Ülkemizin güzelliklerini gezmeyip, dış dünyaya bol bol dolar, avro bırakanları kime benzetiyorum biliyor musunuz?
Kendi alt yapısında, kentinde, bölgesinde, şehrinde, daha doğrusu gözünün önündeki zenginlikleri göremeyen spor yöneticisi ve antrenörlerine…
Amatör spor kulüplerin “Bunu izleyin. İyi futbolcu olabilir” önerisine, profesyonel takımlarda antrenör veya yöneticilerin burun kıvırıp “Bizde böyle çok var. Hepsini yolluyoruz, antrenmana bile almıyoruz” diyenlerin, o sporcuyu birkaç yıl sonra başka takımlarda yıldızlaştığını görüp de “Bize neden haber vermediniz” diye sitem etmelerinden çok, yersiz dedikodu yapmaları üzüntü yaratıyor.
Alt yapıda elemeye takılan, takıma alınmadıktan bir süre sonra da başka bir kulübe gitmesi önerilen, gerekçe olarak “biz de oynayamazsın” diye genç filizi kırıp, hevesini yok eden, bazen de futbolu bile bırakmasına sebep olanların, toplumda hatırı sayılır yeri bulunan, yönetimden birilerinin tanıdığı veliye “Neden oğlun olduğunu söyledin?”
Veya “Haberimiz olsaydı” sözü tek kelime ile spor alt yapımızın durumunu özetlemektedir!
Kulüplerin kaynağı olması gereken alt yapısını doğru kuramayıp, ucuz antrenörlerle göstermelik ve sadece para kazanmaya odaklı sözde projeler, kulüplerde bir de yetenekli gençlerin “adamını bul” mantığıyla yönetilmesi, tek kelime ile sonun başlangıcı…
Fransız fizyolog Claude Bernard’ın dediği gibi: “Aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz.”
Dünya futboluna göz attığımızda alt yapıların ne kadar önemli olduğunu, kısa bir araştırma sonunda en ünlü futbol kulüplerinin alt yapılarına ne kadar önem verdiğini ve bunun da karşılığını aldığını görmekteyiz. Çoğu kulübün altyapısında yetişen futbolcuların, günümüzde de kulüp tarihinin efsaneleri haline geldiği bir gerçek.
İngiliz futbolunun üst düzey oyuncularını yetiştiren kulüp olarak bilinen Southampton’un yetiştirdiği Alan Shearer, İngiliz futbol tarihinin en iyi santraforlarından biri olarak kabul edilir. Southampton, Blackburn Rovers, Newcastle United takımlarının yanında İngiltere millî futbol takımının da formasını giyen Alan Shearer’i rol model alan pek çok İngiliz genci de yine alt yapılardan A Takımlarına kadar yükselme başarısı göstermiştir.
Özellikle kulüp disiplini ve antrenman sistemi İngilizlere alt yapıdan sayısız yıldızları yetiştirmiş ve dünya futboluna kazandırmıştır.
Pele, Neymar, Ganso, Diego ve Robinho gibi yıldızların Santos altyapısından yetiştiğini herhalde futbolla biraz ilgilenen kişiler bile bilecektir. Brezilya'nın en dişli ekiplerinden olan Santos altyapısı, genç yaşlarında seçilmiş birçok yetenekten oluştuğu gerçeğinden yola çıkarsak, bu altyapı sistemi tamamen yeteneğe dayalı olup vazgeçilmezdir.
Futbolseverlerin, 2000 UEFA Kupası Finalini unutmasına imkân yoktur.
17 Mayıs 2000 tarihinde Danimarka'nın başkenti Kopenhag'daki Parken Stadyumu'nda Galatasaray ile İngiliz Arsenal arasında oynanan ve normal süresi 0-0 biten maçı Galatasaray, penaltı vuruşları sonucu 4-1 kazanarak kupayı müzesine götürdü. 38.919 biletli seyirci tarafından izlenen bu karşılaşmanın ardından gelen şampiyonlukla beraber ilk kez bir Türk futbol kulübü, Avrupa kupasını kazanma başarısını gösterdi.
Galatasaray’a yenilmesine karşın sezonu iyi bitirdiklerini açıklayan Arsenal’ın teknik patronu Arsene Wenger’in futbolculuk döneminde yakalayamadığı başarısını, teknik direktörlük döneminde yakalamasının tek sebebi nedir biliyor musunuz?
Altyapı politikası…
Wenger, böylelikle Arsenal'e uluslararası seviyede birçok yıldız kazandırarak haklı takdir toplamıştır.
Soruyorum size; biz de böyle cesaretli kaç antrenör var. Ve onu destekleyecek yönetim?
“92 Sınıfı” olarak anılan jenerasyon, Manchester United altyapısının önemini ve potansiyelini en iyi şekilde yansıtan bir örnektir. United altyapısının yetiştirdiği isimler, uzun yıllar boyunca kulüplerine en iyi şekilde hizmet verdi ve genç yaşlarında kulüp tarihinde kendilerine önemli yer edindi.
Avrupa futbolunun günümüzdeki en başarılı ekiplerinden birisi olan Bayern Münih, bu başarısının önemli bir kısmını doğru zamanda, doğru genç oyuncuları tercih etmesine borçlu. Dün olduğu gibi bugünkü takımın belkemiğini oluşturan isimlerin altyapıdan yetiştiğini unutmayınız.
Brezilya'daki birçok kulüp kendi yıldızlarını altyapısından çıktı ancak pek az kulüp Sao Paulo kadar üretken olabildi. Dünya futboluna damga vuran ve vurmaya devam eden isimler, bu kulübün altyapısından yetişti. Eğer Brezilya önemli yeteneklerle bezenmişse, Sao Paulo altyapısının bunda payı çok fazla.
Hollanda Milli Takımı'nın neredeyse tüm üyeleri, bir dönem Ajax altyapısından geçmiştir... Uluslararası seviyede pek çok önemli başarıya imza atan oyuncular yetiştiren Ajax, bu anlamda tam bir futbolcu fabrikası. Bunu da dünyanın en iyilerinden birisi olan altyapı sistemlerine borçlular. Ajax. Clarence Seedorf, Rafael Van Der Vaart, Wesley Sneijder gibi yıldızları çıkartan kulüp, De Ligt, De jong ve Donny Van De Beek gibi futbolcuların satışından da çok iyi bir geliri kasasına koydu.
Gerçek bir yetenek arıyorsanız, ilk bakılması gereken yerlerden birisi Portekiz'deki Lizbon altyapısıdır. Cristiano Ronaldo, Luis Figo ve Nani gibi Portekiz'in en iyi isimlerini yetiştiren bu kulüp, müthiş bir altyapı gücüne sahip. Lizbon'da yetişen oyuncular sadece yetenekleriyle değil, aynı zamanda fiziksel güçleriyle de ön plana çıkıyorlar. La Masia tesisleri, Barcelona efsanelerini yaratan bir yer. Akademinin neredeyse tüm isimleri, dünya çapında bir futbolcu oldular. En iyilerinin as takıma yükseldiği, diğerlerinin ise kiralandığı sistem.
Uluslararası Spor Araştırmaları Merkezi CIES, 31 ligde oynayan futbolcuların altyapılarını incelediğinde Ajax, altyapıdan en fazla oyuncu yetiştiren en iyi altyapı kulübü seçildi.
Ukrayna temsilcisi Shakhtar Donetsk, Ajax'tan sonra Avrupa'nın en yüksek seviyelerine oyuncu yetiştiren ikinci kulüp olarak belirlendi.
CIES'in açıkladığı rapora göre; Hollanda Liginde Ajax'tan sonra en fazla oyuncu yetiştiren kulüp yılda 49 oyuncuyla Feyenoord ve 43 oyuncuyla PSV oldu. Ajax'ın yetiştirdiği 81 oyuncu aktif olarak 31 ligde ve müsabakalarda yer aldı.
Ne yazık ki CIES tarafından hazırlanan 100 takımlı listede Türkiye'den bir takım bile yer almadı. Ancak bir not olarak iletmeliyim ki; Galatasaray’ın 2000 senesinde UEFA kupasını kazandığı kadrosunda yer almış oyuncuların büyük bir kısmı da altyapısında yetişmişti.
Siz ne demek istediğimi anlayın…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!