Taş, doğada bulunan saf bir elementtir. Toprak, su, ateş, ağaç ve metal doğada bulunan beş elementtir. Taş, toprağın katılaşmış veya sertleşmiş halidir. Topraktan oluşur, yani toprağın yavrusudur. Anasından daha sert ve haşindir. Toprak ise, yumuşak, naif ve sabırlıdır.
Toprağın naifliğini, yumuşaklığını ve yürekli halini, taş’ın yaşam serüveninde rastlamaktayız. Taş deyip geçmeyin, kimlere yar olmuş, kimlere var olmuş, kimlerin yarasına merhem olmuş.
Toprak ile taş arasında diyalektik bir ilişki var. Toprak, tarihsel süreç içinde başkalaşım geçirerek taşlaşıyor. Taş, iklimsel ve çeşitli tahribatlı durumlarından sonra toprağa dönüşüyor.
Evimizin yapımında kullanılan, yolun ana maddesi olan, yürürken ayağımıza takılan, çobanın hayvanlarını sürüde tutmak için fırlattığı, parklarda süs niyetine kullanılan bildiğimiz taş işte…
Sevgililer, aşklarını ilan etmek ve birlikteliklerini ömürlü kılmak için, erkek kadına “tek taş” yüzük hediye eder. İki sevgilinin mutluluğunun harcıdır.
Çok sağlam arabaya, taş gibi araba deriz. Çok hoşumuza giden ve sevdiğimiz her şeye “taş gibi” de denir.
İnsandan uzak, topluma karışmayan, soğuk, donuk bir insana da “taş yürekli” denir.
Dünya tarihinin en eski çağı, bilinen en uzun çağı “Taş devri” çağıdır. Taş, tarih dönemlerine de adını vermiştir.
1940’li yıllarından sonra, türkü dinlemek için cihazlar vardı. 20 cm çapında 1 milimetre kalınlığında siyah renkli daire şeklinde plaklar, ses cihazı makinesinde döndükçe türküler dinlenirdi, işte bu plağın adı da “taş plak”tı. Bir zamanlar taş, ruhumuzda gıda verir, yüreğimizi soğuturdu.
1960 yılında Gönül Yazar’ın başrolü olduğu filmin adı “Taş Bebek”. Daha sonra, Gönül Yazar’a halk filmin adını vererek, “taş bebek” dediler.
Yunus Emre şu dörtlüğünde, doğanın insana bazen acımasız ve sert davrandığını, dağları “taş bağırlı” dağlar olarak betimleyerek anlatıyor. Taşa merhametsiz, katı, iyilik bilmez anlamı yükleyerek, dağı taş ile tasvir ediyor. Toprağı daha yumuşak, merhametli, iyiliksever olarak tasvir ediyor.
Ben toprak oldum yoluna
Sen aşırı gözetirsin
Şu karşıma göğüs geren
Taş bağırlı dağlar mısın
Musa Kaval’ın, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi’nde “Taş-Toprak Teşbihi Bağlamında Hacı Bayram Veli’nin Şiirlerinde Seyr-İ Süluk” makalesinde, ““Hacı Bayram Veli’nin “Ben dahi bile yapıldım, Taş ve toprak arasında” Taş yönü ile insanın olumsuz nefsani meyillerini, toprak yönü itibarıyla da ruhani güzel yönlerini sembolize etmiştir”” ifade edilmektedir.
Hacı Bayram Veli, insanın bir özelliğini anlatırken, taşın doğadaki halini, insanın karakterine benzeterek taşı tasvir etmiş.
Benimde heralde başıma bir taş düştü ki, bir taş yazısı yazmak istedim. Taşları çok severim. Doğa yürüyüşlerinde, rengiyle, şekliyle, kokusuyla bana ilginç gelen taşları toplarım. Çalışma masamda bu taşları sergilerim. Yeşil, sarı, kırmızı, kahverengi, siyah, beyaz rengarenk taşlara ara ara dokunur ve severim. Bana çoğu zaman huzur verir, ilham verir.
Çevrenizde ne kadar tarihi bina, yapı, eser, kalıntı, harabe varsa hepsi taş değil mi? Taş, tarihsel geçmişin belleği. Yapılarda kullanılan taşların karakteristik özelliklerine bakılarak uygarlığını, tarihsel dönemini anlıyoruz. Taş, bize bir yol gösteriyor, bir sunum yapıyor, bir işaret veriyor.
İzmir Selçuk’taki Efes harabelerinin hepsi taş. Tarihsel dönem sürecinde, taşın kullanımı bir uygarlık göstergesi olmuştur.
En kutsal saydığımız, o narin vücudumuzda da taş var. İnsanın bünyesi belli bir miktarda taş üretir. Benim taş ile işim olamaz demeyin, bir miktarda olsa vücudunuz küçük bir taş ocağı.
Kafamızı kıran, ayağımızı ezen, safra kesemizde bize acı veren, ekmeğimize katık olan, geçim kaynağımız, sevgilimize hediye, stres düzenleyiciliği yapan (Oltu tespihi), yapıları oluşturan, mekanlarımızı süsleyen, tarihsel geçmişin belleğini oluşturan, yollara döşenen, duvar olan, dilimizde sözlere ve şiirlere konu olmuş taşın öyküsünü yazmakla bitmez.
İnsanoğlunun geçim kaynağı. Ülkemizde bir çok yerde taş ocakları var. Yer altından çıkarmak için canımızı ve gücümüzü seferber ediyoruz. Yer üstünde taşlar azmış gibi yer altından taş çıkarıp işliyoruz, işlenen taşlar ekmeğimize katık, belleğimize mühür, dilimize mihmandar oluyor.
Ülkemiz taş cenneti, adeta taş denizinin üstünde yaşıyoruz.
Lüle taşı: Pipo ve süs eşyası yapımında kullanılır. Dünyada ve Türkiye’de sadece Eskişehir’de.
Oltu taşı: Tesbih ve süs taşı olarak kullanılır. Erzurum’un Oltu ilçesinde.
Zımpara taşı: Zımpara yapımında kullanılır. Ahşap yüzeylerin pürüzlerini giderir. İzmir (Karaburun, Urla, Çeşme, Ödemiş) ve Muğla’da (Milas).
Mermer taşı: Heykel yapımında, inşaat işleri ve süslemede kullanılır. Ülkemiz mermer bakımından zengindir. Afyon, Burdur, Kütahya, Marmara Adaları, Kırşehir, Tokat, Bitlis ve İzmir’de.
Taş ile ilgili sözleri araştırdım. İçinde taş geçen ilginç sözlere rastladım. Taş, sözlerin bazılarında itilip, kakılmış; bazılarında saf ve naif haliyle kullanılmış, bazılarında yüceltilmiş..!
Taşın itilip, kakıldığı sözler;
Bağrına taş basmak,
Taş taşırım, laf taşımam,
Başını taştan, taşa vurmak,
Dostun attığı taş, baş yarmaz,
Çamura taş atma üstüne sıçrar,
Kibir, bele bağlanmış taş gibidir,
Ayağa değmedik taş, başa gelmedik iş olmaz,
Geçmişine taş atanın, geleceğine gülle atarlar,
Kadın var taşı aş yapar, kadın var aşı taş yapar,
Evlenmek, insanın ya boyuna taş bağlar, ya da başına taç giydirir,
Taşın saf ve naif haliyle kullanıldığı sözler;
Taş dibe düşmez,
Ummadığın taş, baş yarar,
Taş üstünde taş bırakmamak,
Attığın taş, ürküttüğün kurbağaya değsin,
Bir ah çeksem dağı taşı eritir, gözüm yaşı değirmeni yürütür,
Taş atıldıktan sonra; söz ağızdan çıktıktan sonra; fırsatlar kaçtıktan sonra; zaman geçtikten sonra; telafisi mümkün olmaz,
Taşın yüceltildiği sözler;
Taştan yağ çıkar, ondan çıkmaz,
Kum üstünde şaton olacağına taş üstünde kulüben olsun,
Hakikat bir taş kadar sert, bir gonca kadar da yumuşaktır,
Testi taştan korkar ama o taş çeşme oldu mu, testiler her an ona gelmeye can atar. (mevlana),
İçinde "taş" geçen deyimler ve açıklamaları;
Taş atmak: Dolaylı olarak birine dokunacak bir söz söylemek.
Taş attın da kolun mu yoruldu? (deyiminin anlamı) O kadar kolay ve yapıldığında fayda getirebilecek işleri anlatır.
Taş çatlasa: Her ne yapılsa. Taş çatlasa akşama kadar varamaz.
(Birine) Taş çıkartmak: Yetenekleri bakımından birinden üstün olmak, birini geçmek.
Taş koymak: (argo) Bir ya da birkaç kişi konuşurken, dışarıdan birinin gelmesiyle, o konuşma yarıda kalmak.
Taş yağar, kıyamet koparken: Telaşlı ve tehlikeli zamanları anlatır.
Taşı başa, başı taşa vurmak: Her çareye başvurarak güç işi başarmaya çalışmak.
Taşı gediğine koymak: Söylenmek istenen bir sözü sırasını bulup tam yerinde söylemek.
Taşı sıksa suyunu çıkarmak: Çok güçlü, sağlam bir vücudu olmak, isterse en güç işleri başarıyla sonuçlandıracak bir gücü olmak.
İçinde "taş" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları;
Taş altına olmasında dağ ardında olsun: Her ayrılığın sonunda bir kavuşma umudu vardır, ama ölüm ayrılığında yoktur.
Taş yerinde ağırdır: (atasözünün anlamı) İnsanın değeri en iyi kendi çevresinde bilinir. Kaynak: https://www.lafsozluk.com/2011/03/tas-ile-ilgili-atasozleri-deyimler-ve.html
Başka kültürlerde taş ile ilgili sözler;
Taşı sözünde ve dilinde işleyen sözlerde var. Taşa anlam katmışlar, ruh vermişler, taşı doğaya rehber etmişler…
Sürekli damla, taşı deler. (Alman atasözü)
Yuvarlanan taş, yosun tutmaz. (İngiliz atasözü)
Taşlar değil, yapılan işler anıtları meydana getirir. (Motley),
Kendi evini yapamıyorsan, bari bir yapana taş yaşı. (Hint atasözü)
Camdan evde oturanlar başkalarına taş atmamalıdırlar. (George Herbert),
Söz sıcak demir gibidir, zamanında söylemedin mi, soğur taş gibi olur. (Cengiz Aytmatov)
Söze anlam katan taşın, dilimizde ima yollu, bir çok söz var… İnsanın ne taşmış diyesi geliyor.
Tek taş, mihenk taşı, mezar taşı, böbrek taşı, çakıl taşı, taş yol, taş kırığı, taş yürekli, taş mektep, taş plak, taş duvar, taş bina, taş arabası, taş dibek, taş yüzük…
Durun bir de Tarkan’ın şarkı sözü var;
Arar bulurum izini bilirsin zır deliyim ben
Yakarım yıkarım ne var ne yok gelirim peşinden
Taş olurum yollarında takılır düşer ah yorulursun
O uzaklar bize haram
Gel vazgeç ziyan olursun…
Hayatın içinde olup da fark edemediğimiz, bakıp da göremediğimiz, her söze konu olmuş, her derde deva olan, bazen itilip kakılan, bazen sertliğinden insanın mertliğine örnek olan, evimizin hammaddesi, ekmeğimize katık olan hayatımıza anlam katan taş, seni hiçbir zaman unutmayacağız.
Vee bir şiir ile yazıyı sonlandırıyorum,
Taş
Merhametsiz kalpleri sana benzettiler
Sana dilsiz, ruhsuz dediler
Halbuki senindir değirmendeki beste
Seninle biçim verir ruhuna heykeltıraş
Sana sürülür yüz, sana vurulur baş
Milyonca insanın, milyonca yıl taptığı taş
Sensin mehtabı süsleyen, surlarla sütunlarla
Çeşmeler, kemerler senden yapılır
Senden yapılır Allah’a giden merdivenler
Namaz vakti Müslümanlara senden haykırılır
Sevmediği kulları Allah taş edermiş
Görmedim, ama inanırım
Hatta bir gün gelecek
Gökten de yağacaksın sanırım
Taşlardır bekâ, taşlardır ebediyet
Taştan başka tarihe ne bırakır medeniyet
İnsanoğlu taş olur baş yarar
Taşı üst üste kor, yapar
Bir yandan durmadan yıkar
Ve bir gün yatırılır boylu boyunca
Şehrin musalla taşına
Yine bir taş dikilir başına
İşte bu taştır insanoğlundan bâki
Üstünde bir tarih, bir Fatiha bir Hüve’l-bâki
Yukarıdaki şiiri 1982/1983 yılında askerlik yaptığım Kars Akyaka'da 1962/1 tertip duygusal, içine kapanık bir arkadaşımın verdiği şiirdi. Şiiri o mu yazdı yoksa başkasından mı aldı bilemem ama kendisinin yazdığını söylemişti (Erol Kara). Kaynak: https://www.erolkara.net/2020/06/tas-sir.html
Kıymetini bilene taş; başa yastık, altına döşek, üstüne yorgandır…
Taş’lı günler dilerim..!
Sevgi ve saygılarımla..!
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!