ANA SAYFA > Yazarlar > Atila İnce > İletişim Duygu Alışverişidir

İletişim Duygu Alışverişidir

Atilaİnce
Sosyal Medya :
14 Eylül 2020, Pazartesi 22:54
1307 kez okundu

İki ya da daha fazla insan arasında temas başlamışsa, iletişim de başlamıştır. Bu bir akademik yazı değil. İletişim konusunda bir bakış açısını ortaya koymaya çalışacağım.

Konu iletişim olunca hemen hepimiz ahkam keseriz. Sözü kimseye bırakmak istemeyiz. İllaki haklılığımızı ispat etmeye çalışırız. Karşımızdaki ne kadar konuşmuşsa, ondan geri kalmayacak kadar konuşmak isteriz. Gerçekte iletişim bu mu? Yoksa nedir o zaman?

İletişimin birçok tanımı var. Kabaca şöyle tarif edebiliriz; kişiler arasında ses, görüntü, ışık gibi akla gelebilecek her türlü yollarla mesaj alışverişi.

İletişimin varlık sebebi, üzerine oturduğu temel fonksiyonel ilişki duygu alışverişidir. İki ve daha fazla kişi arasında bir duygu alışverişi varsa bu bir iletişimdir. Yoksa, tek taraflı bir bilgi aktarımıdır.

Duygu alışverişinin sağlıklı çalışabilmesi için, dinleyicinin aktif dinlemede olması gerekir. Dinliyormuş gibi yapmak, başka şeylerle uğraşmak, karşısındaki konuşurken cevap hazırlamaya çalışmak, hele hele sözünü kesmek aktif dinlemek değildir. Bu bir pasif dinlemedir. Yani dinliyormuş gibi yapmaktır, karşıdaki kişiyi halk arasındaki tabirle “Tiye” almak demektir.

Aktif dinleme; konuşmacının yüz çehresine odaklanarak, konuşmanın içeriğini anlamaya çalışarak, konuşanın beden diline dikkat ederek, sözünü kesmeden dinlemek ve dinlediğini ses, mimik ve jestlerle geribildirimde bulunmaktır.

Şimdi bu kadar lafı neden ettim? Elbette bu yazdıklarımın bir kısmını veya hepsini biliyorsunuz. İletişimde çok sık rastlanan büyük yanlış üzerinde durmak istiyorum.

İletişim duygu alışverişidir, dedik ya..! Çoğu zaman ara ki bulasın, duygu alışverişi yapılan iletişimleri..!

Genellikle, iletişim duygu alışverişinden çıkıp bir güç gösterisine, bir ego tatminine, karşıdaki kişiyi itibarsızlaştırmaya doğru gitmekte. Adeta ben senden çok biliyorum, ben daha güçlüyüm, bu konuda en son sözü ben söylerim, ben daha otoriteyim anlayışına dönüşmekte. Çoğu zaman karşımızdaki kişiyi bastırmak, onu etkisiz hale getirmek, zayıflatmak, itibarsızlaştırmak gibi ötekileştirecek ne varsa yapmaya çalışıyoruz. Ben kazanayım, sen kaybet anlayışına dönüşüyor gitgide.

Son dönemlerde, kişiler birbirlerine olan tahammülleri gitgide azaldı. Karşımızdaki kişiyi dinlemek; güçsüzlük, boyun eğme, bilgisizlik, söyleyeceği bir şeyi kalmamış melun, mazbut, etkisiz bir karakter olarak görünmeye başlandı.

Geçmişte, bir yetişkini, iletişim becerilerini kullanarak dinliyordum, bir süre sonra konuşmasını kesti, sen beni dinlemiyorsun dedi. Bende, siz konuşuyorsun, ben de sana bakarak sessizce dinliyorum, hatta şunları şunları söyledin, şu görüşleri ortaya koydun dedim. Bana ne dese beğenirsiniz?

Ama dedi, ben konuşurken sen de araya laf katman lazım dedi. Karşılıklı aynı anda konuşursak, beni dinlediğini anlarım, dedi. Kendince haklı tabi, halk arasında iletişim deyince yarısı konuşacak, diğer yarısı dinliyormuş gibi yapacak. O kişi bana iletişimi nasıl ve ne şekilde bildiğini ortaya koydu. Ben de etkili iletişim becerisinin, biri konuşurken diğerinin dinlemesi gerektiğini anlatmaya çalıştım, epey bir uğraşıdan sonra sizin gibi hiç düşünmemiştim, haklı gibisiniz sanki dedi.

Bazen de iki kişiden biri konuşuyor öbürü dinliyor. Konuşan kişi, karşısındakine duygu aktarmıyor bilgi aktarıyor. Elbette, iletişim de zaman zaman bilgi aktarımı olabilir. Ama bu yeri ve zamanına göre yapılır.

Karşınızdaki kişiyle iletişim halindeyken, sürekli bilgi aktarma yoğunluklu iletişim bir süre sonra sıradanlaşır, tatsız, tuzsuz, keyifsiz bir iletişime dönüşür. Sürekli bilgi aktardığınızda, karşınızdaki kişiyi, çok özür dileyerek yazıyorum, “ahmak” yerine koymuş olursunuz. Bizim kültürümüzde bir söz vardır, “Lafın fazlası, ahmağa anlatılır” buradaki lafın fazlası demek, ekseriyette bilgi içerikli, güç gösterisine dönüşen, nobran, kendini otorite yerine koymuş iletişim tarzıdır.

Konuşma ile ilgili bir söz daha var bizim kültürümüzde, “Güzeli oynatırlar, çirkini söyletirler”. Vara yoğa, abur cubur, harman hasatı gibi her konuda konuşulmaz. Bu söz şununla karıştırılmasın, kişi deneyimlidir, bilge insandır, keyifli anlatımı vardır, dinleyenlerde istekliyse bu kişi konuşsun, dinlenir. Bu tür kişilerin konuşmalarından mutlaka öğreneceğimiz çok şeyler vardır.

Dinlemenin özü, karşımızdaki kişinin dünyasında ayakkabımızla dolaşmak, ayak izleri bırakmaktır. Onu anlamaktır, fark etmektir, değer vermektir, önemsemektir… Bunlardan şu çıkmasın, iletişim hak vermek değildir. Karşımızdaki kişi konuşurken anlaşıldığı hissi oluşmalı, biri beni dinliyor, bana değer veriyor, önemseniyorum, biri bana zaman ayırdı duygusu oluşmalı.

İletişimde yaptığımız hatalardan biri de; her konuşmayı eleştirmek, karşı gelmek, değerlendirmelerde bulunmak, eksik bulmak, yanlış aramak, suçlamak, ayıplamak… Çok yaptığımız iletişim kazaları.

Konuşan kişinin görüşlerine katılmadığımızda illaki eleştirmek zorunda değiliz. Eleştiri de bir görgü kuralıdır. Nerede, ne zaman, hangi ölçüde eleştirmemiz gerektiğini iyi bilmemiz gerekir. Karşımızdaki kişiyi eleştirmek bir hak değildir, eleştirme zorunluluğumuz da yok.

Şunu bir kafamızda tam oturtabilsek, her konuşanın konuştuğu tam doğru değildir. Kişi, kendi fenomenolojik alanından mesajlar veriyor. Karşımızdaki kişinin konuşmasını eleştirdiğimizde ya da eksik aradığımızda bizimde ileri sürdüğümüz her mesaj yüz de yüz doğru değil ve biz de kendi fenomenolojik alanımızdan olayları algılamaya çalışıyoruz.

Fenomenolojik alan hakkında kısaca bilgi vermek isterim. Doç. Dr. Yıldız Dilek ERTÜRK ve Arş. Gör. Tuğçe Ertem ERAY’ın, Intermedia International e-Journal, Spring - June – 2016 3(1) yayının, “Fenomenolojik Bir Kavram Olarak Kendilik ve Sosyal Ağlarda Kendilik Sunumu ile Narsistik Eğilimler İlişkisi: İletişim Fakültesi (İ.Ü.İ.F.) Öğrencileri Üzerine Bir Ön Çalışma” adlı araştırmasında;  

“Kendini ve dış dünyayı kendine özgü bir biçimde algılayan kişinin ‘öznel yaşantısı’ fenomen olarak tanımlanmaktadır. Bireyin davranışını biçimlendiren en önemli faktör, onun kendini ve çevreyi o andaki anlamlandırma biçimi bireyin fenomenolojik alanıdır. Fenomenolojik alan bireyin ‘ben’, ‘benim’ veya ‘kendim’ olarak ayırt ettiği, farkında olduğu, kendisi ve kendini ortaya koyduğu maddesel, ruhsal ve sosyal bileşenlerin toplamında bir ‘ben’ inşa etmektedir” diye belirtilmektedir.

Yani buradan anlaşılacağı üzere, her kim ne konuşursa konuşsun, öznel dünyasından, sosyal ve fiziksel çevreyi algılayış biçiminden mesajlar vermektedir. Kişinin her söylediğini, her konuştuğunu ve her mesajını düzeltmek, eleştirmek, değerlendirmek bataklıkla sinek avlamak gibidir. Doğruluğu kanıtlanmamış mesajlar içeriyor. Hangi mesajın peşine düşeceksin doğrultmak, düzeltmek için.

Epiktetos şöyle der; “Bir güzel söz söyleme sanatı varsa, bir de güzel anlama ve dinleme sanatı vardır”.

Emre KONGAR da şöyle der; “İnsan karşısındakini konuşarak değil, dinleyerek ikna eder”.

Gönülden gönüle muhabbet, kalpten kalbe giden bir yol, sevgisi yüreğe dokunan iletişimleriniz bol olsun. Konuşurken gönülden gönüle duygudaşlık kurun. Başkalarını dinlediğiniz kadar değerlisiniz.

Hepinize sevgi ve saygılarımla.


PAYLAŞ

Yazara Ait Diğer Makaleler

22.02.2021 Dostoyevski’nin “Yeraltından Notlar” Romanı

11.02.2021 Dostoyevski’nin “Kumarbaz” Romanı

05.02.2021 Fizyoterapist Eda Aslan’dan İnsanlık Dersi

01.02.2021 Tolstoy’un “Savaş ve Barış” Romanı

27.01.2021 Dostoyeviski’nin “Suç ve Ceza” Romanı

20.01.2021 Recep İvedik filmleri üzerine

14.01.2021 Travma paylaşımlarının ne yararı var?

08.01.2021 2020 Yılının Kahramanı Doktorlarımız Hemşirelerimiz ve Sağlık Çalışanlarımızdır

01.01.2021 Mutluluk

30.12.2020 Korku

26.12.2020 Üzüntü

21.12.2020 Kaygı

12.12.2020 Hurdacıdan çalar saat aldım

07.12.2020 Psikolojik sağlamlık

30.09.2020 30 Eylül Psikolojik Danışmanlar Günü kutlu olsun

25.09.2020 Neşet Ertaş’ı minnet ve saygıyla anıyoruz

20.09.2020 Çocukluğumuzdaki anılarımız yaşam kumbaramızdır

08.09.2020 Taş’ın Hayatımızdaki Yeri

31.08.2020 Genç Kızlarımız Avrupa Şampiyonu

29.08.2020 Neden İyilik Ederiz..?

25.08.2020 Başkalarının Tesellisi Akılcı Olmalı

21.08.2020 İzmir’in Simgesi Hasanağa Bahçesi'ni Kirletmeyin

17.08.2020 Yüz Yüze Eğitimin Ertelenmesini Fırsata Dönüştürebiliriz

13.08.2020 Eğitim Fakültesi - 5

11.08.2020 Siyasal Bilgiler, İktisadi ve İdari Bilimler, İşletme ve İktisat Fakülteleri - 4

10.08.2020 Hukuk Fakültesi - 3

06.08.2020 Mühendislik ve Mimarlık Fakülteleri - 2

05.08.2020 Sağlık Alanında Eğitim Veren Bölümler - 1

30.07.2020 Meslek Seçimi Yaparken Nelere Dikkat Etmeliyiz?

23.07.2020 Liseleri Tanıyalım ve Hangi Liseyi Tercih Etmeliyim?

17.07.2020 Liselere Tercih İşlemleri Nasıl Yapılacak?

10.07.2020 Z Kuşağını Anlamak

04.07.2020 Y Kuşağı ile Nasıl İletişim Kurmalıyız?

01.07.2020 Kuşaklar

26.06.2020 Coronavirüs Sonrası Toplumsal Değişim

23.06.2020 Üniversite Adaylarına ve Anne-Babalara Öneriler

21.06.2020 LGS ve YKS'nin Haziran ayında yapılması doğrudur

19.06.2020 Ergüven: Önümüzdeki sezon Sultanlar Ligini hedefliyoruz


SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Aytaç kesik Aytaç kesik 25.09.2020

Mükemmel tespit

yükleniyor

Köşe Yazarları

Anket

Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?