanhede'deki 7. Uluslararası Açık Müsabaka 2017'den toplam üç altın madalya ile döndü. İtalya, Ancona'da düzenlenen 2017 Aerobik Jimnastik Avrupa Şampiyonasında Genç Kadınlar Bireysel etkinliğinde bir altın madalya daha yakaladı. Fas Marakeş'teki 2018 Gymnasiade'de gümüş madalya, Portekiz Guimarães'da düzenlenen 2018 Aerobik Jimnastik Dünya Şampiyonasında Genç Kadınlar Bireysel etkinliğinde bronz madalya kazandı.
Temmuz 2016 itibarıyla "Madalya Canavarı" lakaplı Onbaşı, ulusal ve uluslararası yarışmalarda 35 altın madalya da dahil olmak üzere 60'tan fazla madalyanın sahibiydi.
Son olarak Aerobik Cimnastik Dünya Şampiyonası'nda muhteşem performansıyla altın madalya kazanan Ayşe Begüm Onbaşı, 19 yaşında sayısız başarılarına bir yenisini daha ekledi. Akhisarlı olmasına karşın Manisa adına yarışan Ayşe Begüm Onbaşı, Ocak 2020 tarihinden itibaren Akhisar Belediyespor'a transfer oldu. Akhisar’da fazla kalmadı ve Red Bull ile anlaşarak, ABB EGO Spor Kulübü’ne transfer oldu. Akhisar’ın peri kızı Manisa’dan sonra Ankara EGO lisansıyla madalyalarına yenilerini ekliyor.
Akhisarspor’a, Akhisarlı sporcusuna sahip çıkmayanlara Hz. Mevlana’nın şu sözünü hatırlatmak istiyorum:
“Minareden düşenin parçası bulunur, bulunur da; gönülden düşenin parçası bulunmaz…”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!