Anadolu’da “Allı Turna” olarak bilinen pembe renkli su kuşunun sizin bildiğiniz adı “Flamingo…“ Kesinlikle tanıdığınız, gördüğünüzde de hayranlığını gizleyemediğiniz kuş…
Flamingo; flamingogiller familyasından Phoenicopterus cinsini oluşturan 6 kuş türünün ortak adıymış. Biyologların (Canlılar üzerinde araştırma yaparak canlıları sınıflandıran bilim insanları) en yeni verdiği sonuçlara göre; “Avrupa türü, Rosa türü, kendi içinde ve çaprazlama üreyebildiklerinden 2 alt türü olan Küba türü olarak ayırt edilir” diyorlar.
Ama gelin biz bunları ansiklopedide bırakalım ve flamingo adından yürüyelim…
“Bozkırın Tezenesi” Neşet Ertaş’ın “Allı turnam, ne gezersin havada” diye başlayıp, “Ah gülüm gülüm, yar gülüm gülüm” diye sona eren, keyifle dinlediğimiz şarkısı en az kuşun görseli kadar harikaydı…
Başını ileriye ve bacaklarını geriye doğru olağanüstü bir biçimde uzatıp, ince ve uzun bir şekil alarak uçan flamingolar, uzun ve ince bacaklara, yine uzun, eğri bir boyuna ve rosa rengi tüylere sahip olup ressamlar ve doğa fotoğrafçıları için paha biçilmez bir kaftandır…
Şimdi siz, flamingoların maçını anlatacağımı zannedeceksiniz. Nafile… Hangi branşta maç yapıp yapmadıkları bu güne kadar inanın keşfedilmedi. Kuş bilimcilerini bilemem ama biz bu konuda bihaberiz…
“Bayram değil, seyran değil. Eniştem beni niye öptü” misali bizim de yazıya flamingo ile başlamamıza
ne alaka demeyin! Konunun ana teması bu. Elbette anlayana!
Geçenlerde Çiğli Belediyesi’nin daveti üzerine Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü’nün başkanlıkta ilk 500 gününü anlattığı toplantıya katıldım…
Önce bir kahvaltı verdi, başkan… Yıllardır aç değil, tok giderim bu tip toplantılara… Yine öyle bir gün işte… Herkes masanın baş tarafında. Yani başkana yakın olan kısımda. Ben ise, diğer köşede… Tek başına… İnanın hava olsun diye değil. Kapalı alanda hem pencere kenarı, hem de sosyal mesafeye uygun… Üstelik çıkışa çok yakın… Bu koronalı günlerde +65 olunca tedbiri elden bırakmamak şart!
Çiğli, Çiğli olalı bu kadar medya mensubunu bir arada gördü mü, bilemiyorum… Yıllardır belediyenin içinde olanların yalancısıyım. İlk defa bu kadar kalabalık olduğunu söylediler. Kendi kendime, gazetelerin birer milyon sattığı dönemde bile miktarda medya mensubunu ancak İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin “Yılbaşı Balosu”nda, bir de “TSYD Genel Merkez Kongresi”nde gördüğümü anımsadım…
Neyse…
Kahvaltı sonrası, üzerinde “Lütfen 3 kişi bininiz” yazılı asansör “Menemen Dolmuşu” misali dolduğundan, 7. kattan 2. Kata inerken, günlük merdiven inip çıkma kontenjanımı da doldurmuş oldum…
Salonda ateş ölçer, dezenfektan, hijyen, sosyal mesafe kuralları harikaydı. Görevliler son derece kibar ve nezaketli. Salonun dizaynı da beş yıldızlı oteli aratmamıştı… Bir de demezler mi, “Çiğli köy” diye!.. Bence yanılıyorlar… Böyle bir laf vardı ama çok eskilerde kaldığına inanmak insanın içini bir hoş ediyor…
Toplantıda başkan Gümrükçü icraatlarını anlatırken, Çiğli’nin her geçen gün tek tek yanan ışıklarını gördüm… Sen de “Paris gibi olacak.” Ben diyeyim: Londra… Espri yapmıyorum ciddiyim. Belki Avrupa’nın popüler iki büyük kenti gibi olması çok zaman alır ama yakın gelecekte benim diyen şehirleri sollayacağı kesin… Elbette dümendeki kaptan değişmediği ve rotadan sapmadığı sürece!..
Dönelim mi, flamingoya?..
Öncelikle Utku Gümrükçü’yü kutlarım. Son derece samimi. Güven verici. İkna edici… Çiğli’ye aşkını her defasında dile getirdi… Sözlerine flamingo ile başladı. Kararmış su kuşuna gerçek rengini kazandırdığı kesin… Sadece Çiğli Belediyesi’nin logosu değil, belediyenin içi de pembeleşmiş… İnsanların yüzünün güldüğünü görmek, böylesine sıkıntılı günlerde “cennetten bir köşe” gibi…
Logolara bak, farkı anla!.. Flamingo bile kendine gelmiş… Konuşuyor olsa, kuş cennetinden çıkıp makama gelip teşekkür edecek!
Başkan Gümrükçü, başkan yardımcıları ve müdürlerini de salonun bir köşesinde toplayıp; “birlikte başardık” dediğinde tek kelimeyle “Ekip Ruhu”nun önemini işaret etti. Arkadaşlarını onurlandırdı. Onların hakkını verdi. Bu nedenle bile alkışı hak etti…
Karamsar bir tabloyu sunmadı. Geçmişten gelen borçlar için “ağlama duvarı”na dönüp de eskilere çamur atmadı… Aynen logodaki karayı çıkarıp, pembe ve turkuaz rengi ekleyip gerçeğe dönüştürdüğü gibi partisinin gidenlerini de yerin dibine sokmadı… Sadece “şu dönemde yaptıklarımızın içinde ödediklerimiz de mutlaka oldu” mesajını rakamların dansında verdi. “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” misali… Adeta tereyağından kıl çeker gibi…
Bu bile aile, parti, siyasi ve makam terbiyesinin göstergesiydi…
Konuşmasında yaptıklarını anlattıkça, Çiğli’nin nereden nereye gittiği net olarak anlaşıldı. Diğerlerini bilemem, tarafsız, siyaset ve ilçe dışındaki kişi olarak ben anladım… Buradaki iyi anlatım, sosyal sorumluluklar, hizmet kalitesi ve çalışan belediye ile çabalayan liderini kutlamak gerekli. 500 günün sonunda bile “Karşıyakalıyım” diyenlerden çok, “Çiğliliyim” diyenlere doğru gidişi hızlandırması küçümsenmemeli… Doğan çocuğa ilk olarak “Çiğli Forması” giydirilmesi de bunun en güzel kanıtı…
Çiğlililerin güveni kadar, iç ve dış piyasanın da ne düşündüğü önemli. Bunu hissettiğiniz an büyük mesafe almış sayılırsınız. Amerikalı yazar, satıcı ve motivasyon konuşmacısı Hilary Hinton "Zig" Ziglar’ın bir sözünü anımsatmak istiyorum: “İnsanlar sizi sevdiklerinde sözünüzü dinler. Ancak insanlar size güvendiklerinde sizle iş yapmak ister.”
Utku Gümrükçü kürsüde davetlilerden “ceketimi çıkarmama izin verir misiniz?” derken, konuşmasındaki samimiyetin süreceğinin müjdesini verdi. Ancak devamı gelecek “Çiğli müjdeleri”ni “Neyse onu daha sonra anlatırım”a getirmesi meraklı kesimi biraz gıdıkladı!..
500 günde Çiğli’de yapılanlar gerçekten bu şehirde “Neler oluyor?” sorusuna “Çok güzel şeyler” cevabını kendiliğinden veriyordu… Kutlamak gerekir.
Genç başkanın korona virüs için saha çalışmaları, ilkleri başarması, olağanüstü çabası, her kesime ulaşarak, çıkardığı parti rozetini inkâr etmeyip, “Çiğli halkı bütündür” temasına dönüştürmesi onu mutlaka artılarla geleceğe taşıyacağının habercisiydi… Her şeyden önemlisi de; Ak Parti’ye bu sunumun aynısını yapması bile centilmenlikten öte fair play’di…
“Bu şehirde artık sanat var” şaşkınlığını yaşattığı ilçesinde, Kültür ve Sanatta kısa zamanda yakaladığı başarı ve ivmeyi neden sporda göremediğimizi soramadım. “Soru cevap” kısmında mahallesindeki kokuyu, ani su basmasını gündeme getiren bir toplulukta, spor sorusu abesle iştigal geldi bana…
500 günde Çiğli’de kültür ve sanat daha fazlaydı. Sanki biraz vakit darlığından es mi geçildi? Hele hele spor için başkanın birkaç satırla maçı bitirmesi beklentimin altındaydı…
Çiğli’nin denizle buluşma hasreti kadar, spordaki başarıya ve futbolda 3. Lige ulaşamaması büyük sıkıntı yaratmıştı. Peki, Gümrükçü de aynı düşüncede miydi? Nasıl anlatacak diye beklediğime değdi.
“3. Lige alınmamamız halen içinde kurutamadığım yara” diyen Gümrükçü, takımının ikinci olmasına karşın puan farkıyla 3. Lige alınmamasının üzüntüsünü nasıl yaşamasın ki?.. Elbette sporu bilen ve sporun içinden gelen birisi için dert olur böyle şeyler…
Son yıllarda Çiğli Belediyesi’un futbol takımını BAL’da izliyorum da, hep sonlarda kaybediyor… Hani; Milli Piyango’daki son rakamla büyük ikramiyenin kaybedilişi gibi… Orada amorti var, futbolda sıfıra sıfır elde var; sıfır!..
Sonra yine yeni bütçe, mücadeleye devam… Yeniden, sil baştan… Bir yerde mutlaka büyük bir yanlış olmalı!..
Antik Yunan felsefesinin önemli isimlerinden Aristoteles Platon'un öğrencisi, Tiran Hermias ile Büyük İskender'in hocası, Lykeion okulunun kurucusu olan Aristoteles “Mükemmellik bir eylem değil, bir alışkanlıktır” sözünü acaba Utku Gümrükçü ve onun gibiler için mi söylemiş…
Gelecek günleri bekleyip göreceğiz…
Bunu beklerken hakkını yememek gerektiği için de, Utku Başkanı kutlamadan edemeyeceğim… İlk 500 gün için tebrikler…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!