Bazen “kardeşim” dersin, bazen de “çocuğum gibi…” Bunlar öz olmasa bile yaşamında sana renk katan, ahenk, mutluluk, huzur verenlerdir. Kesinlikle zarar değil yarar görmüşsündür. Menfaatler nalıncı keseri misali olmaz, testerenin iki ucu gibidir… “Karşılıklı sevgi ve saygı” ya dayanır sizin anlayacağınız…
Yaşı ne olursa olsun, muhabbetinden keyif alırsın. Bir dost gibi sarılır, dinler veya anlatırsın… İyi gününde de o vardır yanında… En kötüsünde de…
Zamanı ne olursa olsun… Elbette yaşı da… Senden büyük veya küçüktür. Belki de akranındır… Önemlisi senden önce veya sonra doğduğu değil anlaşıp anlaşamadığındır. O an zaman durur. Her şey eşitlenir… Hani derler ya; “Çocukla çocuk, büyükle büyük olur” diye!
Dostluk bambaşka…
Yaşam süresince bu böyledir. Adeta doğanın kanunu gibi…
Spora bakıyorsun... Hep dostları görmek istiyorsundur. Gerçek spor sevdalılarını… Kavgasız, küfürsüz… Yan yana… Omuz omuza karşılaşmayı izlemek…
“Ezeli rekabet” diyerek “kanlı-bıçaklı” olmak mı güzel, yoksa gönül almak mı? Hangisi?
“Bu ortamda mümkün mü?” diye söz kullanmayın. Ortam da ne var? Bunu yaratan bizler olduğumuza göre, kirli tutacağımıza tertemiz yapmak da elimizde!
Peki, neden yapamıyoruz?
Sorular, sorular…
Futbol, ülkemizin değil dünyanın en çok sevilen ve izlenen spor oyunu.
Spor nedir? Tüm dünya şöyle tarif ediyor:
“Belli kurallara ve tekniklere uyularak yapılan, bedensel gelişmeye yararlı, eğlenmek ve yarışmak amacı da bulunan beden hareketlerinin tümünün ortak adı.”
Okudunuz değil mi? “Eğlenmek” geçiyor içinde…
Eğleniyor muyuz? Ben eğleniyorum da; sizi bilemem…
Ne yazık biz sporu eğlenceden çok rekabet ortamına sokup, kavgaya dönüştürüyoruz…
Geçmiş yılları aklınıza getirin… Deplasmana gidenlerin otobüsündeki döner bıçakları, palaları, Molotof kokteylleri, sopaları boy boy gazetelerin 1. Sayfalarını süslüyordu…
Sadece ülkemizde mi? Avrupa ve futbolun oynandığı yerlerde de aynı manzarayı görmek olasıydı… Futbol ana branş olduğundan konuya onunla devam ediyoruz ama, diğer branşlarda da durum farklı değildi… Stadyumlardaki anarşi salonlara da sıçramamış, kapalı alanlarda bazen göz gözü görmez olmuştu…
Birileri böyle kirli işlerle uğraşırken, bazıları da kafa kafaya vermiş bu durumdan nasıl kurtuluruz hesaplarını yapıyordu. Dünyada sporun güzelliklerinin yerine fanatizm ve karanlık güçler egemen olmasın diye 1963 yılında Uluslararası Spor Basın Birliği (AIPS), Uluslararası Spor Bilimi ve Beden Eğitimi Konseyi (CIEPSS), UNESCO, Uluslararası Basketbol, Futbol, Ragbi, Güreş Federasyonları bir araya geldi. Ve Fransız yasalarına göre yönetilen Uluslararası Fair Play Komitesi (Dünya Fair Play Komitesi) CIFP’i kurdu… Merkezi Paris'te Maison du Sport Français'de bulunan CIFP, Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından tanındı.
Dünyanın dört bir yanında spordaki çirkinliklere karşılık, güzelliklerden yana olanlar ve el ele tutuşanlar; UNESCO ve Uluslararası spor yönetim organı gücüyle 1963'ten bu yana mücadelesini kararlı bir şekilde sürdürmeye başladı… Uluslararası Fair Play Komitesi, dünya çapında adil oyunun savunulması ve teşvik edilmesinin uğraşına girdi…
Dostluğun ön planda tutulmasını isteyen dünya federasyonları ve Olimpiyat Komiteleri bu nedenle Fair Play olgusunun yerleşmesi için önemli bir karar aldı… Her ülke Milli Olimpiyat Komitesi Fair Play konseyi veya komisyonunu kuracaktı. Dünyadaki bu isteğe Türkiye duyarsız kalmadı. Hemen kollar sıvandı, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Yönetim Kurulu 17 Kasım 1981 tarihinde Turgut Atakol’un başkanlığında toplanıp ilk Fair Play ekibini oluşturdu.
Fair Play; dürüst oyun, dürüst davranış olarak ifade edilmekle birlikte gerçek anlamı etik üstü davranıştır. Etik davranış, kuralları her konuda dürüstlükle ve saygıyla uygulamak demektir. Fair Play ise tüm bunların üstünde kişisel çıkarları ve hırsları bastırarak yaşamda üstün insan ruhunu ortaya koymaktır. Bu felsefe her geçen gün daha da güçlendi.
Yıllar birbirini kovalıyordu… Çalışmalar büyük bir hızla sürüyor ve ses getirmeye de başladı. Dostluk ağının genişletilmesi ve resmiyet kazanılması da isteniyordu…
1991 yılında Milli Olimpiyat Komitesi Çekoslovakya Prag'da Fair Play toplantı düzenledi. Bu toplantıya Türkiye adına TMOK'dan Erdoğan Arıpınar ve Türkay Peker katıldı. Toplantı dönüşünde Arıpınar ve Peker, Türkiye'de Fair Play için bir yön çizilmesine karar verdi, bir çalışma programı ve ödül statüsü hazırladı. 20 Temmuz 1993’de Fair Play'e büyük destek veren Sinan Erdem’in başkanlığındaki TMOK Yönetim Kurulu bu statüyü onayladı. Böylelikle de, Türkiye Fair Play Komisyonu resmen kurulmuş oldu. Erdoğan Arıpınar başkanlığa getirilirken, Türkay Peker de asbaşkanlığı üstlendi.
Komisyon vakit geçirmeden çalışmalarına başladı. Fair Play olgusunun ülke genelinde yaygınlaştırılması amacıyla Türkiye Fair Play ödüllerini düzenledi. Fair Play’i toplumumuza bir yaşam tarzı olarak benimsetme yolunda çaba harcadı. Bu konuda o gün başlatılan çalışmalar TMOK Fair Play Komisyonu tarafından bugün de başarı ile yürütülmekte. Çalışmalar bunlarla sınırlı kalmadı. Dünya Fair Play Karikatür ve Fotoğraf Yarışmalarıyla da gençlerin sanat ile spor işbirliği yoluyla Fair Play’i benimsemeleri için dünyada yepyeni bir çığır açtı. Öyle ki; Dünya, Avrupa çapında ödüller kazandı.
Paris’ten bu yana kimin ne yaptığı ortada. Ülkemizde de bu işin piri olan Erdoğan Arıpınar, ekibiyle birlikte yarınlara hazırlananlara, özellikle de gelecekte sporu yönetecek, eğitimini verecek, öğretecek gençlere “iyiye, doğruya, güzele…” demek için “TMOK Üniversiteler Fair Play Kervanı”nı kurdu. Fair Play ruhunu aşılamak için inanılmaz ter dökmek ve çaba harcamanın yanı sıra Anadolu’yu dolaşmaya, öğrencilerin ayaklarına gitmeye başladı…
Topu taca atmakla başlayan, “Benden çıktı” ile devam eden Fair Play olgusunda gelinen noktanın inanılmaz olduğunu ve toplumun her kesiminde benimsendiğini söylemek istiyorum. Dün “nedir bu?” denen Fair Play bugün ağızlarda adeta sakız olmuş ve örnekleri de artarken “Lütfen Fair Play” diyenler çoğalmıştır… Aslında her bireyin, her spor kulübünün Fair Play olgusu içinde olmasını arzulamaktayım. Herkes üzerine düşeni yaptığı an, geride sadece anılardaki olaylar kalacak. Güzellikler hep ön plana çıkacak ve herkes adil olacak.
Avrupa ve Dünyada Fair Play’e yön verenler bu işe adeta gönül vermekle kalmayıp, yayılması için inanılmaz çalışmalara imza atmayı sürdürmektedirler.
TMOK Fair Play Başkanı Erdoğan Arıpınar tarafından İzmir’e davet edilen ve Altınordu FK’nın tesislerini birlikte gezdiğimiz CIFP Başkanı Dr. Jenö Kamuti’nin Fair Play’e bakış açısı inanın ufkumuzu daha da genişletti…
Öncelikle tesislerde kendisini “Fair Play” diye karşılayan minik futbolculara gülümsemesi bile Fair Play’in ne denli güzellikleri barındırdığını ortaya koydu… Onlarla geçirdiği kısa vakit, günlerce çeşitli örneklerle anlatacağı öykülerden çok daha etkileyiciydi. Aradan geçen yıllara karşın bugün bile Altınordu’nun Torbalı, Selçuk ve Kuşadası’ndaki İsmet Orhunbilge, Sait Altınordu Tesisleri, Metin Oktay, Beytullah Baliç Yerleşkelerinde Fair Play’in izleri silinmedi… Silinecek gibi de değil!..
Jenö Kamuti kimdir? İsterseniz kısaca spordaki uluslararası başarılarına göz gezdirelim.
Dr. Jenö Kamut 1956'dan 1976'ya kadar Macar folyo (eskrim) takımında yer aldı. 1957'de Dünya Takım Şampiyonu ve 1959, 1961, 1963 ve 1965'te Üniversite Dünya Şampiyonluğu, 1961, 1963, 1967, 1973'te Dünya Kupası'nı kazandı. 1976'da Pierre de Coubertin Trophy ile ödüllendirildi. 1968 Yaz Olimpiyatları ve 1972 Yaz Olimpiyatları'nda iki kez folyoda bireysel gümüş madalya elde etti. Uluslararası Eskrim Federasyonu (FIE) 1986-2004 Yürütme Komitesi üyeliği ve FIE 1992-96 Genel Sekreterliği görevlerini üstlendi. Avrupa Eskrim Konfederasyonu Başkanlığı (1996-2005) görevinde bulundu. 2005 yılından bu yana Macar Olimpiyat Komitesi Genel Sekreteri. Uluslararası Olimpiyat Komitesi Tıp Komisyonu (IOC) üyesi ve 1992 yılından günümüzde de devam eden Fair Play Uluslararası Komitesi Başkanı.
Böylesine değerli tıp ve spor adamının çocuklara karşılama sırasında ayaküstü verdiği Fair Play dersi inanın onların yaşamını olumlu yönde geliştirecektir.
Dünya çapında başarılı olmuş Fair Play’e gönül veren nice değerlerin yanı sıra biz de ülkemizde artık bu çalışmalara değer katalım… Belki çok basit görülen ancak inanılmaz iz bırakan, kalplerde yer edinen küçücük bir hareketi sizler de yapabilirsiniz.
Unutmayın her zaman iyilik, güzellik, doğruluk ve dostluk kazanır…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!