Başarı ve başarısızlık…
Her ikisi de bir birinden ayrılmaz parçalar… Yaşamımızın her alanında ve her zaman karşılaşacağımız kelimeler: Başarı, başarısızlık…
Bunu özellikle sporda yaşamamız olası… Kazanmak başarının bir parçası. Ancak kaybetmenin getirdiği başarısızlık ve sonunda da gelen hüsran!
Bugün ülkemizdeki tüm kulüplerde ön plana çıkan kelime başarı. Kazandığın an alkışlanıyor, kaybettiğin zaman da yuhalanıyorsun. O nedenle de pek çok kulüp başkan ve yöneticisi alkış için günü kurtarmanın peşinde…
“Benden sonra tufan…” mantığıyla hareket eden, yani “Ben işimi halledeyim de, sonrası umurumda değil” düşüncesindeki yönetimler spor kulüplerinin batağa sürüklenmesinde en önemli faktör oluyor…
Türkiye Futbol Federasyonu’nun son yıllarda FİFA ve UEFA yaptırımlarıyla daha da ciddi davranmaya çalıştığı futbolumuzda kulüplerimizin durumu apaçık ortada.
Ya basketbolumuza ne demeli? Voleybol…
Şöyle arşivleri bir kurcalayın… Kaç kulüp açılmış ve kapanmış… Gülmemek elde değil: Yaz boz tahtası gibi…
Arkasına bir güç alamayanlar karanlığa mahkûm durumuna gelirken, gerisinde de bir enkaz bırakıyor. Binlerce sevenini, gönülden bağlı aşk için renklerine tutkunları gözyaşlarına boğuyorlar…
Bardağın dolu tarafını olduğu kadar da boş tarafını görmek ve olayların doğrusunu bilmek, öğrenmek, yaşamak insanın yanılgı riskini sıfıra yaklaştırıyor.
Bugün sosyal medyada eli kalem tutan “kalemşorlar” yazdıkları veya attıkları yazılara bir gün kendisi de inanıyor ve “yaaaa…” diye hayrete düşüyor ama iş işten geçip, “Atı alan Üsküdar’ı geçiyor…”
Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç’u bugün futbol takımının aldığı kötü sonuçlar üzerine başarısız ilan edenlerin anlını karışlarım.
Önce şunun bilinmesi gerekir. Fenerbahçe Spor Kulübü, sadece futbolla ilgilenen bir kulüp değildir. Çok sayıda branşı olup futbol da olmazsa olmazıdır… Başarı kriteri, genele yayılıp idari yaptırımlar da göz önünde bulundurulup dernekler yasasının elverdiği 3 yıllık sürenin sonundaki genel kurulda karneye notlar verilip “sınıfı geçti” veya “kaldın. Yolun sonu. Başkanlığın bu kadar” denmelidir.
Yoksa bir galibiyette alkış tutanlarla ne şampiyon olunur, ne de bir yenilgi sonrası öfkesine hâkim olamayıp da, yuhalayanlar kulübün kapanmasını sağlar…
Fenerbahçe ve Ali Koç birbiriyle bütünleşmiş isimler. Bu noktada Ali Koç gibi bir seçkin ve saygın işadamı kulüp başkanlığına geliyorsa… Destekleyip, diğer iş adamlarının da diğer kulüp başkanlıklarına kollarını sıvamaları için teşvik edilmelidir…
“Türk Sporu”ndaki kurtuluş reçetesi gerçeğini öğrenmek isteyenler, sporun içine “sporu bilen insanlar” kadar iş dünyasını yönetenleri de çekmek zorundadır..
Kulübün dertlerini yönetici olmadan bilmenin imkân ve ihtimali yok… Dışarıdan gazel okumak nedir biliyor musunuz?.. Biliyorsunuz da, unutmayın “Davulun sesi uzaktan hoş gelir!..”
Git yanına da gör, anyayı, konyayı…
Gelelim İzmir’deki spor kulüplerimize…
Sportif başarı mutlaka ön planda. Kazandın, kazandın… Kaybettin mi yandın!..
Bucaspor ve Karşıyaka’nın durumları ortada… Soruyorum size, İzmir’in iki büyük ilçesi bir kulübü neden sırtlayamıyor?
Çok uzağa değil, 90 Kilometre mesafedeki “Zeytinin başkenti” diye anılan, bizim dönemin “tütün ambarı” Akhisar’a gidin ve “Akhisarspor Modeli” inceleyin… Bakın nasıl yönetiliyor…
Alt yapıdan futbolcu yetiştireceğiz diyorsanız da, İşte size “altın madeni”: Altınordu…
Seyit Mehmet Özkan’a, Barış Orhunbilge’ye sorsanız size söylemeyecek mi?..
Altınordu’ya uzun uzun bakıp da; Bucaspor’a neler kaçırdığı için yanıyorum…
İşte “başarı ve başarısızlık” dediğimizde konu o kadar çok uzuyor ve dallanıyor. Nereden keseceğini bile bilemiyorsun.
Bence bilinmesi gereken tek şey. Kısa mesafe koşu gibi değil de, maraton gibi izlemeli, beklemeli…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!