Şöyle biraz geriye doğru gidelim…
Filmi çok da gerilere sarmaya gerek yok. 2010 FIBA Dünya Basketbol Şampiyonası’nın 28 Ağustos ve 12 Eylül tarihleri arasında Türkiye'de yapıldığını basketbol severler hemen hatırlayacaktır. FIBA, Türkiye Basketbol Federasyonu ve 2010 Organizasyon Komitesi’nin ortaklaşa organize ettiği grup maçları; İstanbul ve Ankara’nın yanı sıra İzmir’de de oynandı.
Türkiye’nin finale kalması ülkemizi ayağa kaldırmış ve herkes ABD ile yapacağımız şampiyonluk maçına odaklanmıştı… O maçı İstanbul Sinan Erdem Spor Salonu’nda basın tribününden izledim. 81-64 kaybettiğimize üzüldük ancak dünya ikinciliği ile teselli bulduk…
Bu hatırlatmadan sonra, yine dönelim İzmir’deki elemelerden önceki organizasyonun Halkapınar Spor Salonundaki tanıtım resepsiyonuna…
O dönem çiçeği burnunda politikacı olan ve basamakları yavaş yavaş çıkmaya başlayan Mustafa İduğ, Bornova Belediye Spor Kulübü Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı ya bırakmış veya bırakacaktı…
Daha önce maçlarda karşılaştığımızda merhabamız vardı. İlk kez bu denli yakından sohbet ediyorduk. Aktif siyasette yeni ancak iş dünyasında çok başarılı olan İduğ’un “Sizin gazetecilikteki başarılarınızı biliyordum. Görev yaptığınız kulüplerde, özellikle de kapanırken aldığınız ve zirveye çıkardığını Basketbol Adamları Derneği başkanlığındaki çalışmalarınızı hayranlıkla izliyorum. İnşallah günün birinde ben de bir yerlerde olurum da, birlikte çalışırız. Sizinle çalışmaktan keyif alırım, çok şey öğrenirim” dediği halen dimağımda not olarak yer alıyor…
O günkü sohbet gerçekten çok keyifliydi…
Aradan günler, aylar geçti…
Yiğit’in düğün davetiyesini Mustafa İduğ’a da ulaştırdım.
Davetiyeyi alınca beni aradı ve “Ağabey gelin arabasını unutun. Benim arabamı göndereceğim. Düğün hediyem” diyerek büyük jest yaptı. Çocuklara sormam gerektiğini, kendisine cevabı ileteceğimi söylesem bile; “bitti bu iş… Sabah 09.00’da şoför vereceğiniz adreste” diyerek telefonu kapattı.
Düğün sonrası bir kez daha teşekkür için kendisini ziyaret edeceğimi belirttiğimde; “Kemalpaşa’ya bekliyorum. Aclan bir pota hediye etti. Ona basket atarız. Öğleyin gel de yemek de yeriz…” önerisine, “Topu ben getireceğim” sözüyle karşılık verdim… Topu aldım almasına da, bir türlü buluşamadık. Ya onun işi vardı, ya da benim…
Unutmadım…
Zaman ne kadar çabuk geçiyor…
Gece yarısı çoktan geçmişti… Telefon çaldı. Bu saatte gelen aramalar içimi “cız” ettirir… Baktım arayan Mustafa İduğ…
“Müjde!.. Bornova Belediye Başkan adayı olarak beni açıkladılar… Ankara’dan İzmir’e dönüyorum. Ağabey bunu seninle paylaşmak istedim… İzmir’de konuşuruz…”
Elbette çok sevindim…
Başarılı geçen seçim dönemi ve kazandıktan sonra makam…
İlk günler arayan soran, giden gelen çok olur diye vakit geçmesini beklerken, özel kalemden telefon: “Başkanım sizi bekliyor…”
Atladık, gittik Bornova Belediyesi’ne… Alışkın olduğumuz makam odası… İçerisi dolu… Kapıda güler yüzle karşılayan, çok sevdiğim, Karşıyaka Belediyesi’nde de güzel işlere imza atan Derya Semercioğlu… Mustafa Başkan, Derya’yı yeniden döndürmüş, Bornova’ya…
Yıllarını verdiği Bornova Belediyesi’ne dönmesine çok mutlu oldum… Oda boşalsın diye beklerken sohbet ettik… Ama boşalacak gibi değil! Derya bir fırsatını buldu, daldı içeriye sonra çıktı. “Başkan seni bekliyor” dedi. Elimde basketbol topuyla girdim içeriye… Kucaklaşma faslından sonra odadakilerin şaşkın bakışları arasında topu verdim başkana ve “Ben sözümü tuttum…” dedim.
Mustafa Başkan odadakilere döndü. “Bu benim can dostum. Büyük gazeteci, çok değerli spor adamı. Her şeyden önemlisi de vefa insanı. Her zaman verdiği sözün arkasında durur. Böyle dostlarım varken benim sırtım yere gelmez” diyerek, ismimi söyledi…
Odadakiler de “Aaaa… Tanımaz olur muyuz?” dediler demesine de!..
Ben hiç birini tanımıyordum…
Aradan geçen zamanın büyük bölümünde pandemi olunca, biz de sokağa çıkmaz durumda kalınca, görüşemedik…
Bornova Belediyespor’un bir branşıyla ilgili bilgi alacaktım. Bu nedenle önce Milliyet’teki başarılı günlerinden tanıdığım Gürhan Dikmen’i aradım. Sonra sesini duymak ve Sosyal İşler Müdürlüğü’ne de atanmasını kutlamak için, Özel Kalem Müdürü Derya Semercioğlu’na ulaştım. İki müdürlüğü başarıyla ileriye taşıyacağına gönülden inandığım Derya, Karşıyaka Belediyesi’nde güzel işlere imza atmıştı.
Şimdi de Mustafa İduğ ile birlikte çalışmaktan çok mutlu olduğuna eminim…
Doğru adresi iki telefon görüşmesinde buldum: İki değerli insan Adnan Özbağcı’yı işaret etti.
UEFA Pro lisanslı futbol antrenörü ve eğitimcisi olup, BESYO’nun yanı sıra Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Spor Fizyolojisi’nde master eğitimi alan Adnan Özbağcı’nın Bornova Spor Müdürü olarak burada güzel işlere imza atacağından hiç kuşkum yok.
Manisaspor’da başladığı futbol antrenörlüğüne Malatyaspor, Göztepe, Akhisar Belediyespor, Altay, Sakaryaspor, Nazillispor, Altınordu, Torbalıspor’da devam eden ve en son İstanbul Şile Yıldız takımını çalıştıran Özbağcı’yı Bornova Belediyesi Spor Müdürü olması nedeniyle kutladım…
Asıl adı Samuel Langhorne Clemens olan, Amerikalı mizahçı, satirist (hicivci), roman yazarı, yazar ve öğretmen olan ve özellikle de Tom Sawyer'ın Maceraları adlı ünlü çocuk romanıyla tanınan Mark Twain’in “Takım oyunu oynamak başarıya giden yoldur. En iyi oyuncu sen olabilirsin, ama birlikte oynamazsan, tökezlediğinde yardım edecek biri olmayacak” sözünden yola çıkanların, başarılı, iyi ve güzel insanlarla çalışmak; gerçekten lider konumundaki kişiye artılar getirmekte. Mustafa İduğ da bu tarife uyan belediye başkanı…
Aslında arkadaşım, kardeşim, dostum olarak ona kızmıyor da değilim… Belediye Başkanı unvanı ile takdir etmemek haksızlık olur.
Bize öğrettikleri “Yiğidi öldür ama hakkını yeme” sözüydü. Gerçekten Mustafa İduğ, doktorasını yapmış adının önüne Dr. Kullanan, eğitimli, karizmatik, tuttuğunu koparan, her kesimle dost geçinen ve her zaman gönlünü alan doğru kişilerden birisi. Başarılı çalışmaları sadece ülkemiz de, CHP Genel Merkezin de değil, Avrupa’da da yakından izleniyor ve alkış alıyor. Öyle ki; son olarak kendisine Avrupa’nın en köklü kurumu olan, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi tarafından verilen “Avrupa Diploması” ödülü bunun en güzel göstergesi, haklı bir kanıtı…
Kendimden bilirim. Avrupa’da alınan ödüller gerçekten inanılmaz değer taşıyor. Çünkü onlar deyim yerindeyse, ince eleyip sık dokuyorlar…
2018 Yılında Belçika’nın başşehri Brüksel’de aldığım “Avrupa Fair Play Büyük Ödülü” töreninde takdim sırasındaki söyledikleri beni ve bizi ne kadar araştırıp, inceledikleri daha sonra o ödülü verdiklerinin en güzel göstergesi… Bizi, bizden daha iyi irdeleyip, öğreniyorlar…
Bostanlıspor’u belki Karşıyaka’da bilmeyen, tanımayan var ama CİFP (Uluslararası Fair Play Komitesi) öylesine tanıyor ki; Dünya Fair Play Ödülü veriyor… CİFP’in resmi sitesinde “Uluslararası Fair Play Komitesi, spor dünyasının içinde veya dışında gerçekleştirilen adil oyun eylemlerini onurlandırmak ve bunlara dikkat çekmek için, her yıl Fair Play'in mükemmel elçileri olduklarını kanıtlamış kişilere Fair Play Ödülleri verir” yazıyor. Dikkatinizi çekerim bu kez ve dünyada ilk defa bir amatör kulübe böylesine onurlu ödül verildi… Mütevazi olmaya gerek yok, kulüp başkanın fair play konusundaki çabalarını unutmamak gerekir…
Avrupa ve dünya komite ve komisyonları bizlerin çalışmalarını bizden daha iyi izliyorlar. En önemlisi de kıskançlık, dil, din, ırk ayırımı yapmadan hakkı olana hakkını veriyorlar…
Emin olun ki; Bornova Belediye Başkanı Dr. Mustafa İduğ’un çalışmalarını, başkanlıktaki öz verilerini, kentine olan duygularını da en ince noktasına kadar araştırıp, incelemişler, kanıtlamışlar ve sonra da Avrupa’nın en itibarlı ödülünü, Fransa’nın Strasbourg kentinden Bornova’ya, Dr. Mustafa İduğ’un almasına izin vermişlerdir…
Bu ödül; Bornova, İzmir kadar Türkiye’nin de gururlanmasıdır…
Bu nedenle bile büyük bir alkışı hak ediyor…
Dr. Mustafa İduğ’un spora yaptıklarını burada anlatmayacağım… Gidin görün, amatör kulüplere sorun diyeceğim… İduğ’un Bornova'nın geleceği kadar, geçmişine de yatırım yaptığını biliyor musunuz? Bornova'da 500 yıllık tarih gün ışığına kavuşacak! Bornova Büyük Çarşı'da yer alan Darülkurra restore edilerek tarih severlerin çekim noktası haline geleceğinden hiç kuşkum yok…
Bornova Özel kalem ve Sosyal İşler Müdürü Derya Semercioğlu’yla telefon konuşmamızda “Ağabey biliyorsundur, Avrupa’dan büyük bir ödül ü başkanıma verdiler” sözünü sevinçle iletirken, bu yazıyı daha önceden yazdığım için hiç pot kırmadım ve “A öyle mi? Tebriklerimi ilet. Başkana şunu da söyle artık yemek borcunu ödesin. Ona kızıyorum” diye de not ilettim…
“Başkanlık zor iş” sözünü belki hiç duymadınız, belki de çok sık işitmişsinizdir…
Asıl adı Ebubekir Zeynulabidin Abdülkelam olan havacılık ve uzay mühendisi, 2002-2007 yılları arası Hindistan'ın 11. Başkanı olarak görev yapan, Uzay Bilimi ve Hindistan Teknoloji Enstitüsü Profesörü olup, Hindistan Devlet Başkanlığı yaptığı dönem boyunca Halk Başkanı olarak isim yapan Adbul Kalam’ın dediği gibi "İnsanın zorluklarına ihtiyacı vardır. Çünkü başarının tadını çıkarmak için bunlar gereklidir."
O nedenle doğduğunuz, büyüdüğünüz, yaşadığınız, göçle gelseniz bile ekmeğini yediğimiz, havasını soluduğunuz, yollarında gezindiğiniz şehirde en zor işleri yapın ki, sonunda halkınızla birlikte keyif alabilesiniz…
Öyle değil mi sevgili Mustafa başkan?
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!