Dünya edebiyat tarihinin başyapıtlarından, Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza” romanı insanın ne olduğunu ve nasıl olduğunu anlatıyor. Öğretmenliğe başladığım ikinci yılında okumuştum. Meslek hayatımda bana çok büyük bir idealizm kazandırdı. Daha sonra romanla ilgili birçok analiz, değerlendirmeler ve roman üzerine yazılar okudum.
Bu roman bana, insanı öğretti. İnsanı daha iyi anlamamı sağladı. İnsanın bir deriden, bir kemikten var olmadığını, hatta düşünce üreten ve duygulara sahip olmanın bile yeterli olmadığını öğretti. Aslolan, insanı insan yapan “VİCDAN” olduğunu öğretti. “VİCDAN”ın akıl ve duygu dengesini oluşturup; erdemli, ahlaklı, onurlu ve şerefli bir insan olmanın en temel bir olgusu olduğunu öğretti.
Kısaca romanın özetini, hatta özünü paylaşacağım. Daha sonra roman üzerine duygu ve düşüncelerimi yazacağım. Tüm okurlarıma bu romanı, okumalarını tavsiye ediyorum. Dünya edebiyat otoritelerinin birçoğu, gelmiş geçmiş en büyük dünya roman klasiği olduğu yönünde görüş ortaya koymaktalar.
Romanın baş kahramanı Raskolnikov, hukuk fakültesi öğrencisidir. Ailesinden uzak bir şehirde, Petersburg’da eğitim görür. Yoksulluk içinde yaşar. Geçinecek ve Hukuk Fakültesi eğitimini sürdürecek kadar parası yoktur. Hayatını ve öğrenimini devam ettirmekte zorlanır ve hukuk fakültesini bırakmak zorunda kalır. Yaşadığı hayat, iç dünyasında ruhsal tahribatlara yol açar ve çelişkiye düşer. Bir tarafta Hukuk eğitimi almak istediği halde parasızlık yüzünden, okulu bırakır. Diğer taraftan komşusu tefecilik yapan yaşlı kadının varlık içinde yaşadığına tanık olur. Yaşlı kadını öldürerek tefeciliği ortadan kaldırmaya karar verir. Dünyayı, kötülüklerden arındırmak ister. Raskolnikov içindeki çatışmalara daha fazla dayanamaz, komşusu yaşlı kadını evinde öldürür. Altınlarını alarak evden uzaklaşır. Altınları satıp, yarıda bıraktığı hukuk eğitimine devam edip, topluma yararlı bir insan olmak ister.
Raskolnikov, paraya kavuşmuştur, mutlu ve müreffeh bir hayat yaşar. Çılgınlar gibi eğlenir, gününü gün eder. Bu arada daha önceden ödemediği bir borç yüzünden karakola çağrılır. Karakolda, ödemediği borcunun soruşturması sürecinde, takibe alındığı ve şüphe uyandırdığı düşüncesiyle orada bayılır. Sonrasında içi içine sığmayan korku ve endişeler yaşar. Vicdan azabı çekmeye başlar. İyice bitkin düşer ve hastalanır. Korkuları giderek artar, kendinden şüphelendiği hissi giderek güçlenir. Git gide yoğun bir şekilde depresif duygular yaşar. Kendini ve ihtiraslarını sorgular. Cinayetin sonunda, elde ettiği paranın değerini sorgular. İşlediği cinayet sonrası yaşadığı iç çelişkileri artarak devam eder. İnsanın yaşama hakkının kutsallığını ruhunun derinliklerinde anlamaya çalışır. Kendini sorgular, eylemini sorgular, elde ettiğini sorgular… Giderek paranoyak bir hal alır. Artık büyük ızdırap ve acılar içindedir.
“Katilin cinayet yerine dönmesi” kuralı gereği, Raskolnikov, korkulardan ve çektiği ızdırap dolu yaşamdan kurtulmak için, cinayet yerini görüp, ruhsal yönden arınmak ister. Öldürdüğü yaşlı kadının evine gider. Orada komiserle tanışır, davranışları garip ve gizemlidir. Komiser, Raskolnikov’u takibe alır. Takip edildiğini, üzerinde dikkatlerin yoğunlaştığını sezer. Komiser adım adım takip etmektedir. Adeta nefes nefese yaşarlar. Endişe, kaygı ve korkuları daha da artmaya başlar. Ruh sağlığındaki semptomları bedenini sarar, hareketsizlik, titreme ve vücut ağrıları başlar.
Raskolnikov, çektiği ızdıraplara ve acılara fazla dayanamaz, komisere teslim olmak ister. Yaşadığı bu acı hayat ve travmadan kurtulmak ister. Teslim olur ve cinayeti itiraf eder. Adaletin yüreğine sığınır, onun adil ve hakkaniyet içeren şefkatli kollarına yaslanır.
Raskolnikov der ki; Önüne geçemediğim ihtiraslarım için başkalarının canına kıydım, yaşlı kadın bir kez öldü ama ben her gün öldüm. Her gün ızdırap çektim, acı çektim, korkuyla yaşadım, paranoyak biri oldum... Yaşadığım bu iç çelişkiler ve korkular beni hasta etti. Ne ruhum, ne bedenim, ne aklım bu işlediğim suçu kabul etmedi. Yaptıklarımı kendime anlatamadım. Böyle değersiz yaşamaktansa adalete teslim olup cezaevinde mahpus hayatı sürdürmeyi yeğlerim, der.
“Suç ve Ceza” romanı, bireyin, işlediği suçun ve sorumsuzluğunun kendi iç dünyasında sorgulanacağını anlatıyor ve öğretiyor. Büyük bir vicdan sorgulamasıyla baş başa kalınabileceğini ortaya koyuyor. Vicdanı, Raskolnikov’a bir mahkeme kuruyor, onu günlerce sorguluyor… Raskolnikov’un vicdanında kurulan mahkemede, önce “VİCDAN”ına teslim oluyor, sonra toplumun vicdanı olan bağımsız yargıya teslim oluyor.
“Suç ve Ceza” romanı, bireyin yaptığı eylemin kendi vicdanında sorgulamaya geçileceğini ve yargılama sürecinin başlayacağını anlatıyor ve öğretiyor. İnsan yaptıklarıyla yaşayamaz, onu illaki kendi içinde sorgular. Aslında vicdan ona sorgulatır. Vicdanın eninde sonunda bireyin duygu, düşünce ve davranışlarına hükmedebileceğinin gerçekliğidir.
Bu romanı, hayatım boyunca, eğitimcilere, genç hukukçulara, insan hakkında karar veren meslek insanlarına önerdim. “Suç ve Ceza” romanı insanın etten ve kemikten oluşmadığını, insana asıl anlam kazandıran ve onu değerli kılan, akıl ve vicdan olduğunu anlatıyor.
İnsan, geçmişi değiştiremez, ancak geçmişin sorunlarını ve sonuçlarını değiştirecek akıl ve güce sahiptir. Vicdan, en güzel mahkemedir. İnsanı, diğer canlılardan ayıran en temel özellik, aklı ve zekasının ötesinde vicdanıdır.
Bu roman; insanın zaaflarına, hasis duygularına, fesatlıklarına, saldırgan davranışlarına ve tüm kötülüklerine zamanla yenik düşebileceğini; aynı insanın kendini sorgulama gücüne ve vicdana sahip olduğunu, gerçeğe bulacak bilince sahip olduğunu, yaşadıklarını muhakeme edecek akıl ve ruh dünyasına sahip olduğunu ortaya koyuyor.
İnsan, çevresini kandırabilir, oyalayabilir, saklanabilir; ancak kendini kandıramaz, eninde sonunda yaptıkları kendi vicdanında sorgulanır. Bazen fiziken teslim olursunuz, bazen elinizi ayağınızı çeker bir izdiva yaşarsınız, bazen bitkin, işe yaramaz ve mahcubiyet içinde olursunuz. Bazen boynunuz bükülür, başınız eğik gezer, melun olursunuz… Böyle olunca yine teslim olmuş oluyorsunuz. Artık eskisi olmayacaksınız, yaşamda anlamlı bir amacınızın hedefi yara almış, zihninizde ve ruhsal dünyanızda bir geriye dönüş başlamıştır.
Vicdanınızda, aklanmadığınız sürece, aklanmış sayılmazsınız..!
Vicdan, insanın içinde büyük bir mahkemedir..!
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!