Bireyde, istenilmeyen bir olayın veya bir durumun gerçekleşmesi ya da istenilen bir olay ya da durumun gerçekleşmemesi halinde ortaya çıkan ruh halidir. Duygusal yönden; elem, keder, hüzün, karamsarlık şeklinde ortaya çıkar. Davranışsal yönden; en sık görülen ağlama, el ayak titremesi, tedirginlik, durgunluk şeklinde de kendini gösterebilir.
Üzüntü, kişilik temelli bir duygudur. Üzüntü duymak, kötü bir şey değil. Hatta hiç üzüntü duymamak, kötü bir şey. Bireyin bir iç hesaplaşmasıdır. İç dünyası ile dışa dünyası arasında bir denge durumudur. Bir arınmadır, yenilenmedir, geriye çekilip bir güçlenmedir, kendi olmaktır...
Doğal ve naif insani bir duygudur. Hepimiz bu duyguyu sık yaşıyoruz. Üzüntünün bireyde bıraktığı olumsuz etkisi insandan insana değişir. Aynı olay ve durum karşısında kimi çok üzüntü duyarken, kimileri orta düzeyde üzüntü duyar, hatta bazı insanlar da hiç üzüntü duymayabilir.
Üzüntü, bireyin ahlak ve vicdan anlayışıyla çok yakından ilgilidir. Kişiliğimizin ve karakterimizin sigorta görevi gibidir. Yaşadığımız ve maruz kaldığımız olaylar karşısında saldırganlık ve agresif davranışları önleyici ve törpüleyici bir görevi de üstlenmektedir. Örneğin, maruz kaldığımız bir haksızlık karşısında, üzüntü duygumuz körelmiş ve yok olmaya yüz tutmuş ise, yerine saldırganlık davranışı ortaya çıkabilir.
İnsan duyguları üzerine araştırmalar yapan Paul Ekman'a göre altı temel duygu; "üzüntü, mutluluk, sinir, şaşkınlık, korku ve tiksinme". Üzüntü, bireyin yaşadığı normal ve temel bir duygudur. Üzüntünün anormalliği, bireylerin kişilik özelliklerine bağlı olarak yaşanılan bir olay ya da durum karşısında gösterdiği dengesizlik ve ölçüsüzlük halidir.
Mutluluk ile üzüntü birbirine zıt iki duygudur. İnsanlar, bu iki zıt duygu arasında gidip gelirler. Mutluluk ve üzüntü arasında yapılan sağlıklı yolculuklar bireyin psikolojik sağlamlığına önemli bir göstergedir.
Üzüntü içinde olan bireylere nasıl yaklaşmalıyız? Nasıl bir iletişim içinde olmalıyız?
Bizim toplumumuzda üzüntü; kötü, zafiyet, güçsüzlük, hemen terk edilmesi gereken bir duygu olarak kodlanmıştır. Üzüntü duyan birine yaklaşım tarzımız, daha çok güç yitimi içinde olan, zayıflık gösteren, kurtarılması gereken biri olarak görülür. Üzüntü duyan kişiye yardım edecek ve destek olacak kişi, bireyin üzüntüsünü görmemezlikten gelme, kişiyi suçlama, baskılama, ayıplama davranışı şeklinde tepkisini göstermemelidir.
"Üzülecek ne var?", "neden üzülüyorsun?", "hayat üzülmeye değmez", "amaaan boş versene", "sende hemen her şeye üzülüyorsun" gibi sözler, üzüntü içinde olan kişiyi yok saymaktır, değersizleştirmektir, insan yerine koymamaktır. Dahası, nezaketsizlik ve hoyrat bir iletişim tarzıdır.
Böyle sözler karın doyurmaz, doyurmadığı gibi de göz çıkarır, kaş yarar. Öyle geleneksel, otoriter, zorlama şeklinde yardım biçimi, içinde yaşadığımız insan çağında değer görmüyor.
Her alanda zerafet ve nezaket içinde olmalıyız. Bu tür durumlarda, öznel ve kişisel yargılardan sıyrılıp karşımızdaki bireye değer veren, ona saygı duyan ve olduğu gibi kabul eden bir yaklaşım göstermeliyiz.
Üzüntü duyan bireye öncelikle saygı duyun. Yaşadığı duygunun doğruluğuna bakmaksızın olduğu gibi kabul edin. Kabul etmek, hak vermek değildir. İçinde yaşadığı durumu anlamaya çalışın, ancak anladığınızı her fırsatta ifade etmeye çalışmayın. Anlamanız, sizin yardım desteğini doğru yapmanız için gerekli, anladığınızı ifade etmeniz empatik davranışı kaybeder. Hiç kimse, kimsenin ne yaşadığını tam anlayamaz.
Yanına yaklaşın, yakınız ise dokunun ve sarılın. Aile fertleriyseniz dokunmak ve temas etmek iyi gelir. Aile fertleri değilseniz, dokunmak çok ters tepebilir, hatta hiç dokunmamak bile gerekir. Sonra güven veren bir ses tonu ile fark edildiğini ve yaşanılanları tanımlayan iki üç objektif cümle sarf edilebilir. İletişime geçildiğini ve fark edildiğini bilmesi için bir iki soru sorulabilir. Gereksiz ve fazla soru, güvensizlik ve tedirginlik yaratabilir. Yardım edebileceği ya da hazır olduğu belirtilir. Gerekirse su ve acil bir temel ihtiyacı giderilebilir. Konuşmak istiyorsa, aktif dinleme dediğimiz, dinleme davranışı gösterilir.
Eğer, ağlıyorsa, ne olur ağlamasını kesmeyin. Cinsiyet fark etmez. Sessizce bekleyin. Ağlamak iyidir, üzüntünün verdiği acıyı azaltır. Duygusal yükün hafiflemesine neden olur.
Birey, isteğine bağlı olarak bulunduğu ortam değiştirilebilir. Daha güvende olacağı bir yere götürülebilir veya taşınabilir. Yaşadıkları veya maruz kaldığı durum sorgulanmamalı, suçlanmamalı ve ayıplanmamalı. Yardım ve destek veren kişiler kendini otorite konumuna sokmamalı, durum hakkında değerlendirme yapmamalı, kritik yapmamalı...
Üzüntü duyan birine yardım etmeyi bilmiyorsanız, yanında sessizce durun, sizden bir şey isterse kendine ve topluma zarar vermeyecek bir şey ise yerine getirin. Bu bile, soruna yüzde elliden fazla çözüm getirir.
Üzüntü yok edilmemeli, kayıp olması için çaba gösterilmemelidir. Üzüntünün, yavaş yavaş terk etmesi ve normale dönmesi için sabırla bireye yol arkadaşlığı yapın.
Üzülmek ayıp değil, hiç üzülmemek de iyi değil.
Keyifli bir hafta sonu diliyorum.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!